Wang, Çin’de asistan doktor olduğu dönemde insanların organlarının çalınmasına tanıklık ettiğini ve kendisinin de bu operasyonlarda asistanlık etmeye mecbur edildiğini anlattı.
Çin’de askeri hastaneler, idam mahkumlarının ölüdürülüp organlarının çalınıdığı bir "organ bankası' olarak kullanılmış. 2000 yılından sonra özellikle tutuklu Falun Gong tarikatına mensup Çinlilerin organlarının edildiğini anlatan Çinli doktor, organların Çin yönetimince bu işin ticaretini yapan Çinli Organ Mafyalarına veya veya yabancılara satıldığını ifade etti.
ÖLMEDEN ORGANLARINI ALDILAR
Organları yüksek kalitede tutmak ve işi garanti altına almak için bir çok kurbanın organları henüz hayattayken çıkarılmış.
Çinli Dr. Wang sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ben 1990 yılında Liaoning Eyaletindeki Shenyang Askeri Hastanesi'nde üroloji bölümünde bir hekim olarak görevlendirildim. Bir gün hastanemize askeri yetkililerden bir telefon geldi. Shenyang Askeri yetkilileri acilen özel bir görev için bir doktor ekibi talep etti. Öğleden sonra, benimle birlikte bir hastane yetkilisi, iki hemşire ve üç doktordan oluşan bir ekip kuruldu. Ailelerimiz ve arkadaşlarımız ile iletişime geçmemize izin verilmedi. Görev bitene kadar her türlü temasımız yasaklandı. Bizi içi özel olarak dizayın edilmiş bir minibüs ile görev yerine götürdüler. Önümüzde ise bir askeri araç vardı. Onu takip ediyorduk ve aracın içinde silahlı askerler vardı. Çok hızlı ilerliyorduk. Nereye gittiğimizi göremiyorduk çünkü minibüsün camları mavi bez ile kaplıydı. Bir dağlık alanda durduk, orada askerler nöbet tutuyorlardı. Bir subay bizi karşılamaya geldi ve bize Dalian kenti yakınlarındaki bir askeri cezaevinde olduğumuzu söyledi."
CANLI CANLI BÖBREKLERİ ÇIKARDIK
"Ertesi sabah, bir hemşire ile birlikte kan testi yapmak için iki askerin nezaretinde yeniden minibüsle bilinmeyen bir yere götürüldük. Etrafımız Askerler ile çevrili idi. Kısa bir süre sonra, dört asker minibüse bir adam taşıdılar ve bir plastik torbanın üzerine bıraktılar. Adamın boğazı, ayakları ince bir plastik kablo ile sıkı bir şekilde bağlanmıştı. Elleri ise, arkaya doğru çapraz ve sıkı bir şekilde bağlanmıştı. Bağlama şekli nedeniyle yaptığı her harekette kendi canına zarar vereceği için, hiç hareket edemiyordu. Bana, onu sakin tutma görevini verdiler. Ayaklarını tuttum ve vücudunun sıcak olduğunu hissedebildim. Doktorlar ve hemşireler hızla ameliyat elbiselerini giydiler. Benim asistan olarak görevim böbreği ve idrar kesesini birbirine bağlayan idrar yolunu ve kan damarlarını kesmekti.
Bir hemşire adamın gömleğini kesti ve vücudunu dezenfekte etti. Adamın karın bölgesini üç kez dezenfekte ettikten sonra, doktorlardan biri bir neşter ile adamın alt göğsünden başlayarak göbek deliğine kadar karnını kesti. Adamın bacakları titriyordu ama boğazından ses çıkmıyordu. Doktor daha sonra karın boşluğunu açtı ve adamın vücudundan kan püskürmeye başladı. Bağırsakları dışarıya sarktı. Doktor bağırsakları bir yana itti ve hemen bir böbreği çıkarmaya başladı. Diğer doktor ise öbür taraftan diğer böbreği keserek çıkardı.
Doktor’un emri ile atardamarlar ve toplardamarları kestim, o anda kan üstüme doğru fışkırdı. Kan, damarlarda hala akıyordu ve bu onun hayatta olduğunun en büyük belirtisi idi. Doktorlar ustaca ve hızlı bir şekilde çalışıyorlardı. İki böbreği de bir termostatik kaba koydular."
GÖZLERİ DE ÇIKARILDI
"Bir diğer doktor bana gözleri çıkarmamı emretti. Adamın yüzüne baktım, bana dehşet içinde baktığını gördüm. Göz kapakları hala oynuyordu. Hala yaşıyordu.
Birden titremeye başladım. Hareket edemiyordum ve bir şey düşünemiyordum. Korkunç bir durumdu.
Önceki akşam askerler konuşurken kulak misafiri olmuştum. Askerlerden biri adam hakkında konuşuyordu: “Henüz 18’nde bile değil, çok sağlıklı.” dediklerini duymuştum. Yoksa bizim ameliyatla organlarını çıkardığımız genç insan bu muydu?
Canlı bir insanın organlarını çıkarmıştık. Bu durum çok korkunçtu. Doktora bunu yapamayacağımı söyledim. Sonrasında başka bir doktor adamın kafasını tüm gücü ile yere bastırdı, sol elinin iki parmağı ile göz kapağını tutu ve sağ elindeki pens ile bir gözünü çıkardı.
Terlemeye ve titremeye başladım. Zar zor ayakta durabiliyordum. Ameliyattan sonra minibüsün bir tarafı açıldı. Ön koltukta bir asker oturuyordu ve telsiz ile konuşuyordu. Dört asker cesedi plastik torbaya sardı ve bir askeri kamyona yükledi.
Hızlı bir şekilde bizi hastaneye götürdüler. Organlar ile ameliyathaneye girdiğimizde, bir grup doktor organ nakli için orada hazır bekliyordu. Hemen organları alıp işe koyuldular."
BU OLAYDAN ÇOK ETKİLENDİM
"Eve gittikten sonra, aşırı korku ve şok yüzünden ateşim yükseldi. Bu konu hakkında hiç bir insan ile konuşmaya cesaret edemedim. Hatta aileme bile bundan bahsetmedim. Çünkü,bu konuda tehditler almıştık. Bu ameliyat olayından sonra Shenyang Askeri Genel Hastanesi'ndeki görevimden ayrıldım ve doktorluğu da bıraktım.
Bu olaydan sonra yaşadığım panik atak devam etti. Bir insanın işkencesine ve öldürülmesine tanık olmuştum. O adamın acılar içindeki son bakışı, bir türlü kafamdan çıkmıyordu. Yıllarca bu konu hakkında konuşamadım, çünkü bunu düşündükçe çok kötü oluyordum ve bayılacak hale geliyordum.
Çin’de tutuklu Falun Gong Tarikatı mensuplarından organlarının zorla alındığı haberi medyada yer alınca ben de başımdan geçenleri ifşa etmeye ve anlatmaya karar verdim. Canlı insanlardan organlarının çalınması ve daha sonra öldürülmeleri ve benzer uygulamalar Çin Komünist Partisi’nin askeri sisteminde uzun zamandan beri mevcut olan bir gerçektir. "
Çin yönetimi Falun Gong Tarikatını yasakalıyarak bu yasağa karşı çıkanları tutukluyor. Tutukladıkları bu zavallı insanların organları Çin Ordusu için bir gelir kaynağı oluyor. Çin yönetimi için Falung Gong tarikatı mensupları ve diğer muhalifler büyük bir organ kaynağını oluşturuyor.