Uzun süreden beri çıkar çatışmalarının merkezi olan Doğu Akdeniz’de dengeleri değiştirecek yeni bir adım daha atıldı. Hâlâ savaş halinde olan ve doğrudan resmî ilişkileri bulunmayan İsrail ve Lübnan yıllardan beri devam eden deniz yetki alanları tartışmasını bitirecek bir mutabakat üzerinde anlaştı. Anlaşma iki ülkenin de parlamentolarının onayından geçerse, bölgedeki doğalgaz kaynaklarının kullanıma açılması mümkün olacak.
Lübnan ve İsrail arasındaki Deniz Sınırı Anlaşması’nın detaylarını New York Times Kudüs muhabiri Patrick Kingsley inceledi. Yazının öne çıkan bazı bölümlerini paylaşıyoruz:
“Anlaşmanın her iki ülke tarafından da onaylanması halinde, müzakereler çöktüğü takdirde daha da şiddetlenmesinden korkulan İsrail ile Lübnan’daki Hizbullah arasındaki çatışma riskini azaltması ve enerji şirketlerinin Akdeniz’in doğu bölgesinden doğalgaz çıkarmasını kolaylaştırması bekleniyor.
Anlaşma, ihtilaflı doğalgaz sahasında sondaj haklarını Lübnan’a tahsis edecek ve güneydeki başka bir doğalgaz sahasının İsrail kontrolünde olduğunu teyit ederek her iki ülke için yeni enerji ve gelir kaynakları sağlayacak.
Yetkililer ve analistler bu anlaşmanın İsrail’in güvenliğine katkıda bulunacağını, Lübnan’a içinde bulunduğu enerji ve mali krizden kurtulması için daha fazla hareket alanı sağlayacağını ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgali nedeniyle yaşanan enerji sıkıntısının ortasında Avrupa’ya doğalgaz tedariği için yeni bir potansiyel kaynak sunacağını umuyor.
Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Aun’un ofisinden 11 Ekim sabahı yapılan açıklamada taslak anlaşmanın “Lübnan’ı tatmin ettiği, taleplerini karşıladığı ve doğal kaynakları üzerindeki haklarını koruduğu” belirtildi.
Dakikalar sonra İsrail başbakanı Yair Lapid bir açıklama yaptı: “Bu, İsrail’in güvenliğini sağlamlaştıracak, İsrail ekonomisine milyarlarca dolar kazandıracak ve kuzey sınırında istikrarı sağlayacak tarihi bir başarıdır.”
ABD arabulucu
ABD Başkanı Joe Biden daha sonra bu anlaşmayı “Orta Doğu için tarihi bir adım” olarak niteleyerek “bölgede istikrarın ve refahın sağlanması için zemin hazırlıyor ve dünya için hayati önem taşıyan yeni enerji kaynaklarını kullanıma açıyor,” dedi.
ABD’nin arabuluculuğunda ve garantörlüğünde yapılan anlaşma, İsrail’in Orta Doğu’da yıllarca dışlanmasının ardından 2020 yılında İsrail ile üç Arap ülkesi arasında diplomatik ilişkileri tesis eden kapsamlı normalleşme anlaşmalarından çok daha sınırlı bir nitelikte.
Üst düzey bir Batılı yetkili ve anlaşmanın şartlarını bilen üst düzey bir İsrailli yetkiliye göre, Tel Aviv ve Beyrut arasında diplomatik ilişkiler olmadığından, anlaşma doğrudan İsrail ve Lübnan arasında olmayacak; bunun yerine biri İsrail ve ABD arasında, diğeri de ABD ve Lübnan arasında olmak üzere iki ayrı anlaşma yapılacak.
Barış anlaşması değil ama yine de tarihi adım
Söz konusu anlaşma yine de uzun bir çatışma geçmişi olan iki ülke için önemli bir adımı temsil ediyor. İsrail, 1982-2000 yılları arasında güney Lübnan’ın bazı bölgelerini işgal etti ve 2006 yılında İran destekli Lübnanlı silahlı bir örgüt olan Hizbullah ile bir ay süren bir savaşa girerek çoğu Lübnanlı olmak üzere 1.500’den fazla kişinin ölümüne sebep oldu.
Orta Doğu’da enerji diplomasisi uzmanı Ariel Ezrahi, “Hiçbirimiz bunun bir barış anlaşması ya da benzeri bir şey olduğu yanılgısına kapılmıyoruz,” dedi.
Yine de ABD merkezli bir düşünce kuruluşu olan Atlantik Konseyi analisti Ezrahi, “bu anlaşmanın yalnızca Lübnan ve İsrail için değil, bir bütün olarak Orta Doğu ve ötesi için önemini küçümseyemeyiz,” diye ekledi. Ezrahi, “Bu anlaşma Doğu Akdeniz’e barış ve sükûnet getiriyor, bu da enerji tedarik kaynaklarını çeşitlendirmeye çalışan Avrupa için iyi bir haber,” dedi.
Anlaşmanın detaylarında ne var?
Anlaşma, her iki ülkenin kaynak çıkarma konusunda tek yetkili olduğu yerleri belirledi ve böylece bu iki ülkenin Doğu Akdeniz’deki münhasır ekonomik bölgelerinin sınırlarıyla ilgili onlarca yıldır süregelen anlaşmazlığın çözülmesini sağladı.
