Doğu Türkistan’da Çin Nazi Kamplarına Gönderilmeye Neden Olan 48 Gerekçe

Zalim Çin, Doğu Türkistanlı Müslümanlara zulmetmeye devam ediyor. Nazi kamplarını andıran toplama kamplarına Müslümanları göndermek için akıl almaz gerekçeler ileri sürüyor.

Eklenme Tarihi: 19 Nis 2019
5 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Doğu Türkistan’da Çin Nazi Kamplarına Gönderilmeye Neden Olan 48 Gerekçe

Uygur Haber'de aktarıldığına göre zalim Çin, Doğu Türkistanlı müslümanları tutuklamak ve işkence kamplarına göndermek için kabul edilemez gerekçeler ileri sürüyor. Haberin detayları şu şekilde;

Doğu Türkistan’da büyük bir kriz var. Detayları karanlık. Çin’in batısındaki Uygur Özerk Bölgesinde 12 milyon Uygur ve Kazak vatandaşını kontrol etmek için oluşturulan geniş kapsamlı gözetim ve terör sisteminin iç işleyişinin ortaya çıkarılması konusunda Çin Komünist Partisi hiç istekli görülmüyor. Partinin bakış açısına göre, faaliyetleri küresel spot ışıklarından ne kadar uzak kalırsa o kadar iyidir.

Ama şu an bölge halkına neler olup bittiğine dair elimizde kabaca bir taslak var. Han Çinlileriyle Doğu Türkistan’ın Uygur halkı arasındaki artan gerginlikler, (Çin zulmünden kaçıp) Suriye iç savaşına katılan Uygurlar ve Uygur ayrılıkçılarının düzenlediği çeşitli terörist saldırıları bahane edilerek Parti, Şiddet Terörüne Karşı Sert Darbe Kampanyası başlattı. İsmine rağmen, kampanyanın hedefleri teröristlerle sınırlı değil. Bölge’de yaşayan hiçbir Uygur ve kazaklar başta olmaz üzere diğer etnik azınlık mensupları da Partinin gölgesinden kaçamaz.

Doğu Türkistan nüfusunu gözetim ve baskı altında tutmak için kullanılan yöntemlerden bazıları, doğrudan distopik hayal gücüne dayanıyor: Parti, Bölgedeki Uygur nüfusunun DNA’sını, iris taramalarını ve ses örneklerini topladı. Onların dijital cihazlarının içeriğini düzenli olarak tarar, dijital kodlanmış kimlik kartlarını onların hareketlerini takip etmek için kullanır ve evlerine, sokaklarına, pazar yerlerinde dizi dizi yerleştirilmiş olan CCTV kameralarıyla onları gözetir.

Çin tarihi öğrencilerine, sistemin diğer unsurları içgüdüsel olarak tanıdık gelir

Kültür Devrimi tarzı mücadele oturumları yeniden adet haline getirildi: Uygurlar artık akrabalarını suçlamak ve kişisel olarak siyasi günahlarını alenen kabul etmek için halka açık toplantılarda bir araya getiriliyorlar. En çok endişe verici olanı ise ana kültürüne bağlı olan Uygurları “yeniden eğitmek” için yaratılan geniş kapsamlı olan politik eğitim kampları ağıdır. Bu kamplarda 600.000 ile 1,2 milyon arasında Uygur Türkü, yani yaklaşık nüfusun 12’de biri, tutuklu olarak bulunmaktadır.

Bu kamplardan birinde tutuklanan bir Uygur veya Kazak ne yapmış olmalı ki? İnsan Hakları İzleme Örgütünün (HRW), Doğu Türkistan’daki krizle ilgili bu ayda yayınladığı 125 sayfalık bir rapor, bu soruya yanıt bulmamıza yardımcı olabilir. Bu raporun başlığı ise: “İdeolojik Virüslerin Yok Edilmesi: Çin’in Sincan Müslümanlarına Yönelik Baskısı”

Rapor, çoğunlukla, HRW araştırmacılarının dokuz ülkede yaşayan 58 etnik Uygur ve Kazak ile yaptığı görüşmelerden alınan alıntılardan oluşmaktadır. Bu, şimdiye kadarki o türdeki yayınlardan en kapsamlı olan bir mülakattır. Görüşülenlerin tümü son iki yıl içinde Doğu Türkistan’dan başarılı bir şekilde kaçabilmişler. Onlar ya siyasal eğitim kamplarında gözaltına alınmışlar ​​ya da aile üyelerinin kendi yerine alıkonulduklarını gördüler. Açıklamalar, Doğu Türkistan’da olup bitenler hakkında dışarıda duyduğumuz diğer bilgi akışlarından toplanan verileri destekliyor. Bununla birlikte, İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) röportajlarını bu kadar değerli kılan ise rapor, şunu net bir şekilde görmemizi sağlıyor: Sert Darbe Kampanyası Doğu Türkistan’daki gündelik hayatın akışını değiştirmektedir.

Burada Uygurlar ve Kazakların şimdiki zamanın güvenlik ajanlarının ilgisini çekme dehşetinden kurtulabilmesi için dikkat edilmesi gereken risklerini listeliyorum. Listedeki her bir madde, İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) görüşmecilerinden en az biri tarafından belirtilmiştir. Bu maddelerden Her biri yargısız gözaltında tutulma ve siyasi eğitim kampında süresiz olarak hapsedilmelere neden olmak için yeterlidir.

