Ağbaba’nın Adalet Bakanı’na verdiği soru önergesi şöyle:
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından 2017 yılı Haziran ayı itibariyle Türkiye’de 159 gazetecinin cezaevinde bulunduğu açıklanmıştır.
İnsan hakları kuruluşu Freedom House’un “Basın Özgürlüğü 2017” raporuna göre Türkiye, dünyada 163’üncü, Avrupa’da ise 42’nci ve son sırada yer almaktadır.Türkiye “özgür olmayan” ülkeler kategorisinde yer almaktadır.
Sınır Tanımayan Gazeteciler’in yayımladığı 2017 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre Türkiye 180 ülke arasında 155’inci sırada yer almaktadır.Türkiye’nin “kara liste” olarak isimlendirilen en kötü durumdaki ülkelerin arasına girmesine dört sıra kaldığı belirtilmektedir.
Basın özgürlüğü noktasındaki bu kara tablo Türkiye’nin önünde kara bir leke olarak dururken, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan BBC televizyonuna verdiği demeçte ; “Şu anda içeride olanların gazetecilik sıfatı yok. Bunlar ya terör örgütüyle beraber hareket etmişlerdir, ya silah bulundurmaktan içeri girmişlerdir, ya da birçok yerlerde bankamatikleri kırmışlar, buraları soymuşlardır. Ama ceplerinde bir sarı basın kartı değil, gazeteci kartı vardır. Bununla beraber de kendilerinin gazeteci olduğunu iddia etmişlerdir. Şu anda gerçek manada gazeteci sıfatıyla içeride iki kişi var.” ifadelerini kullanmıştır.
1-Cezaevlerinde kaç tutuklu ve hükümlünün sarı basın kartı bulunmaktadır?
2-Cumhurbaşkanının ifade ettiği bankamatik soyan gazeteci var mıdır? Nerede hangi bankamatiği soymuştur? Bu kişi yada kişilerin gazetecilik sıfatı var mıdır?
3- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cezaevlerinde sadece 2 gazeteci olduğuna dair açıklama hangi kaynağa dayandırılmaktadır? Açıklamanın bilgileri Bakanlığınız tarafından mı verilmiştir? 159 gazeteci bir anda nasıl 2 ye düşmüştür?
4-AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın ifadelerinden hareketle cezaevindeki 2 gazeteci kimdir?
5- Aralarında karikatürist,yayın danışmanı,gazete vakıf yöneticilerinin de olduğu 159 kişiyi terörist olarak damgalamak için hangi deliller ortaya konulmuştur. Pek çoğunun yargılamaları hala devam ederken bu kişilere ‘terörist’ denilmesi, ‘sözde’ bağımsız yargıya açık bir şekilde mesaj ve yargılamayı etkilemek değil midir? Tüm yurttaşların gördüğü bu müdahale Adalet Bakanlığı tarafından görülmemekte midir?