‘Cash çalışan’ süper güç

İbrahim Kiras yazdı.

Eklenme Tarihi: 15 Mar 2025
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 15 Mar 2025
cash-calisan-super-guc

Trump yeniden işbaşına gelir gelmez ilk önce Avrupa’ya savaş açtı. Bunun sinyallerini önceden vermişti gerçi ama yine de Avrupalılar uğradıkları saldırıyı şaşkınlıkla karşıladılar. Trump’ı tanıyorlardı tanımasına ama İngiliz dominyonu Kanada’yı, Danimarka’ya ait Grönland’ı kendi topraklarına katma talepleri yine de şaşırtıcıydı. Bir o kadar da tahkir ve tahrik edici…

Sonra ABD Başkan Yardımcısı Vance arzı endam etti, 14 Şubat’taki Münih Güvenlik Konferansı’nda kürsüye çıkıp Almanya’daki ana akım partilerin aşırı sağcı AfD’ye yönelik tutumlarını sert sözlerle eleştirdi, Avrupalıları ifade özgürlüğünü sansürlemekle suçladı. Trump’ın “iktidar ortağı” Elon Musk da Almanya seçimlerinde AfD’ye açık destek verdi.

Böyle bir ortamda bir yandan da “Ukrayna’da savaşı bitirme vaadinin” nasıl yerine getirileceği merak ediliyordu. Trump’ın Gazze’de savaşı bitirme formülü “Gazzelileri kovup burada tatil cenneti kurmak” şeklindeydi. Ukrayna için ise “Rusya tarafından işgal edilen toprakların Moskova’da kalması ve Ukrayna’nın sahip olduğu nadir minerallere ABD’nin el koyması” formülü ortaya atıldı. Savaş sırasında bu ülkeye yaptıkları yardımın karşılığını bu yolla geri almak istiyor Trump.

Yapılan yardımın borç olarak deftere geçirilip geri istenmesi bizim gibi sıradan insanlara ters gelebilir ama Trump ve ortakları farklı bir siyaset modelinin temsilcileri.

Aslına bakarsanız Avrupa ülkeleri de Ukrayna’ya önemli yardımlarda bulundular, ayrıca Rusya’ya uygulanan ticaret ambargosu yüzünden ciddi kayıplara uğradılar. Ama harcadıkları parayı geri istemek akıllarına gelmedi.

Elbette burada karşılıksız bir sevgiden ve insani duyguların gerektirdiği fedakarlıklardan söz etmiyoruz. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasına Avrupa ülkelerinin verdiği karşılık, Ukrayna halkına duydukları sevginin değil, kendi güvenliklerini tehdit altında görmelerinin gereğiydi. ABD ile Avrupa arasındaki 70 yıllık ittifak düzeni de her iki tarafın Rus yayılması tehdidine karşı ortak çıkarlarının gereğiydi. (Uluslararası ilişkilerde dostluk duygularının değil, karşılıklı çıkar ilişkilerinin geçerli olduğunu ilkokul çocukları bile biliyorken, bunu tekrarlamak gereksiz görülebilir ama bizim ülkemizde bazı şeyleri bazen tekrarlamak gerekebiliyor.) Gelgelelim esas itibarıyla stratejik milli çıkarların gerektirdiği fedakarlıklara dolar üzerinden değer biçilip bunun karşı taraftan nakit olarak tahsil edilmek istenmesi hiç kimsenin aklına gelmemişti bugüne kadar.

Emperyalizm dediğimiz olgunun temelinde güçlü ülke ile güçsüz ülke arasındaki sömürü ilişkisi vardır. Ancak epey zamandır Batı emperyalizmi incelmiş, görünürde şiddetten arınmış, sömürü ilişkileri bir hayli dolaylı hale gelmişti.

Trump ve ortakları hem emperyalizmin en eski ve en vahşi modeline geri döndüler hem de uluslararası ilişkiler dünyasına yeni bir yaklaşım getirdiler, tabiri caizse “cash çalışan” süper güç modelini ihdas ettiler.

Trump doktrini” kaba güç kullanımının en kaba şeklini öngörüyor. Biliyorsunuz, esnaftan haraç toplayan mafya bu parayı hariçteki çetelerden gelebilecek tehdit ve tehlikelere karşı koruma sağlamasının karşılığında aldığını söyler. Ama esnaf bilir ki verdiği para karşılığında tehdidinden korunmuş olduğu kişiler haracı ödedikleridir. “Benim şerrimden emin olmanız için bana şu kadar para vereceksiniz” demeye utanan eşkıya “Sizleri kötü adamlardan koruyacağım” diyerek para ister. Trump ve arkadaşları buna gerek duymuyorlar.

Diyeceksiniz ki bu emperyalizmin işleyiş tarzı. Dilin veya üslubun öyle veya böyle olması neyi değiştirir? Öyle ama buradaki mesele dil değil, dile yansıyan zihniyet. “Tüccar zihniyeti” diye tanımlıyoruz bunu zaman zaman yapılan işlere bakarak.

Oysa tüccar zihniyeti değil aslında bu. Tüccar olsun, sanayici olsun, bir girişimci kısa vadeli hesaplarla işini yürütemeyeceğini bilir. Belirli bir hazırlık sürecinde geliştirdiği yatırımlarının sonuç alması için belirli şartları sağlaması ve yerine göre belirli bir süre beklemesi gerektiğini bilerek hareket eder.

Bugün ABD’de Trump’ın devlet yönetimine hakim kılmaya çalıştığı “iş modeli” bundan çok farklı. Daha ziyade mafyanın çalışma tarzını andırıyor orada yapılanlar. Ancak mafya dediğimiz zaman bile az çok sistemli bir yapıdan, rasyonel paylaşımdan, geleneklerden, hatta bir ahlak anlayışından söz etmiş oluyoruz. Trump ve ortaklarının çalışma tarzı düpedüz sokak kabadayılığı. “Kovboy kültürünün” yeniden üretimi anlamına gelen bu yeni siyasetin yüksek hamaset ve popülizm sayesinde toplumsal destek ve meşruiyet elde edebildiği de ortada.

Buna karşılık, Amerikan siyasi eliti içinde Washington’un uluslararası ilişkilerini “daha az harcayıp daha çok kazanma” anlayışıyla yeniden yapılandırma çabasının kısa -ve belki orta- vadede “gelir getirici” bir girişim olarak görenler yok değil. Transatlantik ilişkilerin ve NATO düzeninin sürdürülebilirliğinin artık bazı bakımlardan problem alanına dönüştüğü gerçeğine bakarak bundan bir hayır çıkmasını bekleyenler de var.

Peki, bu yolla “Amerika’yı yeniden büyük yapma” hedefine ulaşılabilir mi?