Doğu Türkistan’da Tutuklanmanın Kırmızı Kartları

Çadır sahibi olmak / Kaynak ekipmanına sahip olmak / Ekstra yiyecek sahibi olmak / Bir pusula sahip olmak / Birden fazla bıçak sahibi olmak / Alkol almamak / Sigarayı bırakmak / Ebeveynleri öldüğünde ağlamak, yas tutmak veya başka türlü hüzünlü davranmak. / Çin bayrağının önünde eşarp takmak / Namaz kılmak, dua etmek / Yetkililerce irislerinin taranmasına izin vermemek / Okulda ana dilini konuşmak / Arap harfli yazı olan kıyafet giymek / Zorunlu propaganda derslerine katılmama / Açık Mücadele oturumlarında Aile üyeleri veya kendisine yönelik suçlamayı reddetme / Geleneksel bir cenaze töreni yapmak / Başkalarına ant içmemeyi veya lanetlememeyi önermek / Başkalarına günah işlememesini söylemek / Güneş doğmadan önce kahvaltı yapmak / Memurlarla tartışmak / Yerel görevliler hakkında şikayet dilekçesi göndermek / Kendi yatağında yetkililerin uyumasına, yemeğini yemesine ve evinde yaşamasına izin vermemek / Kimliği olmamak / Yetkililerin DNA’sını almasına izin vermemek / Türban takmak (45 yaşın altındaysa) / Oruç tutmak / Telefonundaki her şeyi yetkililerin indirmelerine izin vermemek / Devlet dili Çalışma gruplarında anadilinde konuşmak / Sakal bıyıklarını uzatmak / Zorunlu bayrak törenlerine katılmama / Polis tarafından gözaltında tutulduğunda kendinizi öldürmeye çalışmak / Polis departmanına kayıt olmadan evinde birden çok aileyi misafir etmek / Yurt dışında seyahat eden biriyle konuşmak / Yurtdışında seyahat etmiş olmak / Sadece yurt dışına seyahat eden birlerini tanıyor olmak / Çin’in başka bir ülke kadar olamadığını söylemek / Fazla çocuk sahibi olmak / VPN açmak / WhatsApp açmak / Yurtdışında çekilen bir videoyu izlemek / Mescit veya camiye gitmek / Dini tebliğ dinlemek / Yetkililere vermek için ses kayıtları hazırlamamak / Yurtdışında biriyle konuşmak (Skype, WeChat vb. Aracılığıyla) / Dini ikonografisi olan herhangi bir elbise giymiş / Açık Mücadele oturumlarına katılmamak / Eğitim kamplarında intihar etmeye çalışmak / Yukarıdakilerden herhangi birini yapmış olan biriyle bir ilişkisi bulunmak

Bu Kampanyanın Merkezi Bir Unsuru Belirsizliktir

Bu öğelerin hangisinin resmi politika ve hangilerinin yerel yetkililer tarafından yapılan kararların sonucu olduğuna hüküm vermek zor. Bunlar muhtemelen planlar gereğidir. Görüşülen bir Uygur, İnsan Hakları İzleme Örgütüne (HRW), akıllı telefonunu kullanmayı tamamen bıraktığını söyledi çünkü o hangi web sitelerine izin verildiğini ve hangilerinin kendisini suçlu çıkaracağını bilemiyordu; diğer bir kadın, komşuları ve yabancılarla konuşmayı bıraktığını anlattı çünkü dikkatsizlikle ağzından kapısına polis getirebileceği bir şey kaçırmasını istemiyordu. Belirsizlik korku doğurur. Korku, Komünist Partinin halkı baskıcı kampanyalarına tabi tutmasını kolaylaştırır.

Partinin yasaklamış olduğu faaliyetleri ve menedilen maddelerin listelenmesi, onların gerçek amacını açığa vurur. Bu maddelerden- ekstra bıçak ve kaynak ekipmanı yasağı gibi- bazıları makul şekilde terör faaliyetleriyle ilgilidir. Bununla birlikte, bu maddelerin çoğunun, şiddete değil daha çok etnik kimlik ya da dindarlığa ilişki olduğu görülmektedir. Uygurları içki içmeye zorlama ve onların namaz kılmalarını yasaklamanın, terörizmin sona ermesiyle uzaktan bile bir ilişkisi yoktur. Bunlar Uygurları dini inançlarını çiğnemeye zorlamaktır. Kazakları Çince kullanmaya zorlamak ve geleneksel festivalleri ve bayramları kutlamaktan alıkoymak, terörizmi sonlandırmak değil, Kazakları Han Çinlileri gibi davranmaya zorlamayla ilgilidir.

Sert Darbe Kampanyasının amacı, Çin’in iddia ettiği gibi, yalnızca teröristleri yok etmek değil, azınlıkların dinini ve kimliğini tamamen yok etmektir. Uygurların yaşamlarının her yönüne yerleştirilen görünmez çizgilerden duydukları kaygılarıyla sürekli artan bir korku atmosferi oluşturuldu. Bu ortamda teröre karşı bir kampanya bahanesiyle Çin, gerçek bir terör devleti yarattı.