Rusya ve Batı, adım adım sıcak çatışmaya doğru ilerliyordu. Türkiye’den pek fark edilmese de Ukrayna’daki gerilim tün Doğu Avrupa’ya yayılmak üzere. Bizim de üyesi olduğumuz NATO, Doğu Avrupa’da Rus sınır hattı boyunca asker ve silah sayısını arttırıyor.
Gerilim Avrupa’da tırmanırken buna bir de Suriye hattı eklendi. Rusya, Suriye’ye ağır silahlarıyla girdi ve IŞİD’e karşı gibi görünen savaş aslında Rusya ile Batı savaşına dönmek üzere.
Avrupa’nın büyük devletleri (Almanya, İngiltere ve Fransa) ise olası bir büyük çatışmaya hazır görünmüyor. Tıpkı Bosna’da olduğu gibi askeri araçlara başvurmaktan kaçınan Avrupa güçleri Ukrayna’da alanı Rusya’ya bıraktı. Bu sayede Kırım gibi devasa bir toprak parçası bir anda Rusların eline geçti. Rusya’nın burada durmayacağı, öncelikle Ukrayna’nın tamamı, ardından Beyaz Rusya’ya yöneleceği, sonrasında sırada Baltık ülkeleri, Polonya ve diğer ülkelerin olduğu söyleniyor. Bu nedenle Finlandiya’dan Bulgaristan’a kadar tüm Doğu Avrupa’da güvenlik korkuları artıyor.
Avrupa’nın Ukrayna’yı yalnız bıraktığını gören Polonya şimdiden ABD’ye yanaşmış durumda. Güvenlik konusunda Avrupa Birliği’nin yerini daha fazla NATO alıyor. ABD ise Rusya ile kapışmayı göze alıyor. Başkan Obama ve çevresindeki birkaç danışmanın çekingenliğini bir yana bırakacak olursak ya olaylar ABD-Rusya kapışmasını hızlandıracak ya da Washington’da başkan değişimi.
Moskova ise geri adım atmamakta kararlı. Ruslar, Batılı ülkelerin Soğuk Savaş’ın sonundan bugüne kadar kendisini kuşattığını düşünüyor. Bu nedenle kuşatmayı yarmaları gerektiğini hesaplıyorlar. Bunun için askeri güç kullanmaktan da çekinmiyorlar. Bu yolda önce Gürcistan’ı parçaladılar, sonra Ukrayna’yı… Ve, her iki olayda da Batı dünyası ülkelerin parçalanmasını seyretti, hiçbir şey yapamadılar.
Şimdi sırada Suriye var… Rusya Ortadoğu’ya yerleşmek istiyor ve Suriye’den aslan payını talep ediyor. Libya’da dışarıda bırakılmasına fena halde kızan Ruslar, Suriye’de ısrarcı. En iyimser ihtimalle Suriye’de ABD ve Rusya bir nüfuz pazarlığına gireceklerdir. Elbette sıcak çatışma ihtimali veya vekâletler savaşı da her zaman masadaki seçenekler arasında…
Belirttiğimiz üzere, Rusya ve Batı arasında büyük bir çatışma kaçınılmaz görünüyor. ABD, bu konuda Avrupa güçlerinin daha fazla inisiyatif almalarını, en azından milli bütçelerinden savunmaya daha fazla kaynak ayırmalarını bekliyor. Rusya ise karşısında büyüyen koalisyonu dağıtmaya, en azından Fransa ve Almanya’yı kendi yanına çekmeyi deniyor.
İKİ ATEŞ ARASINDA
İşte, Türkiye’nin Rus uçağını düşürmesi böyle bir ortamda meydana geldi. NATO tarihinde ilk kez bir Rus askeri uçağı düşürüldü, onu da biz düşürdük. Son bir yıldır NATO ülkelerinin hava sahasını en az 15 kez ihlal eden Rusya’nın uçağını İngilizler veya Fransızlar değil, biz düşürdük.
Bu konudaki görüşlerimi daha önce açıkladım. Daha fazlasına gerek yok. Ancak Uçak Krizi büyüyor ve bizim de istemediğimiz mecralara doğru ilerliyor. Sanki düşen uçak bir şeyleri tetikledi ve domino taşları arka arkaya düşüyor. Olay anlamının çok ötesine geçti ve Rusya ile Türkiye iki düşman ülke olmaya doğru sürüklüyor.
Rusya’da şu an devam eden Türkiye karşıtı kampanya toplumun her köşesine yayılıyor. Yani karşımızda basit bir siyasi kriz yok. Sporcusundan esnafına kadar tüm Rus toplumu Türkiye’ye karşı nefretle aşılanıyor. Bu sürecin geçici olmadığı ve telafisi zor etkilerinin olacağı açık.
Türkiye ilk başta alttan almaya çalıştı, hala da bunun izlerini görebiliyoruz. Ancak Moskova’dan gelen ithamlar öylesine sert ve büyük ki bu iddialar karşısında Türkiye’yi yönetenlerin de sözleri sertleşiyor. Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan,Putin’i iddiasını ispata çağırırken, “ispat edemezsen müfteri olursun” dedi. Aynı şekilde, Başbakan Davutoğlu, Rus iddialarını “yalan” olarak nitelendirdikten sonra Rusya’nın Sovyet döneminde olduğu gibi “Pravda palavrası” ürettiğini söyledi.
Anlayacağınız dil karşılıklı olarak sertleşiyor ve taraflar geri dönemeyecekleri bir düelloya giriyorlar. Bunun sonucu olarak Türkiye ve Rusya iki düşman ülkeye dönüşüyor…
‘Düşman’ kelimesi çok kullanılsa da anlamı çok büyüktür.
Düşmanlık hukuku başka bir şeye benzemez.
Sonuç olarak, Batı ile Rusya arasında büyük bir çatışma endişesi ile olayları izlerken Türkiye Rus jetini düşürerek Batı ile Rusya arasına girip, adeta taraflar arasında bir tampon bölge haline geldi.
Bu durumdan Batılı ülkeler hem rahatsız hem de memnun. Rahatsızlar, çünkü Türkiye, Rusya ile büyük çatışmayı hızlandırıcı bir iş yaptı. Memnunlar, çünkü Rusya ile Batı arasına girerek adeta kendisini feda etti. Bundan sonra Rusya’nın Türkiye’ye her tehdidinde Batı’yı ‘kurtarıcı’ rolünde göreceğiz. NATO, AB ve ABD büyük ihtimalle Türkiye’ye Rusya karşısında sözlü destek verecek, belki de Rusya’yı kışkırtıcı adımla atacak. Ancak unutmamak gerek, Türkiye son gelişmelerle ateş hattına giren ilk Batılı ülke oldu.
Ümit ederiz bu denklem bu şekilde devam etmez ve Türkiye Batı-Rusya kapışmasının tam ortasında yer almaktan bir an önce kendisini kurtarır.