Ceza hukukçusu Turgut Kazan Alparslan Hocanın Tutuklanma Gerekçesini Değerlendirdi: Bu kadar kötüsüne tanık olmamıştım

Ceza hukukçusu ve eski İstanbul Baro Başkanı Turgut Kazan canlı yayında Alparslan Hocanın tutuklanma gerekçesini değerlendirerek, "56 yıldır avukatlık yapıyorum. 12 Martı, 12 Eylülü yaşadım. Bu kadar kötüsüne hiç tanık olmamıştım" dedi.

Eklenme Tarihi: 20 Şub 2019
5 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Ceza hukukçusu Turgut Kazan Alparslan Hocanın Tutuklanma Gerekçesini Değerlendirdi: Bu kadar kötüsüne tanık olmamıştım

Alparslan Hoca 376 gündür haksız bir şekilde tutuklu. Bu süreçte Alparslan Hocanın tutukluluk gerekçelerini ve yöneltilen suçlamaları değerlendiren birçok hukukçu ve siyasetçi hukuka aykırı bir tutuklama kararı olduğunu dile getirmişti.

56 yıllık avukat Turgut Kazan'da katıldığı bir TV programında Alparslan Hocanın ilk tutuklama gerekçesi olan Afrin harekatı ile ilgili yaptığı konuşmanın sadece görüş açıklamak olduğunu belirterek; "Yargıcın görevi siyasal tartışmayı doğrulamak ya da yanlışlamak değildir. Savcının görevi kuralı ihlal edip etmediğine bakmaktır" dedi. Av. Turgut Kazan'ın ilgili konuşması şöyle;

56 YILDIR HUKUK ALANINDAYIM BÖYLESİNİ GÖRMEDİM

Tek sorun sağda ya da solda olmak değildir. Güven yoksa sağda da yoktur, solda da yoktur. Muhafazakar kesim için de yoktur. Örneğin Alparslan Kuytul.

Alparslan Kuytul, Afrin Harekatının yanlış olduğunu tweetleriyle, açıklamalarıyla anlatmaya çalışmıştır. Buna katılırsınız ya da katılmazsınız ama bu bir görüş açıklamaktır. Şimdi Afrin Harekatına karşı çıkmak Sulh ceza yargıçlarını fena sinirlendirir. Savcıları falan müthiş sinirlendirir. Çünkü siyasal iktidar Afrin Harekatı ile kahramanlık destanı yazıldığını söyledi. İşte karar burada Adana Sulh Ceza Yargıçlığı, Afrin Harekatı gibi bir kahramanlık destanına “girersin ama çıkamazsın” demenin, bu bir görüştür, yanlış olduğunu belirtiyor.

Yargıcın görevi siyasal tartışmayı doğrulamak ya da yanlışlamak değildir. Savcının görevi kuralı ihlal edip etmediğine bakmaktır.

Şimdi Sulh Ceza Yargıcına göre Alparslan Kuytul parti kurması mümkünken parti kurarsam kontrol altına girerim diye parti kurmayıp görüşlerini bu yolla açıklamaya çalıştığı, böylece insanları kandırmaya çalıştığı, böylece dolandırıcılık suçunu işledi diye tutuklanmıştır.

Alparslan Kuytul hakkında Afrin Operasyonu hakkında yayınlattığı konuşmalarının halkın vicdanını yaralayacak nitelikte olduğu, söz konusu Zeytindalı Harekatı dünya barışını sağlamak amacıyla dünya mazlumları adına ve faydasına manevi bir seferberlik halinde yapıldığı, şehitler verildiği, aziz milletin ordusuna dualar edildiği, şanlı Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarının iade edildiği ve kahraman askerlerimizin canlarını hiçe sayarak en zor görevlere tüm dünyaya parmak ısırtacak tarzda dağlardaki mağara ve inlere kadar ifa ettikleri millli bir haleti ruhiyede şüpheli Alparslan Kuytul’un “Girmesi var, bir de çıkması var. Girersin ama çıkamazsın…” diye devam eden söylemlerinin hangi amaca matuf olduğunun aşikar olduğu, Alparslan Kuytul’un siyasal bir şahsiyet portresi çizmeye çalıştığı, tesettür yasağının kaldırılması gibi bir ortamda, siyasi bir parti kurması mümkünken kurmadığı, kayıt altına alınmaktan kaçınarak sosyal medya aracılığıyla halkın teveccühüne yön vermeye çalışması, bu yolla nüfusunu artırmaya çabalaması, böylelikle birçok kişiyi dolandırdığı gerekçesi ile tutuklama kararı.

