Dünyanın yüzde 70'i sudan oluşuyor. Ancak bu suyun yalnızca yüzde 2,5'i tatlı su iken iklim değişikliği, endüstriyelleşme ve nüfus artışı nedeniyle yerküredeki kullanılabilir su kaynaklarının tasarrufu giderek önem kazanıyor.
Dünyada su kaynaklarının yüzde 97,2'si okyanuslar, yüzde 2,15'i buzullar, yüzde 0,26'sı yer altı suları, yüzde 0,009'u tatlı su gölleri, yüzde 0,008'i kapalı denizler, yüzde 0,005'i topraktaki nem, yüzde 0,001'i atmosferdeki su ve yüzde 0,0001'i ise akarsulardan oluşuyor.
Her bölgenin kendine yetecek kadar suyu bulunsa da tatlı su kaynakları dünyada eşit şekilde dağılmıyor. Bu da tatlı su kaynaklarının kıtalar, bölgeler ve hatta ülke içinde farklılık gösterdiği anlamına geliyor.
Okyanusya en kuru kıtalardan biri
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütüne (FAO) göre, Amerika kıtası dünyada yıllık olarak yenilenebilir tatlı su kaynaklarının yüzde 46'sına sahip. Bu nedenle de dünyada su bakımından en zengin kıtaların başında geliyor. Kıtada, kişi başına yenilenebilir tatlı su kaynakları günde ortalama 55 bin 500 litreden oluşuyor.
Okyanusya ise yıllık yenilenebilir tatlı su kaynaklarının yalnızca yüzde 2'sini barındırdığından yerküredeki en kuru kıtalardan birini oluşturuyor. Ancak düşük nüfus yoğunluğu nedeniyle kişi başına düşen tatlı su miktarı birçok bölgenin önünde.
Asya, günlük 7 bin 750 litre ile kişi başına düşen yenilenebilir tatlı su kaynakları miktarı bakımından en düşük bölgelerden biri.
Günlük kişi başına düşen yenilenebilir tatlı su kaynakları Kuzey Afrika'da 750 litre iken Arap Yarımadasında ise 230. Kuveyt ise günde 16 litre ile en az kişi başına yenilenebilir tatlı su kaynağına sahip.
159 milyon kişi su ihtiyacını yüzey sularından karşılıyor
Dünyanın farklı bölgelerinde milyarlarca kişi ev ve iş yerlerinde temiz ve güvenlik suya erişemiyor. Ayrıca okullarda da bu sıkıntı yaşanıyor. Uluslararası birçok örgüt, özellikle kadınlar, çocuklar, yerliler ve mülteciler gibi dezavantajlı grupların temiz suya erişimlerinin hala kısıtlı olduğuna dikkat çekiyor.
Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) verilerine göre, dünyada 2,1 milyar kişinin evinde temiz su bulunmuyor.
Bu kişilerin 844 milyonu temel içme suyu ihtiyacını karşılamakta güçlük çekerken, çoğunluğu Sahra Altı Afrika'da olmak üzere 263 milyon kişi musluktan su temin edebilmek için yarım saat beklemek zorunda kalıyor. Ayrıca, 159 milyon kişi de su ihtiyacını yüzey sularından karşılıyor.
700 milyon kişi göç etmek zorunda kalabilir
UNICEF'e göre ise dünyada her 4 ilk okuldan biri temiz içme suyu imkanından yoksun. Bunların yanı sıra her gün 700'den fazla 5 yaşın altındaki çocuk, hijyenik olmayan sudan kaynaklı ishalden yaşamını yitiriyor.
DSÖ, dünyada temiz ve güvenli suya erişimi bulunmayan kişilerin yüzde 80'inin kırsal bölgelerde yaşadığını belirtiyor. Aynı zamanda zenginler, suya ulaşmak için daha az maliyet öderken, fakirler ise aynı hizmete sahip olabilmek için daha fazla para ödemek zorunda kalıyor.
FAO verilerine göre, gelişmiş ülkelerde evsel ihtiyaçlar için kişi başına günde 800 litreye kadar su tüketilirken, gelişmemiş ülkelerde bu oran 10'a kadar düşüyor.
Dünya nüfusunun yarısının 2025'e kadar su kaynaklarının kısıtlı olduğu bölgelerde yaşayacağı tahmin ediliyor. Küresel Su Enstitüsü'nün verileri, 2030'a kadar 700 milyon kişinin su kıtlığı nedeniyle yaşadıkları bölgelerden göç etmek zorunda kalacakları uyarısında bulunuyor.
Tarımda etkin sulamanın önemi
Temiz suya erişim 21. yüzyılda insanlığın en önemli ortak meselelerinden birini oluşturuyor.
Dünya genelinde suyun yüzde 70'i tarım, yüzde 20'si endüstri ve yüzde 10'u da evsel olarak kullanılıyor. Yerküredeki suyun yaklaşık yüzde 70 tarımda tüketilmesi bu alanda doğru ve etkin kullanımın önemini gündeme getiriyor
FAO verileri, 2030'a kadar gelişmekte olan ülkelerdeki sulanan alanların yüzde 34 oranında artacağına dikkat çekiyor.
Sulama yöntemlerindeki geliştirme ve iyileştirmeler neticesinde ise tarım sulamalarında kullanılan su miktarının yalnızca yüzde 14 artabileceğini belirten FAO, bu nedenle verimli, etkin ve sürdürülebilir sulama yöntemlerinin önemini vurguluyor