66 yıldır komünist Çin işgali altında bulun Doğu Türkistan’da İslam ümmetinin sessizliğinden cesaret alan kızıl zulüm, her geçen gün katlanarak artmaya devem ediyor . Zulüm tüm hızıyla devam
ederken komünist Çin’in Doğu Türkistan’daki her türlü iletişim aracına getirdiği yasaklar ve ihlal edilidiği takdirde uygulanan ağır cezalar sonucu Doğu Türkistan dünyanın en büyük açık hava
cezaevine dönüşmüş ve sağlıklı bir şekilde haber alabilmek oldukça zorlaşmıştır .
Bu sebeble, Doğu Türkistan Bülteni Haber Ajansı olarak, Komünist Çin tarafından Doğu Türkistan’da uygulanan zulmü sizlere sağlıklı bir şekilde aktarabilmek için yaklaşık 3 ay önce Doğu
Türkistan’a bir muhabir kardeşimizi göndermiştik.
Muhabir kardeşimiz kısa bir süre önce Doğu Türkistan’daki gözlemlerini tamamlayarak geri döndü. Malum haber ajansları gibi Çin tarafından davet edilmediğimiz ve Çin lehine ”Doğu Türkistan’da Zulüm Yok” başlıklı ısmarlama haberler yapmayarak sadece gerçekleri yazdığımız için, muhabir kardeşimizin
güvenliği ve bu tür çalışmalarımızın devamının sağlıklı bir şekilde sürdürebilmek adına muhabirimizin hakkında herhangi bir bilgiyi paylaşamıyoruz.
Doğu Türkistan ‘da 3 ay boyunca bulunan muhabir kardeşimizin gözlemlerini, Doğu Türkistan İslam Bülteni Haber Ajansı olarak siz takipçilerimizin ilgisine sunarız ;
"Komünist Çin hükümetinin Doğu Türkistan’da ki baskıları günden güne artmakta .Doğu Türkistan’da kibrit satışının dahi yasaklandığı bögleler bulunmakta . Evlerde kullanılan bıçak
keser balta gibi edevatlar numaralandırılmış ve bir evde bu tür edevatların birden fazla bulundurulması yasaklanmış. Kuran-ı kerim ve İslami içerikli kitap, cd gibi tüm dökümanlara
hatta duvarlarda asılı ayet-i kerime vb. dualara dahi el konulmaktadır.
Uygurların tüm mahremleri ifşa edilmektedir. Çin polisinin sudan sebepler ile hunharca katlettiği insanların mezarları bile belli değildir. Bu konu ile bir araştırma yaptığımız da karşımıza
çok ürkütücü bir gerçek çıktı. Çin’in katlettiği Uygur Müslümanları Doğu Türkistan‘ın Taklamakan çölüne dozerlerle ile kazdığı toplu mezarlara gömdüğünü öğrendik. Buna şahit olmuş birçok
kardeşimiz bulunmakta. Bu olaya şahit olanların kardeşlerimizin birçoğunun ruh sağlığı bozulmuş ve depresyona girmişler, bazıları da Çinliler tarafından fark edilince imha edilmişler.
Geçen sene 27 Temmuz Ramazan bayramının 1. günü gerçekleşen ve iki köyün tamamen imha edildiği Yarkent-İlişku katliamında ölenlerin sayısının basında çıkanlardan oldukça fazla olduğu ve tam
rakamını kimsenin bilmemesi ile beraber 2009 Urumçi katliamındaki katledilen insan sayısından çok olduğu aldığımız duyumlar arasında..
Çin, acımasızlığını Yarkent–İlişku katlimında da göstermiş ve orada olayları yatıştırmak için bulunan Çinlilerin milli diyerek adlandırdığı bazı polisleri de hunharca ayrım gözetmeksizin
infaz etmişlerdir.Kendisi de Uygur olduğu için Uygurlara iyi davranan polis ve devlet memurları en hafif olarak görevden alınmakta, kimi zaman da tutuklanmakta.
350 bini aşkın Doğu Türkistanlı Müslümanın sudan sebepler ile Çin tarafından tutuklu olduğu ceza evlerinde yer kalmamış bulunmakta .Bu sebeple, suçları sadece Doğu Türkistanlı Müslüman olmak
olan 16 – 35 arası birçok kardeşimiz çok kötü şartlarda Çinlilerin belirlediği mekanlarda tutulmaktadır.
Oradan çıkmayı başaran birkaç kişiyle görüşme fırsatı yakaladım; "Oradan çıktıktan sonra dahi zalim Çin’in peşlerini bırakmadıklarını ve 6 ay boyunca her gün Komünist
partinin kanun derslerine katılmak zorunda olduklarını” söylediler. Görüştüğüm bir başka Uygur kardeşimiz ise "Şu an Urumçi’ den güneye tüm Doğu Türkistan'da durumun içler acısı
olduğunu ve bütün yolların Çin hükumetinin kurduğu güvenlik şirketinin elamanları tarafından kapatılarak kontrol noktaları kurulduğunu bu kontrol noktalarında geçerken
ters baktın, sakal bıraktın , bana cevap verdin gibi bahaneler ile göz altına alınan Doğu Türkistanlı Müslümanların sayısının bir hayli fazla olduğunu" belirtti. Bunun psikolojisinde sorun var diyerek gözaltına alınan Doğu Türkistanlı Müslümanları kendi gözlerimle gördüm.
Doğu Türkistanlı Müslümanlar evlerini kiraya verememekteler. Evleri olmayan başka şehirden gelen insanlar ev bulamamaktadırlar, bunun üstüne evi boşta kalan insanların evleri mühürlenmekte neden bu
evin kullanılmadığı sorgulanmaktadır.
Aile planlaması adı altında bütün evlere Çinli doktorlar polis eşliğin de girerek kadınların hamile olup olmadığını kontrol etmekte, eğer hamile kadın varsa kaç aylık olduğuna bakılmaksızın
bebek düşürülmekte ve anne hayatı tehlikeye atılmaktadır.
Gece yarısı baskınlarında evde nüfusa kaydı yapılmamış yada dini eğitim alan çocukların olup olmadığı kontrol edilmektedir .Senelerdir süren hicablı avı gün geçtikçe ağırlaşarak baskısını
hissettirmektedir. Hatta çarşaf giymeyen pardösü ve başörtüsü giyen hanımların başörtüsünün içine giydikleri bone bile suç teşkil etmektedir.
Doğu Türkistan Bülteni Haber Ajansı