Mehmet Aydın yazdı.
Yüzyıllardır dünyayı kana bulayan bir “gizli akıl” var.
Kendini herkes adına her şeye yetkili kılan bir “siyonist karanlık güç” var.
Bu derin siyonlar yazıyorlar, çiziyorlar, kurguluyorlar ve sonra kuklalarla hayata geçiriyorlar.
Dünyayı adeta avuçlarına alan kanlı ellerdir bunlar.
Cetvelle sınırları çizen eller bu ellerdir.
Bunak Biden’i, katil Netanyahu’yu tutan aynı eldir.
Rusya ve Ukrayna’yı birbirine düşüren aynı eldir.
Irak’ı, Suriye’yi ve dünyanın faklı bölgelerini kan gölüne dönüştüren yine bu kirli ellerdir.
Nerede bir darbe varsa planlayıcısı bunlardır.
Gıdayı, ilacı, medyayı elinde tutan yine bunlardır.
Bu siyonist bir istiladır.
Her kötü işin altından,
Her kanın akıtıldığı coğrafyadan bunlar çıkmaktadır.
Şer nerdeyse siyon ordadır.
Siyon nerdeyse şer ordadır.
Avrupa güç ve zenginlik bakımından bunlardan çok daha güçlü olsa da
“Ortak bir aklı olmadığından” bunların kölesi durumundadır.
Bakmayın siz Avrupa Birliği denildiğine, her biri ayrı bir dünyadadır.
Bir avuç siyonist bütün bir Avrupa’yı parmağında oynatıyor.
“Hristiyan olabilirsiniz ama siyonist de olabilirsiniz” lütfunda bulunarak
Avrupalılara ayrı bir değer katıyorlar(!)
Velhasıl ekonomik, siyasi ve kültürel açıdan bir ağ gibi sarmışlar her tarafı.
Bu belki daha önce çok bilinmiyordu ya da herkes göremiyordu.
Ama artık Avrupa dahil, ABD halkları dahil herkesçe bilinir hal aldı.
Aksa Tufanı ve Gazze halkı bu çirkin ağı gün yüzene çıkardı. İlan etti.
Aslında bu “derin kanlı gücün” çökmeye başladığının başlangıcıdır.
Gizli olan gün yüzüne çıkmışsa artık korkulmaya gerek yoktur!
Tedbir ve önlem almaya geçilmelidir.
Derin siyonizme karşı ümmet bir AR-GE oluşturmalıdır.
Fikri bir ittihada ihtiyacınız var.
Ortak hedefi,
Ortak derdi,
Ortak aklı,
Ortak söylemi olan bir ittihada ihtiyacımız var.
Belki o zaman ortak bir eylem olur.
İslam ordusundan önce en gerekli olan budur.
Bu fikri birlikteliği sağlayacak bir “ortamımız” yok.
Ortak dili, ortak söylemi oluşturacak bir ortam oluşturmalıyız.
Yetişmiş, İslam ahlakıyla bezenmiş, okumuş, takıntıları yerine derdi olan “Adamlar ” lazım.
Ümmetin buna ihtiyacı var.
Alim, akademisyen, iktisatçı, siyasetçi, mimar, mühendis (bilgisayar, gıda, ziraat, tekstil…)
Hukukçu, eğitimci, sağlıkçı, sanatçı, yazılımcı, vb. alan ve “Adamlardan oluşturulacak birimler” olmalı.
Böyle bir birliğin olması en az hilafet kadar değerlidir.
Hatta hilafet olsa bile böyle birimlere ihtiyaç vardır.
Bu birimler karar almalı. Kararları bağlayıcı olmalı.
Ümmete, devletlere, cemaatlere, vakıflara, derneklere ufuk açmalı.
Yol göstermeli. Ortak hedefe yönlendirmeli.
2-3 milyar Müslüman’ın temsil makamı olmanın yanında tüm dünyayı etkileyecek stratejiler geliştirmelidirler. İşleri güçleri bu olmalıdır.
Açık, aleni olmayan bir yapı olmalı.
İslam iş birliği teşkilatı gibi bir “kınama merkezi” olmamalıdır.
Soyut olmalı ama somut kararlar uygulatabilen bir mekanizma olmalıdır.
Bedendeki ruh gibi.
Baştaki akıl gibi.
Yani kısaca; İslam ailemizin büyükleri olmalı.
Ailemiz, yani ümmetimiz adına söz söyleyebilen, gidişatımızın farkında olan,
Yön veren, yön değiştiren, bir “aklımız” olmalı.
Bu aklımız hem dünümüzün azim mirasını sahiplenecek,
Hem bugünümüzün sorun ve potansiyelini bilecek,
Hem yarınımızın proje ve hedeflerini belirleyecek donanımda olmalıdır.
Biliyorum belki zor diyeceksiniz.
Ama imkânsız değildir.