Danimarka, 1950'lerde Grönlandlı çocuklara yönelik gerçekleştirilen sosyal deney için özür diledi.
Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, 4-9 yaş arası Grönlandlı çocukları Danimarka toplumunun seçkin bireyleri yapmaya yönelik "insanlık dışı, mantığa aykırı ve kalpsiz" bir deneyin yaşayan altı kurbanından yüz yüze özür diledi.
Çocukların ebeveynleri, iddiaya göre kapsamının ne olduğunu tam olarak anlamadan planı ilk başta kabul ettiler, ancak Danimarka'da evlat edinildikten veya yetimhanelere gönderildikten sonra çocuklarını bir daha hiç görmediler.
Görünüşe göre niyetleri, geri dönüp büyük ölçüde Eskimo nüfusuna Danimarkalı seçkin kişiler olarak sızmaktı. Frederisken Aralık 2020'de bir özür yazmıştı, ancak bu onun ilk kişisel görüşüydü.
BBC’nin haberine göre, "1950’lerde seçkin bir toplumsal kesim” oluşturma hedefli sosyal deney kapsamında ailelerinden 4-9 yaş arasında koparılan 22 Grönland yerlisinden halen yaşayan 6’sının Danimarka’ya karşı açtıkları tazminat davasında uzlaşmaya varıldı.
Hükümetin tazminat ödemeyi kabul etmesiyle Danimarka Başbakanı Frederiksen, başkent Kopenhag’da düzenlenen Grönland Başbakanı Mute Egede’nin de katıldığı törende 6 Grönland yerlisinden bizzat özür dileyerek "Maruz kaldığınız şey korkunçtu, insanlık dışıydı, adil değildi, kalpsizdi" ifadesini kullandı.
Frederiksen, “Danimarka bugün söylemesi doğru olan tek şeyi söylüyor, üzgünüz” dedi.
Ayrıca Danimarka hükümeti, her bir kişiye 38 bin dolar tazminat ödemeyi kabul etti.
Grönlandlı çocuklar üzerinde uygulanan korkunç sosyal deney, “Seçkin Grönlandlılar yetiştirme projesi” olarak hedeflenmişti.
Sosyal deneyin hedefi, Grönland’daki ailelerinden koparılarak Danimarka’ya getirilen 22 çocuğa, Danca öğretilerek “örnek Grönlandlılar” olarak yetiştirilmesi ve yeniden evlerine geri gönderilmeleri planlanmıştı.
İki toplum arasında sıkı bağlar kurabilecek "seçkin bir toplumsal kesim" oluşturma hedefiyle ailelerinden koparılan çocuklar, önce bakımevine ardından koruyucu anne babanın yanına yerleştirilmişti.
Bir buçuk yıl sonra 6’sı evlat edinilen çocuklardan 16’sı Grönland’a dönmüştü.
Çocuklar ailelerine teslim edilmek yerine yetimhanelere yerleştirilmiş, yatılı Danimarka okullarına verilmişti. Ana dillerini unutan çocuklar, ailelerini bir daha görememiş, ileriki hayatlarında kimlik sorunları, psikolojik bunalımlar yaşamışlardı.
Danimarka hükümetinin hazırladığı bir rapor, çocukların yarısının yetişkinliklerinde akıl sağlığı sorunları veya alkol bağımlılığı yaşadığını ortaya koymuş, deneyin parçası olan bazı kişilerin evsiz olduğu, çoğunun erken öldüğü, birinin de intihar ettiği belirlenmişti.
Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, 2020'de sosyal deney için Grönland’daki ailelerinden koparılan 22 çocuk için ülkesi adına özür dilemiş, yaşayan 6 kişiye yazılı özür mektubu göndermişti.
Kopenhag yönetiminin kasım ayında Grönlandlıların tazminat talebini reddetmesinin ardından kısa süre sonra hukuki yola başvurulmuştu. Danimarka hükümeti, sonunda uzlaşarak tazminat talebini kabul etmişti.
1951'de 7 yaşında olan Helene Thiesen, MS Disko adlı yolcu gemisine bindiğinde memleketi Grönland'dan Danimarka adındaki bir yere gittiğini biliyordu ama neden böyle bir yolculuğun gerçekleştiğini kavrayamamıştı.
Şimdi 77 yaşında olan Thiesen o anları, "Çok üzgündüm. Annemin gözlerine baktım ve gitmeme neden izin verdiğini düşündüm" diye acıyla anlatıyor.
Thiesen, yaşları 5 ile 9 arasında değişen, çoğu bir daha asla aileleriyle bir araya gelemeyecek, kendi memleketlerinde de yabancı görülecek 22 İnuit çocuğundan biriydi. Ebeveynlerinden en az birini kaybetmiş bu çocuklar, başarısız görülen bir sosyal deneyin kurbanları oldular.
Danimarka Ulusal Müzesi'nde çalışan ve bu deneyle ilgili hükümet destekli raporu hazırlayan araştırmacılardan Einar Lund Jensen, özerk bölge statüsü kazanmadan önce 1953'e kadar bir Danimarka kolonisi olan Grönland'da yaşayanların açlık, yüksek ölüm oranı ve düşük yaşam kalitesiyle mücadele ettiğini söyledi.
