Yüksek Mahkeme'nin dört yargıçtan oluşan heyetine başkanlık eden S.K. Sinha, 67 yaşındaki Mücahid'in 2013'te Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından verilen ölüm cezasına itirazının reddedildiğini açıkladı. Uluslararası Ceza Mahkemesi, Mücahid'i soykırım, cinayet, adam kaçırma ve işkencenin de aralarında bulunduğu yedi suçlamadan beşinde suçlu bulmuş ve idama mahkum etmişti. Başsavcı Mahbubey Alam, kararı memnuniyetle karşıladığını açıkladı. Mücahid'in avukatı Handaker Mahbub Hüseyin ise kararın yeniden gözden geçirilmesi talebinde bulunacaklarını söyledi. Mücahid, aynı zamanda af için devlet başkanına başvurma hakkına da sahip bulunuyor. Yüksek Mahkeme'nin kararını açıklamasının ardından Cemaat-i İslami Partisi, çarşamba günü ülke genelinde genel grev çağrısı yaptı. Bağımsızlık savaşı sırasında Pakistan ordusuna destek verdiği ileri sürülen El-Bedr güçlerinin ikinci komutanı olan Mücahid, Bangladeş'in bağımsızlığını kazanmasının ardından ülkeden kaçmıştı. Mücahid, 1975'te bağımsızlık lideri ve dönemin Devlet Başkanı Şeyh Mujibur Rahman'ın uğradığı suikast sonucu yaşamını yitirmesinin ardından ülkesine geri dönmüştü. Mücahid, 2001'den 2007'ye kadar Cemaat-i İslami'nin Bangladeş Milliyetçi Parti ile kurduğu, Halide Ziya başbakanlığındaki koalisyon hükümetinde de sosyal refah bakanı olarak görev yapmıştı. Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi, şimdiye kadar 18 kişi hakkında karar aldı. Bunların büyük bir kısmı, ülkenin İslami değerleri savunan en büyük partisi Cemaat-i İslami liderlerinden oluşuyor. Adalet Bakanı Anisul Haque, iki hafta önce hükümetin, bağımsızlık savaşı sırasında Pakistan ordusuyla iş birliği yaptığı ve savaş suçu işlediği gerekçesiyle tüm parti hakkında dava açmayı planladıklarını açıkladı. "Mahkeme kararları tamamen siyasi" Cemaat-i İslami Partisi ise lider kadrosuna yönelik mahkeme kararlarının siyasi olduğuna dikkati çekerek, halkı Hasina hükümetinin "devlet terörüne" karşı çıkmaya çağırıyor. Parti yetkilileri, hükümetin muhalifleri bastırmak için kitlesel cinayetler, keyfi tutuklamalar, yargısız infaz ve işkence gibi suçlar işlediğini savunuyor. Parti başkanlığına vekalet eden Makbul Ahmed, geçen hafta yaptığı açıklamada Cemaat-i İslami'nin 200'den fazla üyesinin yasa dışı biçimde tutuklandığını belirtmişti. Cemaat-i İslami yetkilileri, bağımsızlık savaşının ardından 1973'te çıkarılan Savaş Suçları Kanunu'na göre ancak silahlı savunma ya da yardımcı gruplara üye kişilerin savaş suçları ya da insanlığa karşı suç işlemekten yargılanabileceğini, ancak üyelerinden hiçbirinin silahlı gruplara üye olmadığını, dolayısıyla söz konusu suçlamalarla yargılanamayacağını vurguluyor. Mahkemenin önceki kararları Savaş sırasında işlendiği iddia edilen suçlarla ilgili ilk davalar, bağımsızlığın ilanının ardından başlamış ancak Rahman'ın ölümünden sonra kesintiye uğramıştı. Rahman'ın büyük kızı ve halihazırdaki Başbakan Şeyh Hasina, babasının ölümünün ardından kesintiye uğrayan mahkeme sürecinin tamamlanması için 2009'da Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesini kurmuştu. Mahkeme tarafından suçlu bulunan ve idam cezasına mahkum edilen ilk kişi, Cemaat-i İslami Partisi'nden Abdülkelam Azad olmuştu. Ülkeden ayrıldığı için gıyabında yargılanan Azad, Ocak 2013'te idam cezasına çarptırılmıştı. Partinin Genel Sekreter Yardımcısı Abdülkadir Molla, Şubat 2013'te ömür boyu hapse mahkum edilmiş, 17 Eylül'de cezası Temyiz Mahkemesi tarafından idama çevrilmişti. Molla, 12 Aralık 2013'te cezası infaz edilen ilk Cemaat-i İslami lideri olmuştu. Mahkemenin 90 yıl hapse mahkum ettiği Cemaat-i İslami'nin 92 yaşındaki lideri Gulam Azzam da 23 Ekim'de hapishanede ölmüştü. Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi, 29 Ekim'de Azzam'ın ardından partinin liderliğini üstlenen Motiur Rahman Nizami'yi, 2 Kasım'da da partinin Merkezi Yürütme Kurulu üyesi Mir Kasım Ali'yi bağımsızlık savaşı sırasında işledikleri suçlar için idama mahkum etmişti. 12 Aralık'ta da partinin Genel Sekreter Yardımcısı Muhammed Kamaruzzaman'a verilen idam cezası Yüksek Mahkeme tarafından onanmıştı. Mahkeme, 18 Şubat'ta da Cemaat-i İslami Partisi liderlerinden Abdus Sobhan'ı cinayet, soykırım, adam kaçırma ve yağmanın da aralarında bulunduğu dokuz suçlamadan altısında suçlu bularak ölüme mahkum etmişti. Bazı muhalefet partileri ve uluslararası gözlemciler, Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesinin adil yargılama standartlarına uymadığını ve siyasi kararlar aldığını savunuyor. Hindistan'dan 1947 yılında ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Pakistan'ın doğusu ile batısı arasında 1971'de başlayan iç savaş, bağımsız Bangladeş devletinin kurulmasıyla son bulmuştu. Pakistan, ülkenin doğusundaki halkın bağımsızlık talep etmesi üzerine bölgeye çok sayıda asker göndermişti. İç savaş sırasında Doğu Pakistan'dan yaklaşık 10 milyon sivilin evlerini terk ederek Hindistan'a göç etmesi üzerine Hint hükümeti, Aralık 1971'de Doğu Pakistan'ı işgal etmişti. Pakistan askerlerinin Dakka'da Hindistan güvenlik güçlerine teslim olmasının ardından 16 Aralık 1971'de Doğu Pakistan, Bangladeş olarak bağımsızlığını ilan etmişti. Yaklaşık 9 ay süren bağımsızlık savaşı sırasında 3 milyondan fazla kişi yaşamını yitirmiş, milyonlarcası yaralanmıştı. AA