Buca Belenbaşı Köyü’nde bulunan Belenbaşı İlkokulu’nun binasının yıkılmasının ardından yeni binaya “Şehit Esat Oktay Yıldıran İlkokulu” isminin verildiği ortaya çıktı
İzmir Buca Belenbaşı Köyü’nde bulunan bir ilkokula, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Diyarbakır E Tipi Askeri Cezaevi’nde yaşanan işkencelerin önemli faillerinden biri olarak bilinen Esat Oktay Yıldıran’ın adı verildi.
Serbestiyet’te yer alan habere göre; İzmir’in Buca ilçesindeki Belenbaşı Köyü’nde bulunan Belenbaşı İlkokulu’nun binasının yıkılıp tekrar yapılmasının ardından isminin “Şehit Esat Oktay Yıldıran İlkokulu” olarak değiştirildi.
Okulunun isminin değiştirilmesiyle ilgili yapılan törene Esat Oktay Yıldıran’ın ailesi, Buca Kaymakamı Mahmut Nedim Tunçer, Konak Kaymakamı Gökhan Görgülüarslan, Buca İlçe Mili Eğitim Müdürü Hüseyin Güneş, ilçe protokolü, köy halkı, öğretmen ve öğrenciler katıldı. Okulun isim değişikliği töreninde Esat Oktay Yıldıran için lokma da dökülüp ikram edildi.
Belenbaşı İlkokuluna Şehit Esat Oktay Yıldıran İlkokulu İsminin Verilmesi Töreni Yapıldı. 👇https://t.co/h5FwrNBXzm@tcmeb @izmir_ilmem @BucaKaymakamlk @hsyngnsksv pic.twitter.com/KciABp3Fk4
— Bᴜᴄᴀ İʟᴄ̧ᴇ Mɪʟʟɪ Eɢ̆ɪᴛɪᴍ (@bucamilliegitim) December 25, 2023
Öte yandan Eğitim-Sen İzmir 5 Nolu Şubesi’nin okulun isminin değiştirilmesi için başvuruda bulunacağı öğrenildi.
Siyasilerden tepkiler CHP İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı, “Hayrola, 60 kişinin işkenceyle öldürülmesinden sorumlu tutulan birini çocuklarımıza kahraman diye mi tanıtıyorsunuz?” diyerek yapılanın 12 Eylül’le hesaplaşmak değil, kucaklaşmak manasına geldiğini söyledi.
DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu da “12 Eylül darbesi sonrası Diyarbakır Cezaevi İç Güvenlik Komutanı olarak yüzlerce insanı işkenceden geçiren, en az 30 kişinin ölümüne sebep olan ve insanlık dışı muameleleriyle özellikle Kürt vatandaşlarımızın hafızalarından silinmeyen bir insanın adını bir okula vermek kesinlikle kabul edilemez” diyerek Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) derhal bu hatadan dönmesi gerektiğini belirtti.
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Ekmen, “Cumhur ittifakı nedir? sorusunun yanıtı olarak paylaştığı skandal için şunları yazdı:
“İşkenceci Esat Oktay Yıldıran’ın isminin bir okula törenle verilmesi, kimsenin biz ne yapıyoruz acaba diye sor(a)mamasıdır.”
DEM Parti Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğluu, “Bu nasıl bir skandal” diyerek “Öğrencilerin onun gibi mi olmasını istiyorsunuz?” diye sordu.
DEM Parti Kars Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, adının utançla tarihe gömülmesi gereken bir ismin okula verilmiş olmasına tepki göstererek “Çocuklara rol model diye işkencecileri göstermenize izin vermeyeceğiz!” dedi:
“Dünyanın en kötü şöhretli cezaevlerinden biri”
Diyarbakır Cezaevi ya da diğer adıyla Diyarbakır Askeri Cezaevi’nin yapımına 1972’de başlandı, 4 Temmuz 1980’de faaliyete girdi. 12 Eylül Darbesi’den sonra Sıkıyönetim Askeri Cezaevi olarak kullanıldı ve yaşanan işkenceler ile ön plana çıktı. The Times gazetesi, burayı “Dünyanın en kötü şöhretli 10 cezaevi” arasında gösterdi. 1981 ve 1984 yılları arasında cezaevinde 34 kişi işkenceden öldü ve yüzlerce kişi sakat kaldı. Cezaevi hakkında belgeseller çekildi ve kitaplar yazıldı. Cezaevi, 9 Mayıs 1988 tarihinde Adalet Bakanlığı’na devredilmişti.
Esat Oktay Yıldıran kimdir?
Esat Oktay Yıldıran, 12 Eylül darbesi sonrasında Diyarbakır Cezaevi’nde İç Güvenlik Komutanı olarak görev almış subaylardan biri.
Yıldıran’ın yaptığı işkenceler arasında köpeğine saldırtmak, dayak, kadınlara cinsel işkenceler, çıplak şekilde spor yaptırmak, gezdirmek ve tecavüz, erkeğin cinsel organına ip bağlatarak koşturmak, İstiklal Marşı dinleterek dayak, dışkı yedirmek, makata cop sokmak gibi şiddet uygulamaları vardı. Kürt siyasetçilerden Ahmet Türk, Celal Paydaş, Mustafa Çakmak, Orhan Miroğlu, Selim Çürükkaya, Şükrü Gülmüş, Nurettin Yılmaz ve Gültan Kışanak gibi isimler de Yıldıran’ın işkencelerine maruz kalan isimler arasında yer alıyor. Eski HDP Milletvekili Altan Tan, babası Bedii Tan’ın oruçlu haliyle önce dayak yediğini, ardından lağım pisliği yedirilerek hastalandığını ve bu şekilde öldüğünü açıklamıştı. Yıldıran’ın yönetimindeki cezaevinde 34 mahpus öldü.
Yıldıran, 22 Ekim 1988’de İstanbul, Ümraniye’de, eşi ve 2 çocuğu ile birlikte bindiği halk otobüsünde öldürüldü.