Hakan Albayrak'ın 'Kandırılma Hakkı' başlıklı yazısı:
FETÖ ile mücadele kapsamında açığa alınan bir öğretmenin mektubu:
“Hakan bey, lütfen bizim sesimizi duyurun. Kim derdi ki lanet bir banka hesabı insanları bu hale düşürecek. 6 yıllık öğretmenim. Kamuoyu şuan anayasa değişikliğine odaklanmış durumda. Kimsenin aklına bile gelmiyoruz sanırım.
Ben aralıkta ilk kez açığa alındım. Açıkta beklemek o kadar kötü ki.. Daha doğrusu gelecek korkusu çok kötü. İade etmeye de ne valiler yanaşıyor, ne bakanlık.. Bizim de yavrularımız var. Biliyor musunuz her gün onların gözlerinin içine bakmak ne acı.. Bir empati kurun, bir düşünün. Evde beklediğiniz sessizliği, annenizi, babanızı. En kötüsü de toplumdan tecrit edilme, dışlanma psikolojisi...
Ne hesap açılış günümün, ne de hesap hareketlerinin lanet olası örgütle hiçbir ama hiçbir ilgisi yok. Yüzde 90’ının Müslüman olduğu bir ülkede sırf dini duygularla açtığımız bir hesabın başımıza bunları getireceğini nereden bilebilirdik? Bugün varsayalım ki bir bankada hesabınız var. Yıllar sonra bir bakıyorsunuz ki devlet, neden hesap açtırdınız diye açığa alıyor sizi. Ben görevime iade olurum diye düşünse de insan, öyle hikayeler duyuyoruz ki, adalete güvenimiz kalmıyor. Peki söyler misiniz, sizden başka bize kim yardım edebilir? Derdimizi kime anlatalım?
16 sene okudum. Köylerden çıktık okumak için. Emeğimiz bir çırpıda silinecek mi..
Aile, eş, dost.. Sosyal çevre bitik, depresyon hali. Yorulduk..
İslam kılıfı altında sorular çalan, vatandaşına kurşun sıkan, Amerikan maşası bu ihanet şebekesini, Allah bu örgütü kahretsin. Vatana kastedenler en ağır şekilde cezalandırılsın. Ama bir öğretmenin ne suçu var ki, aylarca açıkta bekletiliyor, soruşturulması 6 ay sürüyor?
Bir banka hesabı onca yıllık emeğimizi hiç etmesin. Lütfen sesimizi duyurun. Bizim de ailemiz, evlatlarımız var, lütfen unutmayın, lütfen..”
Her gün, FETÖ’yle alakası olmadığı halde FETÖ’cü damgası yiyip mağdur edildiğini söyleyen insanların dertlerini dinliyor veya okuyorum.
Bu insanlardan bazılarını şahsen tanıyorum ve FETÖ’yle alakasızlıklarına şahitlik edebilirim.
Büyük mağduriyetler ve mazlumiyetler yaşanıyor bu meselede; ödümüzü koparması gereken haklı ah’lar yükseliyor.
Yakın geçmişe kadar “cemaat” veya “hizmet” zannederek FETÖ’nün içinde yer almış olup da somut bir suç işlememiş olan kimselerin ah’ları dahil.
O bankaya para yatırmış, o okula çocuğunu vermiş… İnsanların ocaklarına incir ağacı dikmeye yetecek deliller değil bunlar.
Hükümetin, FETÖ’yle mücadeledeki haksız mağduriyetleri gidermek için komisyon kurma kararı yerinde bir karar, ama evvela haklı mağduriyetle haksız mağduriyetin sınırlarını doğru dürüst çizmek lazım.
Cumhurbaşkanı “Kandırıldık” diyor… Devletin kandırılma hakkı var da vatandaşın yok mu?
Koca devletin kandırılmasını kabul edebiliyoruz da sıradan bir öğretmenin kandırılmasını mı kabul edemiyoruz?
Devlet, 17-25 Aralık sürecinde bile Bank Asya’ya karşı harekete geçmedi. Bank Asya’nın TMSF’ye devredildiği tarih 30 Mayıs 2015. Üstelik devredilme gerekçesi terör filan değil, bankacılık usullerine aykırılık…
Ama bir öğretmen, o bankada hesap açtığı için süründürülebiliyor işte.