Doğal Felaketlerin En Büyük Sebebi: Ekolojik dengenin bozulması

İnsanlığın çevreye verdiği zararlar, gezegenin bunları bertaraf etme kabiliyetini hızla geride bıraktığından dolayı dünya genelinde ekolojik denge bozuluyor ve felaketler de beraberinde geliyor.

Eklenme Tarihi: 05 Haz 2019
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Doğal Felaketlerin En Büyük Sebebi: Ekolojik dengenin bozulması

Doğanın, insan faaliyetleri yüzünden gün geçtikçe daha fazla zarar görmesi tüm canlıların yaşamı için ciddi tehdit oluşturuyor. Çevrenin kirlenmesi, ekosistemin dengesini bozarak küresel ısınmaya yol açıyor.

FOSİL YAKIT KULLANIMI BÜYÜK BİR ETKEN

Sanayi devriminden bu yana fosil yakıtların kullanımındaki artış, insanlığın çevreye verdiği zararların başında geliyor. Fosil yakıt kullanımıyla atmosfere salınan sera gazı yoğunluğunun giderek artması, gezenin daha fazla ısınmasına neden olurken, küresel sıcaklık artışı da canlı türleri için oldukça tehlike arz eden iklim değişikliğini beraberinde getiriyor.

Küresel sıcaklığın artmasında emisyon salımının büyük rol oynadığını ortaya koyan uzmanlar, fosil yakıtlara yapılan yatırımın devam etmesi durumunda 2030-2052 yıllarında küresel sıcaklık artışının 1,5-2 dereceye ulaşacağı tahmininde bulunuyor.

Uzmanlar, dünyada sıcaklık artışının 2 dereceye ulaşması halinde eriyen buzulların deniz seviyesini yükselteceğini, kıtaların bir kısmının sular altında kalacağını, tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin ciddi ölçüde etkileneceğini öngörüyor.

KARBON SALINIMI

Sektörel anlamda karbon salınımında ise en büyük pay enerji sektörüyle endüstriyel aktivitelerden kaynaklanıyor. Küresel karbon salınımında enerji sektörü yaklaşık yüzde 26 ile ön sırada yer alırken, endüstriyel faaliyetlerin oranı yüzde 20, ormancılık yüzde 17, ulaşım sektörü yüzde 14, tarım aktiviteleri ise yüzde 13 paya sahip.

Bunların yanı sıra toprak, hava ve gürültü kirliliği, doğanın tahrip edilmesi ve çarpık kentleşme gibi insanlığın çevreye verdiği diğer zararların hızla artması da canlı türlerinin nesli açısından ciddi riskler ortaya çıkarıyor.

Verimli topraklar yok oluyor

Gıda ihtiyacının karşılanmasında önemli rol oynayan topraklar, yanlış tarımsal uygulamalar, endüstriyel ve evsel atıkların kullanımı gibi nedenlerden ötürü gün geçtikçe daha fazla kirlenirken, bu kirlilik hem toprak ekosisteminin zarar görmesine hem de iklim değişikliğine neden oluyor.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütünün (FAO) ortaya koyduğu veriler, yeryüzündeki toprakların yaklaşık 3'te 1'inin bozulmuş olduğuna işaret ediyor. Bu da toprakların korunması konusunda yeterince önlem alınmadığını gösteriyor.

Gıdaların yüzde 95'inin topraktan geldiğini ortaya koyan veriler, nüfus artışı ve toprağın bozulması nedeniyle 2050'de kişi başına küresel ekilebilir ve üretken alan miktarının, 1960'taki seviyenin 4'te 1'i olacağına dikkati çekiyor.

BM Çevre Programına bağlı BM Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Konulu Hükümetlerarası Bilim-Politika Platformunun (IPBES) hazırladığı raporda, toprağın altında bulunan karbon miktarının atmosferdekinin üç katı olduğu belirtildi. Erozyon ve yanlış tarım uygulamaları nedeniyle bu karbonun atmosfere salındığı kaydedilen raporda, erozyonun 3,2 milyar kişiyi etkilediği bilgisine yer verildi.

Dünyada genelinde yapılan araştırmalar, erozyonun en fazla görüldüğü bölgelerinHindistan, Çin, Sahra Altı Afrika ve Güney Amerika olduğunu ortaya koyuyor.

İklim değişikliğiyle mücadele için neler yapmalı?

Uzmanlar, iklim değişikliğiyle mücadele için bireysel önlemlerin yanı sıra karar alıcıların köklü eylem planları üzerinde çalışması gerektiği görüşünü paylaşıyor.

Bireyler, daha fazla yerel yetiştirilmiş sebze ve meyveler yemek, enerji tasarrufu yapmak ve bir yere araba yerine bisikletle veya özellikle kısa mesafelere yürüyerek gitmek gibi tercihlerle üzerine düşen sorumluluğu yerine getirebilir.

İşletmeler, sektörler ve toplumların da bu konuda harekete geçme sorumluluğunu bulunuyor.

Öte yandan, karar alıcıların sera ve metan gazlarının salınımına neden olan petrol ve kömür gibi fosil yakıtların yerine rüzgar ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını tercih etmesi iklim değişikliğiyle mücadelede oldukça önem arz ediyor.