Dağların arkasından ansızın duyulan bir gürültü ve ufukta beliren bir hava aracı... Cephe hattının olmadığı, çatışmalardan oldukça uzak Afgan köylerinde bilhassa çocukların en büyük korkusu, gökyüzünü dolduran bu gürültünün akabinde üzerlerine kilolarca bomba bırakan insansız uçaklar. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri tarafından "terörle savaşta" kayıpları minumuma çeken ve "düşmana" büyük darbeler indiren bir yöntem olarak görülen insansız hava araçları, "teröre karşı" savaşın üçüncü tarafı haline gelen sivil halkta derin izler bırakıyor.
"Sivillerin hedef alınması bir yıldırma taktiği"
ABD'nin 2001 yılında gerçekleştirilen 11 Eylül Dünya Ticaret Merkezi saldırılarının ardından başlattığı savaşta takındığı hoyrat tutum sıklıkla eleştirilere konu oluyor. ABD'nin "terör" hedefleri ile sivil hedefler arasında ayrım gözetmediği, hatta sivilleri hedef almayı yıldırıcı bir taktik olarak kullandığı ileri sürülüyor. Tutulan istatistiklerde, özellikle insansız hava aracı saldırılarında sivil kaybı oranının yüksekliği dikkat çekiyor. Her geçen yıl artan sivil kayıplarının oranı, vurulan askeri hedeflere kıyasla o denli fazla ki rakamlar akıllara "hedef siviller mi?" sorusunu getirebiliyor. Her ne kadar ABD, yaşanan sivil kayıplarını "terör" saldırılarıyla ilişkilendiriyor olsa da bölgelerden gelen haberler ve sivillerin tanıklıkları farklı bir hikaye anlatıyor.
Gündelik yaşam alanları vuruluyor
Soğuk Savaş devrinde Sovyet tanklarına karşı kullanılmak üzere tasarlanan Drone'ların bir savaş taktiği olarak kullanılması, Afganistan'a yönelik ABD saldırısının başladığı 2001 yılının sonlarında başladı. Üst düzey El Kaide ve Taliban liderlerini hedef aldığı belirtilen ilk saldırılar, gündelik hayatın normal şekilde devam ettiği yaşam alanlarında gerçekleştirildiği için sivil ölümleri kaçınılmazdı. Taliban'ın kurucu lideri Molla Ömer'i Kandahar'da hedef alan Drone saldırısı, savaşlarda Drone çağının başlangıcını simgeliyordu. Her ne kadar Molla Ömer bu saldırıdan kurtulmayı başarsa da, CIA yetkilileri binlerce kilometre uzaktan böylesi saldırılar düzenleme fikrine oldukça sıcak yaklaştılar. Tartışmalı bir şekilde, insansız araçla saldırılar düzenleme yetkisi, bir istihbarat kurumu olan CIA'e verilmişti. Obama devrinde geri alınan bu yetki Trump döneminde tekrar CIA'e teslim edildi. Ancak sivil ölümleri, CIA'e ait yetkinin alındığı Obama devrinde azalmak bir yana, doruğa çıktı.
Hayatını kaybedenlerin çoğu siviller
Afganistan'ın komşusu Pakistan'ın aşiret bölgeleri ve özellikle Veziristan, cihat yanlısı birçok gruba ev sahipliği yapması sebebiyle Drone saldırılarından en çok etkilenen bölgelerden bir diğeri oldu. Yüzölçümü oldukça küçük bir bölgede bu denli sık düzenlenen saldırılarda hedefin her zaman askeri unsurlar olduğunu söylemek güç. Halkı Peştu ağırlıklı olan aşiret bölgeleri, "cihat yanlısı gruplara sığınak olduğu" gerekçesiyle hedef alınırken hayatını kaybedenlerin çoğu yine sivillerdi. ABD'nin dahil olduğu bir savaş alanının dışında gerçekleştirdiği ilk saldırı ise Yemen'de yaşandı. USS Cole saldırısının arkasındaki isim olan El Kaide liderlerinden Salim Sinan El Harisi, 4 Kasım 2002 tarihinde ABD Drone'ları tarafından vurularak öldürüldü. Yemen hükümeti Harisi'yi kendilerinin öldürdüğünü ifade etse de kısa bir süre sonra bu saldırının ABD tarafından yapıldığı belirtilmiş ve Yemen devlet başkanı Ali Abdullah Salih ile ABD arasındaki ilişkinin boyutları da gün yüzüne çıkmıştı.
ABD Drone'ları kilimlere dokunuyor
Irak ve Suriye'de de Drone kullanımı, yerel halkın hafızasında izler bırakmaya yetecek düzeyde. Musul'dan Rakka'ya, İdlib'den Deyr ez Zor'a ABD Drone'ları birçok saldırıda ağırlıklı olarak sivilleri hedef aldı. ABD Drone'larının en yoğun olarak kullanıldığı ülkede, Afganistan'da, sivillerin hatıraları yıllardır Drone'lardan miras acılarla yoğrulmuş durumda. Halk, büyük acılar çektiği bu "düşmanı" kilimlerine dahi yansıtmış.
Hedef alınan siviller gündem arasında basit bir istatistik
Uluslararası medyanın bu saldırılarda sivillerin ölümüne karşı suskunluğu, Afgan halkının sesinin duyulmamasına sebep oluyor. Sosyal medyanın yaygınlık kazanması, her ne kadar Afgan sivillerin ölmelerine engel olmasa da en azından seslerini duyurabilmelerine olanak veriyor. Birkaç yıl öncesine kadar bu saldırılarda hedef olan siviller "önemli" gündemler arasında basit bir istatistik olarak geçerken, şimdilerde kamuoyunun gündemine nadiren de olsa girmeyi başarıyor. Yine de, saldırılarda ölen çocuklarının parçalarını toplayan anne babaların objektiflere takılması, dünyanın geri kalanında bir farkındalık oluşturabilecek şiddete ulaşamıyor.
"Çocuklar Drone kabusları görerek uyanıyor"
Yemen'de 13 yaşındaki bir çocuğun gazetecilere söyledikleri, Drone saldırılarının yerel halklar için ne ifade ettiğinin güzel bir örneği. Develeri güderken bir Drone saldırısında öldürülen ağabeyi ve babası, Muhammed Tuayman'ın hayatında bir dönüm noktası olmuştu. Çocukların Drone kabusları görerek uyandığını ve psikolojik sorunlar yaşadığını söyleyen Muhammed, hayatlatının Drone'lar ile birlikte geçtiğini belirtmişti. Kısa bir süre sonra başka bir Drone saldırısında yaşamını yitiren Muhammed'in kömürleşen bedeninin taşınamadığı ve saldırı bölgesine defnedildiği ifade edilmişti.
"Oyun oynarken vurularak öldürülmekten korkuyorlar"
ABD'nin Drone saldırılarına hedef olan Afganistan vilayeti Vardak'ta, bu saldırılarda kardeşini kaybeden bir Afgan, gazetecilere şöyle söylüyor: "Çocuklar gökyüzünden korkuyor. Oyun oynarken vurularak öldürülmekten korkuyorlar." Yüzyıllarca gökyüzüyle arkadaşça yaşamaya alışmış Afgan çocukları gökyüzünden korkar hale getiren bu saldırıların bir nihayeti olacak mı, bilinmiyor. Ancak had safhaya ulaşan sivil ölümlerine karşı kamuoyunun sessizliği, Drone'ların sivillerin canlarını almaya bir süre daha devam edeceğini gösteriyor.