Allah’a hamd olsun. O’nun elçisi Hz. Muhammed (sav) salat ve selam olsun. Ve Yine selam Peygamberin izini tavizsiz sürdüren müminlerin üzerine olsun. İnsanı bir kadın ve bir erkekten yaratan Rabbimiz hayatın amacını yalnızca kendisine kulluk olarak bildirmiştir." Cinleri ve insanları sadece bana kulluk etsinler diye yarattım." (Zariyat 56). Kulluk, hayatta her ne yapılıyorsa yapılan işi kulluk bilinciyle Allah’ın emrine göre ve Allah rızası için yapmaktır. Yani Kulluk hayatın her alanını kapsar bireysel ibadetler, karşılıklı ilişkiler, ticaret, siyaset ve sosyal hukuk. Sosyal bir varlık olan insan cemiyette varlığını, namusunu, izzet, şerefini ve hukukunu insan onuruna yakışır bir şekilde sürdürebilmesi için mutlak surette bir otoriteye, yönetime ihtiyacı vardır. İşte bu nedenledir ki din vaaz eden Allah hayatın her alanı için hükümlerini göndermiş ve dinin bir yaşam şekli olduğunu beyan etmiştir. İslam ibadi, ahlaki, ticari, siyasi ve hukuk yönüyle hayatın her alanında hâkimiyetin yalnızca Allah’ın olan bir hayat nizamıdır. "La ilahe İlla Allah" cümlesi bu anlamı içine alan anahtar, öz bir kelimedir. Tüm peygamberlerin çağrısı bu anlama yöneliktir. Zaten beşer ideolojilerin sahipleri de genellikle Allah’ın varlığını, birliğini, özel ibadetleri, ahlaki kuralları kabul etmiş siyasi ve hukuk alanında Allah’ın gönderdiklerini kabullenmemişlerdir. Tevhid çağrısı Hz. Âdem’den bu yana hep aynı çağrıydı. Oysaki insanlık tarihinde küfrün adı hep değişti lakin mahiyet elbette değişmedi. Adı her ne olursa olsun sistem vahye dayanmıyorsa onun adı küfür sistemidir ve küfür tek millettir. Tevhid kelimesine karşı çıkarken bilinçli karşı çıkan küfür ehli hayatın tamamında hâkimiyeti Allah’a has kılmak istemedikleri için karşı çıkmışlardır. İmanın karşısında küfrü tercih edenlerin de halkları yönetmek gibi bir iddiaları vardır. İşte bu nedenle İslam nizamı ile demokrasi düzeni, birbirinden çok farklıdır. Tevhid dinini kabul edenler Allah’ın emirleri, onun koyduğu kural ve kanunları kabul eder ve öyle yaşarlar. Demokrasilerde ise çoğunluk halk tarafından seçilen kendi çıkardığı kanunlara göre halkı yönetir. İslam da ise başa gelenler de İslam nizamına uymak zorundadırlar. Yöneticinin arzu edip istediği bir şey, İslam’da kanun olmaz. İslam’da kanun, Allah’ın Kuranda emrettiği şeyler olup bu da şura yoluyla elde edilir. Kaynak ise Kuran ve sahih sünnettir. Demokrasi Ve Kadın Önce demokrasinin çıkış noktasını hatırlamakta fayda var. Bilindiği gibi Demokrasinin çıkış yeri Yunanistan’dır. Halk hükümeti manasına gelen bir kavram… Eflatun gibi Yunan filozoflar tarafından idare tarzı olarak belirlenmiştir. İnsanın insana tahakkümü, insanın insan üzerinde egemenliğini kurup ilahlaşmasını sağlayan diğer ideolojilerden mahiyet olarak farkı yoktur. Kaldı ki bir Yunanlı filozof olan Aristo demokrasiyi tenkit edenlerin ilkidir. Ve şöyle der "Demokrasi avamın egemenliğidir. Yöneticilerin "Kendi çıkarlarını sağlama" temeline dayanır. Mevdûdî’ye göre tarihî arka-planı ve felsefî temeli itibariyle demokrasi İslâm ile bağdaşmaz demokraside mutlak özgür bireyler, ulus-devletin vatandaşları, halkın kayıtsız şartsız hâkimiyeti ve ilahî iradeden (dinden) bağımsız yönetim söz konusudur. İslâm ise her biri Allah’ın yeryüzünde halife kıldığı mü’minlerin, içlerinden en iyi olanı seçerek işbaşına getirmelerini, onu denetleyerek ilahî iradeyi gerçekleştirmesini sağlamalarını