Dertsiz Müslümanlara…

Dertsizlik, umursamazlık, vurdumduymazlık bir Müslüman’ın başına gelebilecek en büyük musibetlerden birisidir. Çünkü günahlarını dert etmeyen Müslüman, tevbe edemez. Kul haklarını dert etmeyen Müslüman, helalleşemez. Ahiretini dert etmeyen Müslüman, salih amel işleyemez. İbadetlerini dert etmeyen Müslüman, namazını huşu ile kılamaz. Ailesini dert etmeyen Müslüman, çocuklarını yetiştiremez. Ümmeti dert etmeyen Müslüman, harekete geçemez. Dertsiz Müslüman, dua bile … Dertsiz Müslümanlara… Devamı »

Eklenme Tarihi: 03 Kas 2023
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 03 Kas 2023
Dertsiz Müslümanlara…

Dertsizlik, umursamazlık, vurdumduymazlık bir Müslüman’ın başına gelebilecek en büyük musibetlerden birisidir. Çünkü günahlarını dert etmeyen Müslüman, tevbe edemez. Kul haklarını dert etmeyen Müslüman, helalleşemez. Ahiretini dert etmeyen Müslüman, salih amel işleyemez. İbadetlerini dert etmeyen Müslüman, namazını huşu ile kılamaz. Ailesini dert etmeyen Müslüman, çocuklarını yetiştiremez. Ümmeti dert etmeyen Müslüman, harekete geçemez. Dertsiz Müslüman, dua bile edemez.

DERTSİZ MÜSLÜMAN TEVBE EDEMEZ: Efendimiz (s.a.s) buyuruyor ki: “Mümin, günahlarını üzerine düşüverecek büyük bir dağ gibi görür. Fâcir (fütursuzca günah işleyen) kimse ise günahlarını burnu üzerine konan ve kovalayınca kaçacak bir sinek gibi görür.” (Tirmizi) İşlediği günahları unutan, yalanı, gıybeti, iftirayı, harama bakmayı günlük bir alışkanlık haline getiren ve tüm bu haramları da burnunun üstündeki bir sinek gibi gören Müslüman, nasıl tevbe etsin ki?

DERTSİZ MÜSLÜMAN HELALLEŞEMEZ:

Efendimiz (s.a.s) buyuruyor ki: “Kimin üzerinde birinin namusu ya da malıyla ilgili bir hak/zulüm varsa, altın ve gümüşün bulunmadığı kıyamet gününden önce onunla helalleşsin. Aksi takdirde kendisinin salih amelleri varsa, yaptığı zulüm (girdiği kul hakları) miktarınca sevabından alınır, hak sahibine verilir.” (Buhari) Girdiği kul haklarını, kırdığı kalpleri, yediği yetim haklarını, gasp ettiği kamu mallarını dert etmeyen Müslüman, nasıl helalleşsin ki?

DERTSİZ MÜSLÜMAN, SALİH AMEL İŞLEYEMEZ:

Rabbimiz buyuruyor ki: “Herkes yarın için önden ne gönderdiğine baksın!” (Haşr, 18) Çocuğunun geleceği için yatırım yapan, emeklilik sonrası için yatırım yapan, zor günler için bir kenara bir şeyler koyup yatırım yapan ama ahiret yatırımlarını dert etmeyen Müslüman, nasıl kıyamet günü için salih amel biriktirip, ahiret yatırımı yapsın ki?

İBADETLERİNİ DERT ETMEYEN MÜSLÜMAN, NAMAZINI HUŞÛ İLE KILAMAZ:

Efendimiz (s.a.s) buyuruyor ki: ““Huşû içinde kılınmayan, rükû ve secdeleri tam olarak yerine getirilmeyen namaz (ahirette) simsiyah zifiri bir karanlık halinde ortaya çıkacak ve sahibine ‘Senin beni zayi ettiğin gibi Allah da seni zayi etsin!’ diyecektir. Böyle kılınan namazlar, eskimiş elbise (paçavra) gibi dürülüp sahibinin suratına çarpılacaktır. (Taberani) Bir diziyi dert ettiği kadar, bir mobilyayı, bir kıyafeti, bir yemeği dert ettiği kadar namazını dert etmeyen Müslüman, bu namazı nasıl huşû ile kılsın ki?

AİLESİNİ DERT ETMEYEN MÜSLÜMAN, ÇOCUKLARINI YETİŞTİREMEZ:

Rabbimiz buyuruyor ki: “Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz.” (Tahrim 6) Çocuğunun diplomasını dert ettiği kadar, okul notlarını ve sınavlarını dert ettiği kadar, memur olmasını ve dolgun bir maaşa sahip olmasını dert ettiği kadar evladının ahiretini dert etmeyen, onu cehennemden korumayı da dert etmeyen Müslüman, çocuklarını nasıl İslam’a göre yetiştirsin ki?

ÜMMETİ DERT ETMEYEN MÜSLÜMAN, HAREKETE GEÇEMEZ:

Efendimiz (s.a.s) buyuruyor ki: “Müslümanların derdiyle dertlenmeyen bizden değildir.” (Heysemi) Etrafındaki açları ve yetimleri, deist olmuş ve imanını kaybetmiş gençleri, kirasını ödeyemeyen komşusunu, eve ekmek götüremeyen akrabasını, haksızlık ve adaletsizliğe uğramış tanıdığını, bilgisayar bağımlısı olmuş çocuğunu, dizi bağımlısı olmuş eşini, Suriye’yi, Filistin’i, Doğu Türkistan’ı, Arakan’ı dert etmeyen Müslüman, nasıl yerinden kalksın da harekete geçsin ki?

DERTSİZ MÜSLÜMAN, DUA BİLE EDEMEZ:

“Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, duanızı kabul edeyim. Bana kulluk (ibadet, dua) etmeyi kibirlerine yediremeyenler, aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir!” (Mü’min 60) Eceli belirleyenin Allah olduğunu, rızkı verenin Allah olduğunu, şifayı verenin Allah olduğunu, eve huzur, kazanca da bereket verenin Allah olduğunu unutan, onu tüm bela ve musibetlerden koruyacak olanın da Allah olduğunu unutan, kendini müstağni gören, para, güç ve imkânlarıyla her şeye sahip olabileceğini zanneden Müslüman, nasıl oturup uzun uzun, gönülden ve gözyaşıyla dua etsin ki?