Yıldırım, “Başörtüsü sorunu çözülüvermekle beraber başörtüsü de, İslâmî pek çok değer de çözülüverdi…” yorumunda bulundu.
İŞTE O YAZI:
“Günümüzde artık başörtülü kızlarımız, sakallı-sakalsız delikanlılarımız en mümtaz okullarda okumaktalar. Özel sektörde, devlet dairelerinde hatta adliyelerde bile görev yapmaktalar. Artık, ülkemizde yıllarca kangren haline gelen başörtüsü sorunu çözülüvermişti. Başörtüsü sorunu çözülüvermekle beraber başörtüsü de, İslâmî pek çok değer de çözülüverdi…
Evet, başörtüsü çözüldü ve tesettür sorunu başladı… Kızlarımızın giyimi bir acayip oldu. Erkeklerimizi ise tanımak mümkün değil. Kafelerde oturup saatlerce çene çalan, okunan ezanlara kulak kabartmayan bir nesil türedi. Giyime verdiği önemi temel İslami değerlere vermeyenler de elbette Müslüman’dılar ama nasıl bir Müslüman? Soruyorum ey ümmet-i Muhammed! Bu boş vermişlik ya da vurdumduymazlık nereye kadar devam edecek?
Devlet kademelerinde görev yapan bazı Müslümanların halini ise hiç sormayın! Yolsuzluk, arsızlık gırla gidiyor. Herkes birbirini yolsuzlukla suçluyor ama nedense kimse önlem almak için çaba harcamıyor. Özellikle yerel yönetimlerde türlü dedikodular duyulmakta. İmar yolsuzlukları artık gizli değil, ortada, gözle görülmekte… Geçmişin imanlı gençliği şimdilerin imarlı gençleri durumuna geldiler. Daha düne kadar fakir olanlar bir anda zenginleşmeye ve sınıfları çok hızlı atlamaya başladılar. Artık Müslümanların da üst sınıfı oluştu ülkemizde. Her türlü makyajı yapan ve giyimde serbest olan Müslümanlarla dolu çevremiz. Nereden, nasıl bir gelir kaynakları olduğunu bilemediğimiz türedi zenginler ve su gibi para harcayan gençler var etrafta.
O direnen, azimli, kararlı gençlerden sonra böyle bir neslin gelmesi oldukça manidar değil mi? İmanlı gençlik imarlı bir nesle kuluçka görevi gördü adeta. Yokluk içinde büyüyenler varlığa gark olmuş nesle dönüşüverdiler. Bu durumdan rahatsız olanlar da var elbette ama onların sayısı o kadar az ki! Müslümanların yeniden temel İslami değerler üzerine kafa yormaları ve eksik yerleri tamamlayarak kendilerine gelmeleri gerekli acilen. Yoksa bu gidişat pek hayra alamet değil!”