Fransa NATO’dan umduğunu bulamadı
Türkiye'nin Libya'da Birleşmiş Milletler (BM) ve uluslararası toplum tarafından tanınan hükümetle yaptığı anlaşmalardan sonra sahadaki durumun hızla değişmeye başlamasının ardından Fransa Libya'da destek verdiği gayrimeşru güçlerin lideri Halife Hafter'in güç kaybetmesinden rahatsız olmaya başladı.
Fransa, tıpkı geçen yıl Suriye’de çıkarlarının tehdit edilmesinden sonra Londra'da düzenlenen NATO liderler toplantısı öncesinde ittifakın gizli savunma planlama bilgilerini basına sızdırarak Türkiye'ye baskı uygulamayı amaçladığı gibi bu sene de benzer bir taktiğe başvurdu.
Libya'daki güç dengelerinde hızla değişen dinamiklerin Paris'i huzursuz etmesiyle Fransa, geçen haftalarda Türk donanmasının NATO misyonu yürüten Fransız gemisini taciz ettiği yönünde bir iddiayı basına sızdırdı.
Türk tarafı, NATO görevindeki Fransız gemisine, talebi üzerine Türk donanması tarafından yakıt ikmali dahi yapıldığını bildirerek, Fransız iddialarının asılsız olduğunu somut delillerle kanıtladı.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, askeri makamlarının olaya ilişkin gerçekleri tespit etmek için bir çalışma yürüteceğini açıkladı. NATO yetkilileri, raporun gizli olduğunu, müttefikler arasında ele alınacağını belirtti.
Resmi Türk makamlarının yanı sıra uluslararası basın da Fransa'nın istediği sonucun NATO'nun bu raporundan çıkmadığının altını çizdi.
NATO'dan umduğunu bulamayan Fransa, yayımladığı bir mektupla NATO'nun Deniz Muhafızı Harekatı'na katılımını askıya aldığını duyurdu.
Fransa AB'de üye dayanışması arayışına girdi
NATO'da Yunanistan'ı yanına çeken Fransa, Türkiye'nin de üyesi olduğu ittifakta aradığını bulamayınca, dikkatini AB'ye çevirdi.
Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'yle "üye dayanışması kisvesi" altında Doğu Akdeniz'de Türkiye ve Kuzey Kıbrıs'ın meşru haklarını göz ardı eden AB'nin Fransa'ya istediği desteği sağlaması zor olmadı.
Fransa'nın çabaları sonucu Türkiye, 13 Temmuz'da düzenlenecek Dış İlişkiler Konseyinin gündem maddesi haline getirildi.
Paris, 17-18 Temmuz’da yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını çerçevesinde alınacak ekonomik tedbirlerin görüşüleceği "bütçe zirvesine" de Türkiye’yi dahil etmeye çalıştı ancak başarılı olamadı.
Öte yandan, Türkiye'ye karşı hasmane tutumuyla ün salan ve sık sık teröristlere dahi ev sahipliği yapan Avrupa Parlamentosu da (AP) "Türkiye düşmanlığı gemisine" derhal bindi.
AP'de bu hafta düzenlenecek komite toplantılarında Türkiye-Yunanistan sınırındaki sığınmacı durumu ele alınacak. Aynı zamanda perşembe günü yapılacak AP Genel Kurulunda "Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki olumsuz rolü" görüşülecek.
Macron’un Türkiye'yle derdi ne?
Türkiye’nin AB üyeliğine başından beri karşı olan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un son dönemdeki hasmane tutumunun doğrudan Ankara’nın faaliyetlerinden ziyade kendi çıkarlarıyla ilişkili olduğu düşünülüyor.
Macron, üç yıl önce cumhurbaşkanlığını devraldığından bu yana ülke, derinleşen ekonomik ve sosyal sorunlar nedeniyle protestolarla çalkalanıyor.
Geçen hafta istifa eden başbakanın yanı sıra toplam 15 bakanın görevinden ayrılması nedeniyle Macron, aynı zamanda siyasi istikrarsızlıkla da boğuşuyor.
3 yıldır uyguladığı ve sokakları hareketlendiren ekonomik ve sosyal politikalar nedeniyle popülaritesini ciddi şekilde düşüren Macron ve partisinin yerel seçimlerde aldığı sonuç da ülkede siyasi güç oluşturamadığına işaret ediyor.
Son dönemlerde Türkiye karşıtlığının özellikle aşırı sağcı kesimler nezdinde prim yaptığını gözlemleyen Macron’un hasmane tutumu bu çerçevede daha fazla anlam kazanıyor.
Öte yandan, Türkiye'nin Suriye’de terörle mücadele kapsamında attığı adımlar ile Libya'da meşru hükümete verdiği destek, Macron'un dış politika çıkarlarıyla çakışıyor.
Macron'un geçen sene düzenlenen NATO liderler toplantısı öncesinde, Türkiye'nin Barış Pınarı Harekatı sayesinde Fransa tarafından da desteklenen terör örgütü YPG/PKK'ya karşı elde ettiği başarıdan rahatsız olduğu için "NATO’nun beyin ölümü" tartışmasını başlattığı düşünülüyor. Fransa’nın yine aynı dönemde NATO'nun gizli savunma planlama bilgilerini de Türkiye üzerinde baskı kurmak için sızdırdığı belirtiliyor.
Fransa’nın şimdiki saldırgan tutumu ise Libya’da Paris aleyhine değişen dengelerle açıklanıyor.
Libya'da ekonomik ve jeopolitik çıkarlarını darbeci general Hafter'le koruma peşinde olan Fransa'ya, Hafter’in özellikle petrol alanında bazı vaatlerde bulunduğu dile getiriliyor.
Fransa, bu nedenle de Hafter’e destek veren Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’ın müdahalelerine de sessiz kalıyor.
AB'nin Libya'da sözde BM silah ambargosunun uygulanmasını sağlamak için başlattığı İrini Operasyonu da Fransa’nın ilgi alanına giriyor. Öyle ki İrini Operasyonu'nun Hafter'e silah nakliyesini kolaylaştırdığı düşünülüyor.
Öncülüğünü Fransa'nın çektiği bir grup NATO'nun AB'nin İrini Operasyonu'na destek sağlamasını istiyor. Nitekim Fransa'nın NATO'nun Deniz Muhafızı Harekatı'ndan geçen hafta çekilme kararı da ittifak üzerinde bu alanda baskı kurma niyeti taşıyor.
Ekonomik ve siyasi çıkarları darbe alan Macron'un NATO nezdinde bulamadığı desteği, AB'de aramaya önümüzdeki dönemde de devam edeceği öngörülüyor. AB'nin ise üye dayanışması yerine gerçeklere dayalı bir politika yürütmesi gerektiği ifade ediliyor.