Dünyanın En Tehlikeli Silahı

Furkan Nesli Dergisi'nin son sayısında yer alan ve duanın gücünü gösteren ibretlik kıssayı istifadenize sunuyoruz.

Eklenme Tarihi: 22 Nis 2020
2 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Dünyanın En Tehlikeli Silahı

Furkan Nesli Dergis'inin "Toplumsal Çöküşün Eşiğinde: Psikolojik Bunalım" isimli son sayısında yer alan "Dünyanın En Tehlikeli Silahı" başlıklı kıssa şu şekilde;

Eski bir hikâyedir... Kalabalık bir aileye sahip bir adam çok yoksul olduğu için üç gün boyu hiçbir şey bulamaz. Belki Allah denizden rızık verir diye balık avlamayı düşünür. Adam ağını alır denize gider. Ağı atar, çeker ama bir şey elde edemez. Güneş doğuncaya kadar bu şekilde uğraşır ama netice alamaz. Artık eve dönmesinin vakti gelmiştir. Ağı çekmeye başlar. Büyük bir balığın ağa takılmış olduğunu görür. O güne kadar bu büyüklükte bir balık görmemiştir. O kadar sevinir ki aç geçirdiği günleri unutur. Hayal kurmaya başlar. Karısının ve çocuklarının kendisini nasıl sevinçle karşılayacaklarını düşünür. Geceyi tencerenin etrafında geçirip, içindekilerin pişmesini sabırsızlıkla bekleyişlerini tasavvur eder. O böyle hayal aleminde yüzerken deniz kıyısında gezintiye çıkmış bir kralla karşılaşır. Kral onu hayal dünyasından uyandırır ve elindekinin ne olduğunu sorar. Adam Allah’ın kendisine verdiği rızkı gösterir. Kral balığı ondan alır, üstelik karşılığında bir şey vermeden, güzel bir söz dahi söylemeden... Adam boynu bükük ve üzüntülü bir şekilde eve döner. Gözleri dolu doludur. Dili adeta tutulmuştur. Çocuklarına ve eşine tek bir söz söyleyecek gücü kendisinde bulamaz.

Kral saraya döner, büyük avdan dolayı kraliçeye karşı övünür. Balığı kraliçenin önüne koymaya çalışırken parmağına bir diken batar. Çok geçmeden büyük bir acı duyan parmak şişmeye başlar. Gözüne uyku girmez. Üzerinden günler geceler geçer kral acı içinde kıvranır. Sarayın bütün doktorları başında toplanır. Sonunda parmağını kesmeyi önerirler. Kral kabul etmez. Ama ağrı artık dirseğe de vurmuştur. Bu şekilde birkaç gün daha geçirir. Doktorlar kolunu dirsekten kesmeyi önerirler. Kral acıları dayanılmaz boyutlara ulaştığı için bu öneriyi kabul etmek zorunda kalır. Kolunu kestikleri zaman bedenin rahatladığını hisseder. Ama bu sefer başka bir acı duymaya başlar. Vicdan azabı çeker. Bütün danışmanlarını çağırır. Danışmanlar başına gelenlerin sebebinin yaptığı bir haksızlık olabileceğini söylerler. Derhal yoksul balıkçıya yaptığını hatırlar ve balıkçıyı aramalarını ve en kısa sürede bulup getirmelerini emreder. Şehri didik didik aradıktan sonra yoksul balıkçıyı bulurlar. Balıkçı saraya yırtık pırtık elbiseleriyle çökmüş görüntüsüyle girer.

Kral: “Beni tanıdın mı?” der. Yoksul: “Evet” der. “Sen balığımı elimden alan kişisin.” Kral: “Hakkını helal etmeni istiyorum” der. Yoksul: “Sana helal ettim”, karşılığını verir. Kral: “Ama bana gerçeği açıkça söylemeni ve korkmadan kendini ifade etmeni istiyorum. Balığı elinden aldığım zaman ne dedin?” diye sorar. Yoksul: “Ellerimi göğe doğru açıp kaldırdım ve ‘Rabbim! Bu adam gücünün bana yettiğini gösterdi. Sen de gücünün ona yettiğini göster’ dedim” der.