Jensen'e göre amaç, "Grönland için rol model olacak küçük, aydın Danimarkalılar" yetiştirmek ve sömürgeci devletler kolonilerini kaybederken Danimarka'nın buradaki çıkarlarını devam ettirmesiydi.
"İnuit halklarının çocuklarını kötü hayat koşullarından kurtarma" fikrinin Londra merkezli sivil toplum kuruluşu Save the Children'ın Danimarka kolundan geldiğini belirtirken şu ifadeleri kullandı:
O dönem Danimarka toplumunun Grönland toplumundan daha üstün olduğu görüşü hakimdi.
Saskatchewan Üniversitesi'nden akademisyen Karla Jessen Williamson, o dönem Danimarkalı yetkilileri reddetmenin bir Grönlandlı için zor olabileceğini vurguladı. Jensen'in raporunda da ailelerin tam olarak neyi onayladıklarını bilmiyor olabileceklerini de belirtti.
Bir buçuk yıl sonra bu çocukların çoğu Grönland'ın başkenti Nuuk'ta, Danimarka Kızıl Haçı'nın kimsesizler yurduna gönderildi. Ailelerinden ve diğer Grönlandlılardan uzakta, kendi ana dillerini konuşmaktan men edilmiş şekilde yaşamaya başladılar.
Thiesen, büyüdüklerinde çoğunun Danimarka'ya döndüğünü, yarısına yakınının da akıl sağlığı ve madde bağımlılığı problemleri yaşadığını anlattı.
Bu deneye dahil edilen ve hâlâ yaşayan 6 kişiden biri olan 76 yaşındaki Kristine Heinesen, "Bizden kimliğimizi ve ailemizi aldılar. 22 çocuktan sadece 6'sının yaşıyor olması yaşanan korkunçluğu çok iyi ortaya koyuyor" dedi.
Grönlandlı sosyal deney kurbanı neler yaşadılar?
Önce Save the Children'ın tatil kampına 4 aylığına gönderildiler. Burada ana dilleri yerine Danca konuşmaları zorunluydu. Daha sonra da farklı farklı ailelerin yanlarına verildiler.
Thiesen, ilk gittiği evde istenmediğini düşündüğünü ve kendi evini özlediğini belirtti. İkinci evdeyse kendisine bisiklet ve oyuncak bebek alındığını, aileden biriymiş gibi davranıldığını söyledi.
Bu çocuklardan 6'sı Danimarka'da yanlarına verildikleri aileler tarafından evlat edinildi. Geri kalanlarsa Kızıl Haç kampına gönderildi.
Thiesen, Nuuk'taki iskeleye geldiğinde ailesinin kendisini karşılamaya geldiğini şöyle anlattı:
Valizimi yere bırakıp onlara koştum ve gördüğüm her şeyi anlattım ama annem bana karşılık vermedi.
Bu tepkisizliğin sebebi, kendi ana dili unutturulan kızının Danca sözlerini anlamamasıydı. 10 dakika sonra çocuklar yurda götürüldü. Thiesen, yol boyunca ağladığını anlattı.
Heinesen ise kimsesizler evine yerleştirildikten kısa süre sonra öz annesinin öldüğünü ama kimsenin bunu kendisine haber vermediğini söyledi.
Çocukların ailelerini ziyaret etmesi de yasaklanmıştı. Ailelerin bazen yurda gelerek çocuklarla kahve içmesine izin veriliyordu.
1960'ta bütün çocuklar yurttan ayrılmıştı. Neredeyse herkes Danimarka'ya döndü.
Thiesen ise annesini affetmekte zorlanmış:
Hayatımın çoğu boyunca annemin beni istemediğini düşündüm ve bu yüzden ona kızgındım.
1996'da 46 yaşına geldiğinde Danimarkalı yazar Tine Bryld'in kendisini arayarak bir deneyin parçası olduğunu anlattığını söyledi:
Yere düşüp ağladım, ilk kez biri bana bunu anlattı ve çok korkunç berbat bir durumdu.
1960'lı yıllarda Danimarka'ya taşınarak terzi olan Heinesen de gerçeği öğrenince üzüldüğünü vurguladı:
Çocuklarla deney yapılmaz, bu yanlış.
1993'te yerel bir gazeteye ilan vererek akrabalarını bulduğunu belirterek "Geri dönüp ziyaret ettiğim anlar muhteşemdi, hepimiz için çok duygusal bir durumdu" dedi.Küçük Danimarkalılar deneyi , 22 Grönlandlı Eskimo çocuğunun onları "küçük Danimarkalılar" olarak yeniden eğitmek amacıyla Danimarkalı koruyucu ailelere gönderildiği 1951 Danimarkalı bir operasyondu . Çocukların hepsinin yetim olması gerekirken , çoğu yetim değildi. Altı çocuk Danimarka'dayken evlat edinildi ve on altısı Grönland'a döndü, sadece Danca konuşulan yetimhanelere yerleştirildi ve bir daha asla aileleriyle birlikte yaşayamadılar. Çocukların yarısı ruh sağlığı bozuklukları yaşadı ve yarısı genç erişkinlikte öldü. Danimarka hükümeti, Grönlandlı yetkililerin birkaç yıllık taleplerinin ardından 2020'de resmen özür diledi.