Adana 2.Sulh Ceza Hakimliği ilk tutuklama kararı. Şimdi bu gerekçelerle insan tutuklanırsa muhafazakar ya da muhafazakar olmayan kesimde kimin güvencesi vardır denilebilir? 56 yıldır avukatlık yapıyorum. 12 Martı, 12 Eylülü yaşadım. Fetönün özel yetkili mahkemeler dönemini yaşadım. BU KADAR KÖTÜSÜNE HİÇ TANIK OLMAMIŞTIM

Son zamanlarda yaşanan çeşitli olaylarda gördüğümüz gibi yazılı kurallara onlar kesinlikle uymuyor ama bizler Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları, muhafazakar ya da değil, siyasal iktidarı kızdırırlarsa herhangi bir biçimde, bir maddeyle, bakın burada dolandırcılık diyor, dolandırcılıktan bile tutuklanırsınız. Çünkü ben de bir siyasi parti kurmuyorum, bir siyasi partiye girmiyorum ama bunları anlatıyorum. “Alparslan Kuytul için parti kurarması mümkünken kayıt altına alınacağı için o kayıttan kurtulmak için böyle bit yol izlemektedir. Dolayısıyla orda insanları kandırarak dolandırıcılık yapmaktadır” diyor. Okudum zaten. Eğer bu yaklaşımla insan tutuklanacak ve yargılanacaksa bu herkes için geçerlidir.

Bakın, biz yargı bağımsız diyoruz ya sonuçta insanlar tutuklanıyor, cezaevine atılıyor. Örneğin Kuytul için açılmış, Selçuk Kozağaçlı ve arkadaşları için açılmış, millletvekili Eren Erdem için açılmış. Şimdi bağımsız olmayan o yargıçlar önündeki işe bakıyorlar. Geliyor, gidiyor. İşte yargılama bir yıl sürüyor, sekiz ay sürüyor, on beş ay sürüyor her neyse. O bağımsız olmayan heyet bile “yav artık yazık diyor” yani. Hep önünde görüyor. Dolandırıcılıktan suçlanan insanı da dolandırıcılık suçunu da görüyor. Herhalde mahcubiyet duyuyor ve tahliye ediyor. Bu nedenle tahliye ediliyor. O insan karşısında duruyor çünkü.

Sanığa bakıyor suçlamaya bakıyor tahliye ediyor. Yani bir çeşit vicdanına ağır yük olduğu için tahliye kararı veriyor. Yargıç tutuklaması 1215 Magna Carta’dan beri temel kuraldır. Bir insan, tabi ki öngörülebilir kurallardan birini ihlal etmek koşulu ile ve ancak yargıç kararı ile tutuklanır.

TAHLİYE KARARINA İTİRAZ OLMAZ

Asıl olan özgürlüktür. Tutuklama kararına itiraz hakkı tanınır. Özgürlük güvencede olsun diye. Yani bu yargıç iyi bir yargıç değildir, iyi okumamıştır, ona bir imkan daha tanınsın diye. Ancak tahliye kararına itiraz olmaz.

Kanunumuzu okuyorum:

Ceza Mahkemeleri kanunu 104. Maddesi, 2.Fıkra: Şüpheli veya sanığın tutukluluk halinin devamına veya salıverilmesine hakim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz edilebilir.

Kanun budur ama olağanüstü hal yaşanırken olağanüstü hal kararnamesi ile şu kural getirildi; “Tahliye ve ret kararlarına hakimce karar verilir. Bu kararlara itiraz edilir.”

Bu şekilde 696 sayılı Kanun hükmünde kararname ile düzenleme yapıldı. Olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi olağanüstü hal için geçerlidir. Bunu 7077 sayılı kanunla onadık biz. Meclisin onama işlemi bir onama işlemidir. Kanunla yapılması durumu değiştirmez. Bu nedenle olağanüstü hal kalkınca asıl kanun uygulanır ama bize şöyle bakıldı, matbaacı “bu olağanüstü hal kararnamesi ile 104. Maddenin 2.fıkrası değiştirilmiştir” dedi diye düşündü. Sanki değiştirilmiş gibi matbaacının yazdığı bir madde kanun maddesiymiş gibi uygulanıyor. Bu anlayış derhal terk edilmelidir veya meclis bu yanlıştan dönmelidir.

ALPARSLAN KUYTUL SÜRECİ NASIL YAŞANDI?

Şimdi bakın Selçuk Kozağaçlı, Eren Erdem ve Alparslan Kuytul süreci nasıl yaşandı?

Alparslan Kuytul 24 Ocak günü akşama doğru herhalde tahliye edildi. 25 Ocak günü savcılık itiraz etti. 25 Ocak günü yakınındaki Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesi tekrar yakalanma, tutuklama kararı verdi.

İnsan bir düşünür, toplum bir düşünsün! 60 klasör var. Aynı gün üç beş dakikada nasıl okudun?

Ha, itirazla beraber anlaşıldı ki başımız bu işten belaya girecek, itirazı inceleyen mahkeme artık teslim olmuştur. Kuytul tahliye üzerine Adana’ya gitti. Adana’da karşılamışlar. Yazılanlara göre söylüyorum yani gazete haberlerine göre söylüyorum. Balkona çıkmış teşekkür etmiş. Tabi teşekkürü duyulmasın diye polisler sirene falan basmışlar ama sen balkonda konuşma mı yaparsın, hem evini darmadağın etmişler, bir arama, eşini de alıp gitmişler. Yani Kuytul’un tahliyesi eşinin de alınması gibi bir sonuç yarattı.

İşte size hukuk devleti.