Brandolini Yasası: Saçmalık Asimetri Prensibi

Saçmalıklarla dolu bir dünyada yaşıyoruz. Birisinin artık karmaşık bir komplo teorisi uydurup, ilgili iddiaları doğrulamadan bunu sosyal medyada yayınlaması artık an meselesi. Bilinçli okurlar olarak bizler de böyle bir iddia ile karşılaştığımız zaman tepki verme ihtiyacı duyuyoruz. Ancak bu noktada Brandolini yasası işimizin kolay olmadığını bize anımsatıyor. İtalyan bilgisayar programcısı Alberto Brandolini tarafından 2013 yılında … Brandolini Yasası: Saçmalık Asimetri Prensibi Devamı »

Eklenme Tarihi: 30 Eki 2022
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 30 Eki 2022
Brandolini Yasası: Saçmalık Asimetri Prensibi

Saçmalıklarla dolu bir dünyada yaşıyoruz. Birisinin artık karmaşık bir komplo teorisi uydurup, ilgili iddiaları doğrulamadan bunu sosyal medyada yayınlaması artık an meselesi. Bilinçli okurlar olarak bizler de böyle bir iddia ile karşılaştığımız zaman tepki verme ihtiyacı duyuyoruz. Ancak bu noktada Brandolini yasası işimizin kolay olmadığını bize anımsatıyor.

İtalyan bilgisayar programcısı Alberto Brandolini tarafından 2013 yılında formüle edilen Brandolini Yasası Saçmalık Asimetri Prensibi (Bullshit Asymmetry Principle) olarak da anılıyor. Bu yasa elbette ampirik bir yasa değil daha ziyade bir gözlem. Yasaya göre bir saçmalığı çürütmek için harcanan enerji, o saçmalığı üretmek için harcanan enerjiden fazladır.

Örneğin, eğitim alanında yazılar yayınlayan bir kişi düşünün. Bu kişi kolayca görüşlerini destekleyen bazı özlü sözler oluşturur. Sonrasında da bu sözlerin yetkili bir kaynaktan geliyormuş gibi görünmesini sağlamak için altına Albert Einstein yazabilir. Bunu yapmak için harcadığı zaman muhtemelen çok az olacaktır. Ancak söz konusu otorite figürünün aslında bu sözü söylemediğini kanıtlamak için çok fazla çaba harcanmasını gerekecektir. Hatta bir iddia kimi zaman yanlışlanamayan veya çürütülmesi çok zor olan konuları da içerebilir. Bu da onu çürütmek isteyenler için daha fazla soruna neden olur.

Brandolini Yasası Bizlere Her Saçmalığa Zaman Ayırmamız Gerektiğini Anımsatıyor

Her gün yeni bir bilginin karşımıza çıktığı bir zaman dilimindeyiz. Bu esnada Sturgeon Yasasını akılda tutmamız zamanımızı optimize etmemiz açısından önemlidir. 1950’lerde Amerikalı yazar Theodore Sturgeon tarafından ortaya atılan Sturgeon Yasası, “Her şeyin %90’ı saçmalıktır” diyen bir özdeyiştir. Bu, herhangi bir alanda üretilen şeylerin çoğunun değersiz veya düşük kaliteli olduğu anlamına gelir.

Örneğin, edebiyat söz konusu olduğunda, Sturgeon Yasası kitapların %90’ının düşük kaliteli olduğunu, yani muhtemelen okumaya değer olmadıklarını iddia eder. Aynı şekilde, bu yasaya göre sosyal medyada paylaşılan içeriklerin %90’ı da kalitesizdir, dolayısıyla zaman ayırmaya değmezler.

Bu nedenle karşımıza çıkan yanlış bilgileri çürütme refleksi gösterdiğimiz zamanlarda ilk olarak, buna değer olup olmadığını belirlemeniz önemlidir. Bunu yaparken, aşağıdaki gibi faktörleri göz önünde bulundurabilirsiniz:

  • Ne kadar yanlış? Örneğin, gerçeğe oldukça yakın mı, yoksa tamamen saçma mı?
  • Bu iddia ne tür sonuçlara yol açacaktır?
  • Kimi etkileyecek? Hedef sadece birkaç kişi mi? Yoksa milyonların fikrini şekillendirebilir mi?

Aslında Brandolini yasası bir çok kişinin merak ettiği bir sorunun da cevabını vermektedir. Sonuçta etrafta saçma iddialar dolaşmaya ve hatta yaygınlaşmaya başladığı zaman, konu hakkında araştırmalar yapan bir uzmanın neden ortaya çıkıp bunlara bir cevap vermediğini merak ederiz. Ancak bilimsel bilgi üretmek ile uğraşan bir uzman muhtemelen çok yoğundur. Bu noktada bu yasa zamanının sınırlı olduğunu ve saçmalığı çürütmek için harcayacağı çabanın çok fazla olduğunu ona anımsatacaktır.

Saçmalıkları reddetmek her zaman yeterli değildir

Saçmalıkları reddetmek genellikle yanlış olduğunu kanıtlamak anlamına gelir. Bununla birlikte, bazı saçmalıkları reddetmiş olsanız bile bu, insanları saçmalığın yanlış olduğuna başarılı bir şekilde ikna edeceğiniz anlamına gelmez. Çünkü insanlar saçmalığın çürütüldüğünü gördükten sonra bile muhtemelen inanmaya devam edeceklerdi. Bunun çeşitli sebepleri vardır. Bir çok kişi için basit açıklamalar karmaşık olanlardan çok daha caziptir.

2009’da Ohio Eyaleti’nde yapılan bir araştırma, insanların bir makaleyi kendi fikirleriyle örtüşüyorsa okumaya yüzde 36 daha fazla zaman harcadıklarını gösterdi.

Ayrıca işin içine bilişsel önyargılar da karışacaktır. Bunların başında da Doğrulama yanlılığı (İngilizce: confirmation bias) yer alır. Bu önyargı, mevcut inançlarımızı veya fikirlerimizi doğrulayan bilgileri seçme eğilimimizdir. Başka bir deyiş ile görüşlerimizle çelişen yeni bilgileri işin kolayına kaçıp ve eleriz. Doğrulama yanlılığı bir şekilde anılarımızla bağlantılıdır. İnançlarımızı destekleyen kanıtları hatırlama eğilimimiz vardır. Orijinal bilgi ne kadar tarafsız olursa olsun, seçici hatırlamanın kurbanı oluruz.

Bu nedenle biri aşılar ve otizm arasında bir bağlantı olduğuna inanıyorsa, bunu desteklemek için söylediklerinin yanlış olduğuna onları ikna etmek, aşı-otizm bağlantısına ilişkin duruşlarını değiştirmelerini büyük ihtimal ile sağlamayacaktır.

Son olarak Brandolini yasası bize bir şeyi daha anımsatır. Bir saçmalığı çürütmek için harcayacağınız zamanı konu hakkında yeni bilgileri ortaya koymaya harcayın. Muhtemelen daha az zamanınızı alacaktır. Ayrıca ortaya çıkan sonuç insanlık adına daha faydalı olacaktır. Zamanınızı boşuna harcamayın. Bunun yerine buna değecek %10’u arayın.