Dünyaya Gazze’nin gerçekliğini gösterirken viral olan o sözler: “Ben Ahmad, hayattayım”

İsrail bize bölgemizi terk etmemizi çünkü bombalamayı planladıklarını söyledi. Bütün bir hafta geçti ve hiçbir şey olmadı, bu yüzden ailem ve ben eve döndük. Sonra füzeler hepimiz içerideyken evimizi vurdu… 7 Mart 1999’da bu gezegendeki ilk nefesimi aldım. Harika bir çocukluk geçirdim ve bir seyahat vlogger’ı olmayı hayal ettim. Ancak bu hayale ulaşmak mümkün değildi, … Dünyaya Gazze’nin gerçekliğini gösterirken viral olan o sözler: “Ben Ahmad, hayattayım” Devamı »

Eklenme Tarihi: 24 Nis 2024
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 24 Nis 2024
Dünyaya Gazze’nin gerçekliğini gösterirken viral olan o sözler: “Ben Ahmad, hayattayım”

İsrail bize bölgemizi terk etmemizi çünkü bombalamayı planladıklarını söyledi. Bütün bir hafta geçti ve hiçbir şey olmadı, bu yüzden ailem ve ben eve döndük. Sonra füzeler hepimiz içerideyken evimizi vurdu…

7 Mart 1999’da bu gezegendeki ilk nefesimi aldım. Harika bir çocukluk geçirdim ve bir seyahat vlogger’ı olmayı hayal ettim. Ancak bu hayale ulaşmak mümkün değildi, çünkü seyahat etmenin neredeyse imkansız olduğu, dünyanın en büyük açık hava hapishanesi Gazze’de yaşıyordum.

Filistin halkının çektiği acıları ve ülkemin güzelliklerini resmetmeye başladım. 2014’ün sonunda, İsrail işgalinde evimizi bombalaması ve tüm resimlerimin kaybolmasıyla sanat eserlerim ve umutlarım yok oldu. O günü çok iyi hatırlıyorum. Evin enkazının önünde durup resimlerim için ağlamıştım.

İşte o zaman vlog çekmeye, kimsenin yok edemeyeceği bir şey yaratmaya karar verdim. Seyahat vlogger’ı olma hayalimi gerçekleştiremedim, bu yüzden onun yerine Gazze’yi gezmeye karar verdim, güzelliğini ve zengin tarihini göstermeye.

Sosyal medya hesaplarım 4 kez silinmiş olsa da bu yerleri çekmeye devam etmek için tekrar geri dönüyorum. İsrail ne yaparsa yapsın (ne kadar iletişim kesintisi olursa olsun) kalplerimize kazınmış olanları silemezler. Biz tarihimizi asla unutmayacağız.

7 Ekim 2023’te Gazze’ye yönelik savaş başladı ve her şey alt üst oldu. Geçmişte ve günümüzde Filistin’de neler olduğunu dünyaya göstermek için savaş muhabiri olmak zorunda kaldım.

İlk günlerde, İsrail işgali kuzeydeki bölgemizi terk etmemizi söyledi çünkü bombalamayı planlıyorlardı, bu yüzden tüm bölge halkı ayrıldı ve yerlerinden olup başka bir bölgeye gitti. İlk gün geçti, sonra ikinci, sonra üçüncü…

Bütün bir hafta geçti ve hiçbir şey olmadı. Ailem ve ben eve döndük. Sadece birkaç gün sonra, biz içerideyken evimiz havadan bombalandı.

Bu hayatımın en zor anlarından biriydi. Bana ne olduğunu bilmiyordum ve hayatım gözlerimin önünden geçti. Ailem iyi miydi? Hâlâ hayattalar mıydı? Cevabı bilmiyordum. Saf bir şok halindeydim.

Birkaç dakika sonra neler olduğunu anladım ve ailemi bulmaya çalıştım. Bazıları sokaklardaydı, bazıları hastanelerdeydi, bazıları da enkaz altında kalmıştı. Allah’a şükür ailem ve ben hayatta kaldık.

Sosyal medya takipçilerim her gün hareketlerimi izliyordu ve ben de onlara (en azından o an için) iyi olduğumu aynı sözleri paylaşarak bildiriyordum: “Ben Ahmad, hayattayım”.

Günlerce barınaksız kaldık. Her yerde kalacak bir ev ya da sığınak aradık ama UNRWA’ya (Birleşmiş Milletler Yardım ve Bayındırlık Ajansı) ait okullar bile yerinden edilmiş diğer insanlarla doluydu ve evsiz kaldık.

Yaşamaya devam etmeye çalıştık. Yiyecek ve su almak için saatlerce kuyrukta bekledik, bazen günlerce ikisinden de mahrum kaldık. Yakıtımız bitti ve yemek pişirme ateşi yakmak için kitaplarımızı yakmak zorunda kaldık. Hayal bile edemeyeceğiniz şeyler yaşadık.

Sonunda Deyr El Balah’taki el-Aksa hastanesine sığındım ve orada olan her şeyi belgeledim çünkü sesimi duyurmak ve mesajımızı dünyaya iletmek benim görevimdi. Koşullar her geçen dakika daha da kötüleşiyordu. Aylarca soğuk ve sert zeminde uyuduk.

Sonra İsrail işgali hastaneye doğru ilerledi ve beni en iyi arkadaşım Ahmed Masood’la birlikte güneye, Han Yunus’taki Nasır Hastanesi’ne gitmeye zorladı. Orada birkaç gün kaldık ama kısa sürede orada güvende olmadığımızı anladık ve bir kez daha yerimizden olup Gazze’nin güney ucundaki Refah’a gittik.

Çadır bulana kadar haftalarca arabada uyuduk. Refah’ta üç aydan fazla kaldım ve ilaç eksikliği nedeniyle tedavi edilemeyen bir fıtık hastalığına yakalandım. Eğer bombalardan ölmeseydim, hastalığımdan ölecektim. Bu yüzden hayatımın en zor kararını verdim, bir şekilde Gazze’yi terk etmek.

İki ay uğraştıktan sonra Mısır’a tahliye olabildim. Orada gördüklerim karşısında şoke oldum. Savaş, acı, yıkım, üzüntü ve baskı içinde 126 gün geçirmiştim ve yine de Mısır’da hayat Gazze’de hiçbir şey olmuyormuş gibi devam ediyordu.

Oradan ayrılmaya ve yerleşmek üzere Güney Afrika’ya gitmeye karar verdim. Dünyadaki tüm ülkeler arasından bu ülkeyi seçtim çünkü İsrail’e karşı soykırım davasını Uluslararası Adalet Divanı’na taşıyarak biz Filistinliler için bir şeyler yapmaya çalışan ilk ülke burasıydı.

Ben burada, Güney Afrika’dayım, güvendeyim ama ailem ve diğer 2,2 milyon Gazzeli güvende değil. Hikayemizi ve ülkemde yaşananların gerçekliğini yayma görevim güvendeyim diye değişmiş değil.

Bu benim ve bu da benim hikayem. Ben Ahmad, hayattayım.