Üst düzey Batılı yetkili ve üst düzey İsrailli yetkiliye göre, Lübnan ayrıca İsrail ile kıyılarının kesiştiği noktada bulunan yaklaşık 5 kilometre genişliğindeki sahada İsrail kontrolünü tanırken, İsrail de Lübnan’a İsrail ve Lübnan ekonomik bölgeleri arasındaki daha önce ihtilaflı olan bir doğalgaz sahasında sondaj yapma hakkı verdi.
Buna karşılık İsrail, Qana olarak bilinen sahanın İsrail bölgesi içinde kalan kısmında çıkarılan doğalgaz için pay alacak. Lübnan da Qana yakınlarında ikinci bir doğalgaz sahası olan Kariş üzerindeki hak iddialarından vazgeçerek İsrail’in Hizbullah saldırısından korkmadan bu sahada doğalgaz çıkarmasına izin verecek.
İsrail’in güvenliği
Hizbullah, İsrail’in anlaşma sağlanmadan önce doğalgaz arama faaliyetlerini devam ettirmesi halinde, İsrail’in Kariş bölgesindeki sondaj yapma çabalarını engellemekle tehdit etmişti. Bu yılın başlarında İsrail ordusu, Hizbullah’ın Kariş’teki sondaj kulesine uyarı mahiyetinde gönderdiği insansız hava araçlarının birkaçını düşürmüş, bu da müzakerelerin çökmesi halinde iki taraf arasında çatışmaların alevlenmesi korkusuna yol açmıştı.
Analistler anlaşmanın İsrail’e güvenlik; ciddi enerji sıkıntılarına yol açan ve sürekli elektrik kesintilerine neden olan derin bir siyasi ve ekonomik krizin pençesindeki Lübnan’a ise uzun vadeli bir umut ışığı sunduğunu söylüyor.
Yetkililer Qana sahasında ne kadar doğalgaz olduğundan henüz emin değil. Her halükarda, doğalgazın çıkarılması ve Lübnanlı tüketicilere dağıtılması veya dış piyasalara satılması yıllar alacak.
Orta Doğu enerji piyasasında bir yatırımcı olan Asaad Joubran, “Böyle bir doğalgaz sahasından gelir elde etmek yıllar alır,” dedi. “Ancak bu, Lübnan ekonomisinin büyümesi ve başarılı bir idarenin sağlanması için iyi bir adım.
ABD elçisi Amos Hochstein’in aracılık ettiği anlaşma, Ukrayna’daki savaşın Avrupa’da ortaya çıkardığı yakıt sıkıntısının daha da şiddetlendiği bir dönemde Rus doğalgazına uzun vadeli alternatifler bulmaya çalışan Avrupa hükümetlerinin de elini güçlendiriyor.
Ezrahi, “Söz konusu doğalgazın Avrupa’daki tüketicilere ulaşması birkaç yıl sürebilir,” dedi. “Ancak bu Rusya’ya oldukça önemli bir mesaj gönderiyor.”
Anlaşma, Başbakan Lapid tarafından hükümetin çoğunluğunu kaybettiği Parlamento’da oylamaya sunulması halinde yine de İsrail içinde sekteye uğrayabilir.
Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah ise, mutabakat anlaşmaya dönüşmeden yorum yapmayacaklarını söyledi.
Netanyahu anlaşmaya karşı
Ana muhalefet lideri Binyamin Netanyahu ise anlaşmayı kınayarak Hizbullah’ın saldırganlığının ödüllendirilmesi olarak nitelendirdi ve örgütün gelecekte daha serbest hareket etmesine sebep olacağını söyledi.
İsrail sağı ayrıca, bu yaz hükümet çoğunluğunun kaybedilmesinden bu yana yalnızca geçici bir başbakan olan Lapid’in böylesine önemli bir kararı verecek yetkiye sahip olmadığını öne sürüyor.
Netanyahu 1 Kasım’da yapılacak genel seçimler öncesinde bu anlaşmaya odaklandı ve bunu kendisini Lapid’den daha güçlü bir lider olarak göstermek kullandı.
Anlaşmaya ilişkin haberler çıkmaya başladığında Netanyahu bu ay “Lapid pes etti” dedi.
“İsrail’in farklı bir lidere, baskılara dayanabilen ve tehditler karşısında geri adım atmayan deneyimli ve güçlü bir başbakana ihtiyacı var,” diye ekledi.
Buna karşılık İsrail hükümeti, Hizbullah’ı galip göstererek İsrail’in güvenliğine zarar verenin Netanyahu olduğunu söyledi. İsrail Enerji Bakanı Karine Elharrar bu ay yaptığı açıklamada “Netanyahu Hizbullah’ın propagandasını yapan videolar yayınlıyor,” dedi. “Sonuç olarak bu anlaşmadan hem İsrail hem de Lübnan kazançlı çıkıyor,” diye ekledi.
Üst düzey Batılı bir yetkili, Netanyahu’nun iktidardayken neredeyse aynı anlaşmayı kabul etmeye yakın olduğunu söyledi. Netanyahu’nun sözcüsü Ofer Golan ise iki anlaşmanın benzer nitelikte olduğunu reddetti.”