öngörmektedir. Kısacası hâkimiyeti, hükümleri Allah’tan almayan her sistem İslam nazarında küfürdür ve red edilir. Müslümanların sosyal sorunlarına demokratik usullerle çözüm aramaları kabul edilir değildir. Zaten İnsan menşeli olan beşer ideolojilerin sosyal adaleti sağlamaları mümkün değildir. Bu beşeri bir sistemi İslam ile boyamaktır. Şunu unutmayalım ki İslami Sosyalizm, İslami Kapitalizm, İslami Demokrasi vs. gibi iddialar, Allah-Teâlâ’ya eş koşmaktır. Ve şüphe götürmez küfürdür. İslam Tamdır, hiçbir beşeri sisteme ihtiyacı yoktur. Kısacası çoğunluğun seçtiklerinin halkı yönetme şeklidir demokrasi. Oysaki çoğunluk her zaman hakkı ifade etmez. Esasında konu kadın ya da erkek de değildir. Konu hak ve batıl konusudur. İman ve küfür konusudur. Tevhid ve şirk konusudur. Tarih boyunca İslam karşıtlarının malzeme olarak kullandıkları hususlardan birisi kadın konusudur. Hakikate gözleri kapalı, kalpleri mühürlü olanlar sermayelerinin katlanarak artması için kadını, kapitalist sistemlerin (aslında tüm küfür sistemlerinin) vaz geçilmez malzemesi yaptılar. Zevklerine daha çok hitap etsin için özgürlük diyerek pervasızlaştırdılar kadını. Cinsiyeti dâhil ne varsa kendine ait istediği gibi kullanmanın adına özgürlük dendi. Tarih boyunca şekli değişse de istismar edilmesi değişmedi. Ailelere, Kadın erkek eşittir diyerek düşürdüler ateşi. Evde roller değişti ve boşanmalar tavan yaptı. Demokrasinin de bu bağlamda diğer beşer ideolojilerinden bir farkı yoktur. Demokraside kadın daha fazla istismarın adıdır! Demokraside kadın daha fazla emeğinin, kadınlığının sömürülmesinin adıdır. Kadını iki husus asıl haklarından mahrum bırakmıştır. Birisi Kur’an da "Atalar dini" diye tarif edilen vahye uymayan örf ve gelenekler. Diğeri ise buna tepki olarak çıkarılmış adına medeni haklar denilen fıtrata uymayan asıl köklerinden koparan soysuzlaşma. Gelenekten gelen kuralların dinden zannedip, gelenek üzerinden din düşmanlığıyla göz boyadılar. Dinin özünün okunmasının yasak olduğu dönemlerde yetişenler de gerçekten din kadını kısıtlıyor sandılar ve kandılar ne acı ki! Geleneklerin dar alana sıkıştırdığı kadını demokrasiyle özgürleştirdiler(!). Artık evinin dışında her yerde kadın var oldu. Peki, ne oldu? Tecavüz, kadına şiddet, kadın istismarı, neslin bozulması toplumsal kaos, terör bütün bunların sebebi nedir? Vahye uymayan yönetim şekilleri ve belirlediği haklar değil mi? Şimdi sormak istiyorum. Kadını yaratan mı onun ihtiyacı olanı iyi bilir yoksa Yunanlı filozof mu? Ve yine yönetim şeklini Allah mı iyi bilir yoksa Yunanlı filozof mu? "De ki: Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?" (Bakara:140). Allah’ın hükmü mü yoksa insanın çıkardığı kanun mudur iyi olan? "Onlar, cahiliye dönemi hükmünü mü arıyorlar? İyici bilen bir toplum için Allahtan daha iyi hüküm veren kim vardır?" (Maide:50). Kadın ya da erkek olsun Allah’ın koyduğu haklar insanın dünya ve ahiret saadeti içindir. İman eden bir topluluk için Allah’tan başka hüküm koyan yoktur. Hakikat budur gerisi ise zandan/yalandan ibarettir. Ve İman eden bir kadın ve erkeğin başka bir hükme yönelmeleri asla söz konusu olamaz "Allah ve elçisi bir konuda hüküm verdiği zaman mümin erkek ve mümin kadının, artık dilediği gibi davranma hakkı yoktur. Kim Allaha ve elçisine karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur". (Ahzap:36) İstifade edilen kaynaklar: La: Mustafa Çelik Küfür tek Millettir Mustafa çelik