Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Adana'da Furkan Vakfı üyelerinin yapmak istedikleri yürüyüşe müdahale sırasında yaşanan polis şiddetine dair açıklamalarda bulundu.
Yaşanan olayın ardından MHP Lideri Devlet Bahçeli ve Süleyman Soylu'nun açıklama yapmasına rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sessiz kaldığını söyleyen Davutoğlu, İçişleri Bakanı Soylu'nun görünüşte Cumhurbaşkanı'na bağlı olmasına rağmen esasta Devlet Bahçeli'ye bağlı olduğunu savundu.
"Sessiz kalarak ülke yönetilemez"
Davutoğlu, şöyle konuştu:
Cumhurbaşkanı eğer vatandaşına sahip çıksa idi, hukuksuz davranan kamu görevlisinin değil, mağdurun yanında olsaydı çıkar tebrik ederdim. Eğer kendisini o makamlara getiren din ve vicdan özgürlüğüne duyarlı muhafazakâr kesimlerin sözcüsü olabilseydi destek verirdim. Eğer özellikle yabancı devlet adamlarına seslendiği gibi Ey Bahçeli deyip, iktidarın küçük ortağının mutlak güç sahibi gibi Türkiye’de din ve vicdan özgürlüğünü rehin almasına karşı durabilseydi alkışlardım. Ama yapmadı, yapamadı; çünkü iradesini teslim ettiği Bahçeli Salı günü grup toplantısında konu ile ilgili sınırları çizen bir racon kesmişti. Bunu yaparken de bu tablonun birinci sorumlusu olan İçişleri Bakanının kendisinin himayesinde olduğunu bir kez daha göstermişti. İçişleri Bakanı görünüşte Cumhurbaşkanına esasta Bahçeli’ye bağlıdır. Geçen sene Sedat Peker’in iddialarında olduğu gibi bu sene de bu görüntüler karşısında Bahçeli’nin himayesi ile makamını korumuştur. Bu anlamda devlet çift başlı bir nitelik kazanmıştır. Bu nedenledir ki, Cumhurbaşkanı baş edemeyeceği bir sorun olduğunda ve sayın Bahçeli önce davranıp sınır çizdiğinde aynen daha önce yaptığı gibi sessiz kalmayı tercih etmiştir. Sessiz kalarak ülke yönetilemez
"Mesele baş örtülü kadınların coplanması değildir"
Erdoğan hala tavrını koyabileceğini ve ülkenin cumhurbaşkanı olarak yapılan işkencenin hesabını sorabileceğini belirten Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
Öncelikle bilinmesi gerekir ki mesele asla şu veya bu cemaati veya topluluğu savunmak değildir. Hiç kimse hukukun üstünde değildir. Bir suç isnadı varsa bunun çözüleceği yer yargı makamlarıdır. Mesele, sadece başörtülü kadınların coplanması da değildir; mesele başörtülü olsun olmasın, kadın olsun erkek olsun hangi siyasi düşünce ve inanca sahip olursa olsun insanların sokak ortasında işkenceye tabi tutulması ve otoriterleşme yönünde vahim aşamaya geçilmiş olmasıdır
"Sizin kapalı kapılar ardında yaptığınız eleştiriler işe yaramıyor"
Ne zaman yapılırsa yapılsın önümüzdeki seçimlerin gelecek nesillerin nasıl yaşayacağını belirleyeceğini ifade eden Gelecek Partisi lideri, "Otoriter milliyetçi-muhafazakarlık ile otoriter rövanşist jakoben laiklik arasındaki kısır döngü milletimizin bütünlüğünü zedeleyecek, ülkemizin dar kaynaklarını tüketecek ve Cumhuriyetimizin demokratik niteliğini yok edecek tehlikeler barındırmaktadır. Adana’daki tablo bu iki şer senaryosuna zemin hazırlayacak nitelikte olduğu için alarm edicidir. 28 Şubata giden manzaraların nasıl oluşturulduğunu lütfen hatırlayın. Susurluk skandalından Fadime Şahinlere, Ali Kalkancılardan Aczimendilere kadar giden süreçler hala hafızalardadır. Önce gözlerimiz bu görüntülere alıştırılmak ve bu yolla sokak ortasında şiddet ve işkence olgusu normalleştirilmek isteniyor. Sonra da hukuk denetimine tabi olmayan yol ve yöntemlere dayalı otoriter bir sistem kalıcı olarak yerleştirilmeye çalışılacaktır Adana'da ortaya çıkan görüntülerden sokaktaki şiddetin meşrulaştırılmaya çalışıldığının anlaşıldığını savunan Davutoğlu, "Bizim partimizin temel amacı ülkemizin insan onuruna yaraşır şekilde yönetilmesidir. Biz ülkemizin yasaklara değil özgürlüğe, polis devletine değil hukuk düzenine dönüşmesini istiyoruz. AK Partili kardeşlerim, eğer hala partinizin düzeleceğine inanıyorsanız konuşmaktan çekinmeyin. İnanmıyorsanız da buna ortaklık etmeyin. Sizin kapalı kapılar ardında yaptığınız eleştiriler işe yaramıyor" dedi.
"Bu düzene ne zaman itiraz edeceksiniz?"
Konuşmasında AK Partili siyasilere ve seçmenlerine seslenen Ahmet Davutoğlu, şunları söyledi:
Bir yüzükle başlayan siyasi yolculuk, şu anda açıklanamayan servetlerle devam ediyor. Bugün yaşana güç zehirlenmesini görüyoruz. Gün gelir yıllarca sır sırta verdiğinizi tehdit altında bırakırsınız. Bizler değil miydik darbelere direnenler, vakıflarımıza sahip çıkanlar... AİHM kararlarını uygulayanlar... Şimdi ne oldu da, kendi vekilini ancak başını açıp Meclis'e sokanlara, ülkedeki hukuksuzluklara boyun eğenlere dönüştük? AK Partililere, tüm siyasilere sesleniyorum, Cumhurbaşkanının arkasında durduğu İçişleri Bakanı'nın boynunuzu nasıl büktüğünü biliyoruz. Peki ne zaman ses vereceksiniz? Bu düzene ne zaman itiraz edeceksiniz? Kalpleri kararmamış kardeşlerime sesleniyorum, daha ne zaman 90'ların aktörlerinin her yeri sardığı dönemde bu otoriterliğe ne zaman karşı çıkacaksınız? Dışlanan, ötelenen, dininin gerekliliklerini yerine getiremeyen sizlersiniz. Dolayısıyla dün 28 Şubatlara nasıl karşı koyduysanız, yine aynısını yapabilirsiniz. Biz bu yüzden buradayız. Helalleşmemiz gereken toplumsal kesimlerle bir araya gelmeliyiz. Dava mı arıyorsunuz işte dava. Hukuk mu diyorsunuz, sorumluluk omuzlarınızda! Bu iktidar sizi ümitsizliğe sevk etmesin. Evet, bugün bu iktidar 28 Şubatçılarla kol kola girmiştir. Faili meçhullerle adı anılanlarla, baş örtü yasaklarını koyanlarla beraberdir. Artık vicdanınızla konuşun ve ayağa kalkın! Sizden bizim değil, vefakar ve mazlum insanların sözcüsü olmanızı istiyoruz. Gelin, adalet, eşitlik ve siyasi ahlak temelli bir düzen inşa edelim