İstanbul Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda toplanan Doğu Türkistanlı aileler, "Ailelerimiz nerede?" ve "Çin, kardeşimi serbest bırak" yazılı dövizler ile Doğu Türkistan bayrakları taşıdı.
Bazı gönüllü Türk avukatların da aralarında bulunduğu yaklaşık 100 kişinin toplandığı alanda, yerlere haklarında suç duyurusunda bulunulan bazı Çinli yetkililerin fotoğrafları serildi.
Çin tarafından Doğu Türkistanlılara karşı işlenen suçların yargıya taşınması için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusu yapıldı.
Dilekçeyi başsavcılığa sunduktan sonra grup adına ortak basın açıklaması yapan gönüllü avukatlar Gülden Sönmez, Rümeysa Kabaoğlu ve Muhammet Furkan Yün, Çin toplama kamplarının kapatılması çağrısı yaptı.
Çin'in Doğu Türkistanlılara yönelik dini ve etnik temelli, "soykırım", "kasten öldürme", "işkence", "zalimane muamele" ve "zorla kaybettirme" gibi suçlar işlediği savunulan açıklamada, Doğu Türkistanlıların yanı sıra Türkiye vatandaşlarına yönelik bu suçların Türk Ceza Kanunu'na (TCK) dayanarak evrensel yargı yetkisi çerçevesinde yargıya taşındığı dile getirildi.
Açıklamada, yapılan suç duyurusuyla 9'u Türk vatandaşı toplam 19 şikayetçiye vekaleten, aralarında çocukların da yer aldığı, halen kamplarda tutulan ya da zorla kaybettirilen 116 mağdur ve kamplarda hayatlarını kaybeden maktuller için yargılama talep edildiği ifade edildi.
Çin siyasi sorumluları, toplama kampı müdürleri, polis memurları, yerli güvenlik personeli ve yöneticilerden oluşan 112 ismin savcılığa bildirildiği kaydedildi.
Doğu Türkistanlı mağdurlar konuştu
Ailelerinin toplama kamplarında tutulduğunu öne süren bazı Doğu Türkistanlılar meydanda birer konuşma yaptı.
Uygur Türkü olan Medine Nazimi, kız kardeşi Mevlide Hilal'in Türk vatandaşı olmasına rağmen 4 yıldır Çin kampında tutuklu olduğunu belirterek, "Çin devleti bilgi vermiyor. Çin hükümeti toplama kampı kurup türlü işkenceler yapmaktadır. Orada yaşanan bu zulme sessiz kalamam. Tüm kadınlar ve çocuklar adına adalet istiyorum. Bu soykırım durdurulmalıdır. Ben Türk adaletine güveniyorum. Vatandaşınız olan Mevlide Hilal'e sahip çıkın." dedi.
Nur Muhammet Uygur da, 2016 yılından beri Türkiye'de olduğunu söyleyerek, "Ailemden haber alamadım. Babamın öldüğü haberini aldım, evi de mühürlenmiş. Ben bir Uygur Türk'üyüm. Bu sebeple Adalet Bakanlığı, savcı ve hakimlerden adalet istiyoruz. Bedensel olarak burada yaşıyoruz ama ruh olarak burada değiliz." diye konuştu.
Mağdur şikayetçilerden Cevlan Shirmehmet ise, Türkiye'ye eğitim için gelip hukuk fakültesi okuduğunu ve burada okuması nedeniyle annesinin toplama kampında tutulduğunu aktardı.
Shirmehmet, şöyle devam etti:
"Annemin tek suçu benim Türkiye'de okumam. Mesleğim annemi kurtaramadı, tersine onu zindana attırdı. Dünyada adalet varsa, neden toplama kampı ve işkenceler devam ediyor? Onların serbest bırakılması için buradayız. Evrensel yargı kapsamında biz şikayetlerimize devam edeceğiz."
Üniversite öğrencisi olan Mafiret Emin de, 5 yıldır ailesinden haber alamadığını belirterek, "Türkiye hukukuna inanarak buraya geldik. Türkiye hükümeti sessiz kalamaz diye buraya geldik. Lütfen bu zulme sessiz kalmayınız." ifadelerini kullandı.
Suç duyurusu
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na sunulan suç duyurusu dilekçesinde, 19 Doğu Türkistanlı kişinin ismi "şikayetçi" olarak yer alıyor.
Dilekçede, Çinli yetkililer, polis memuru, toplama kampı yöneticileri ve diğer sorumlulardan oluşan 112 kişi hakkında, "soykırım", "işkence" ve "insanlığa karşı suçlar" kapsamında yargılanma talep ediliyor. Dilekçede ayrıca bu sorumlular hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılması isteniyor.