'Eğer dostsak, müttefiksek bunları yapmayın'

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, ABD'nin YPG'ye ağır silah yardımının Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesinin öncesinde açıklanmasıyla ilgili, "Şu anlamda hiç olmazsa sorun önceden ortaya çıktı. Daha yararlı buluyorum. Cumhurbaşkanımız 'eğer dostsak, müttefiksek bunları yapmayın' uyarısında bulunacak." dedi.

Eklenme Tarihi: 12 May 2017
5 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
'Eğer dostsak, müttefiksek bunları yapmayın'

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD ziyareti öncesinde açıklanan YPG'ye silah yardımıyla ilgili konuştu, "Şu anlamda hiç olmazsa sorun önceden ortaya çıktı. Daha yararlı buluyorum. Cumhurbaşkanımız 'eğer dostsak, müttefiksek bunları yapmayın' uyarısında bulunacak. ABD'nin en azından destek verdiği bu terör gruplarıyla olan ilişkilerini gözden geçireceğini ümit ediyoruz” dedi.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, İstanbul Kongre Merkezi’nde İstanbul Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen 2. Dünya Teknoloji, İnovasyon ve Girişimcilik Konferansı’nın açılışında konuştu. Stantları gezen Kurtulmuş basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Numan Kurtulmuş , "Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyareti" , "YPG’ye silah yardımı" ve "Rus menşeli füze bulunması" haberleriyle ilgili sorulara da dünyada küresel siyaset anlamında yeni bir döneme girildiğini işaret ederek, şu yanıtı verdi: "Dünya’daki bütün dengeler özellikle soğuk savaşın sona ermesinden sonra değişti. Ama henüz dünyada bir denge kurulamadı. Bugün dünyada yaşadığımız birçok karışıklığın, harbin temel sebebi de dünya siyasetindeki bu dengesizlik durumunun devam ediyor olmasıdır. Bu dengesizlikten en fazla nasibini alan başta Ortadoğu bölgesi olmak üzere bizim yakın coğrafyamızdır. Öyle görünüyor ki bir müddet daha yakın coğrafyamızda bu denge arayışları sürecektir. Suriye krizi ve Irak’taki parçalanma, aslında dünya siyasetindeki bir parçalanmışlığın sadece birer göstergesidir. Özellikle Suriye’de 6 yıldır devam eden ilk 3 yılı iç savaş ikinci 3 yılı ise vekalet savaşları şeklinde devam eden savaşın dünya siyasetindeki bütün dengeleri bozucu bu anlamda dünyada barışın sağlanmasını engelleyici son derece tehlikeli bir pozisyona geldiğini bir kere daha ifade etmek isterim.”

Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Aynı şekilde Irak’ın hem toprak bütünlüğünün bölünmeye başlaması hem Irak’ta farklı unsurların güç mücadelesini Irak’ı geleceğine ilişkin kaygıları ortaya çıkardığı bir dönemde de Irak konusundaki siyasette de herkesin uyanık olması gerektiğini ifade etmek istiyorum. Bizim görüşümüz açıktır, nettir. Biz hem Suriye’nin hem Irak’ın toprak bütünlüğünden yanayız. Biz hem Suriye'de hem Irak'ta bütün terör örgütlerinin tasfiye edilmesi, Suriye halkının kendi demokratik yönetimini kurması, Irak'ın da kendi iç bütünlüğünü koruyarak yeni bir Irak oluşturması ve demokratik bir katılımla toplumsal kesimlerin hepsinin işin içerisinde olduğu bir sistemin kurulmasından yanayız. Şu anda vekalet savaşları devam ediyor ama hiçbir ülkenin Suriye'deki sorunu tek başına çözme gücü yok, hiçbir ülkenin bu vekalet savaşını kazanma gücü ve imkanı yok. Dolayısıyla burada ABD'nin, Rusya'nın, diğer bütün güçlerin, hepimizin ortak çalışma alanımız 'Nasıl olur da Suriye'de adil ve kalıcı bir barışı kurarız? Nasıl olur da terör örgütlerin tamamını bu bölgeden tasfiye ederiz?' olmalıdır. Terör örgütlerinden bir tanesini örneğin DEAŞ'ı tasfiye ederken, bu bölgede halkların başına başka terör örgütlerine bela etmek akıllıca bir iş değildir, bölge barışına hizmet etmez, dünya barışının kurulmasına da hizmet etmez. Dolayısıyla bizim tavrımız burada da açık. Nasıl Suriye'nin, Irak'ın toprak bütünlüğünü savunuyorsak, Suriye ve Irak'taki bütün terör örgütlerinin tasfiye edilmesini de savunuyoruz. Bu anlamda bizim için DEAŞ ne kadar tehlikeli bir terör örgütüyse, PKK'nın ve PYD'nin de aynı şekilde tehlikeli bir terör örgütü olduğunun altını çiziyoruz. Eğer Amerika Birleşik Devletleri ve diğer müttefiklerimiz bu bölgede bir barış arayışı içindelerse, sağdan say 3-5 bin kişi, soldan say 3-5 bin kişilik bir terör örgütüyle iş birliği yapmak değil, bölgenin tek ekonomik ve siyasi istikrar sahibi ülkesi olan Türkiye ile iş birliği yapmanın kendi milli menfaatleri bakımından da en akılcı olduğunu ifade ediyoruz."

Kurtulmuş şunları söyledi: “Evet açık söyleyeyim. Oradaki görüntüler hepimizin içini paralıyor. Bizim müttefikimiz, 1952'den beri NATO çerçevesinde iş birliği içerisinde olduğumuz, lafı geldiği zaman 'Türkiye NATO'nun güney sınırındaki ülkedir, müttefikimizdir' diyenlerin Türkiye'nin düşmanı olan silahlı gruplara silah vermesini asla kabul etmemiz mümkün değildir. Bu çerçevede bu Türkiye'nin kabul edeceği bir durum olmadığı gibi bölge barışına da hizmet edecek bir durum değildir. Yani diyelim ki Rakka'dan DEAŞ'ı attınız çıkardınız, yüzde 100'ü Arap olan bir Rakka'da etnik temizlik yapmak üzere hazır bekleyen bir PYD'yi o Rakka'ya sürerseniz, orada ortaya çıkacak olan insani sorunları ve orada ortaya çıkacak olan büyük kargaşaları nasıl önleyeceksiniz, bunun vebalini nasıl vereceksiniz. Dolayısıyla burada PYD ve YPG güçleriyle ya da adına başka bir şey dedikleri SDG güçleriyle derece Türkiye'ye zarar veren bir görüntüdür. Aynı şekilde Amerika'ya da zarar veren bir görüntüdür. Onunda altını çizmek isterim."

Kurtulmuş, bütün bunların Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD Başkanı Donald Trump'la yapacağı görüşmeler öncesinde ortaya çıkmasını ise şöyle değerlendirdi: "Şu anlamda hiç olmazsa sorun önceden ortaya çıktı. Daha yararlı buluyorum. Cumhurbaşkanımız elimizdeki bütün bilgileri ve belgeleri, Türkiye'nin bu perspektifini detaylı bir şekilde şehirler üzerinde konuşarak Trump'la bunları paylaşacak. Eğer dostsak, müttefiksek bunları yapmayın uyarısında bulunacak. Yapılan bu PYD ile sıkı iş birliğinin Türkiye'deki 80 milyonu ne kadar rahatsız ettiğini ve Türkiye-Amerikan ilişkilerine ne kadar zarar verdiğini kendisiyle de paylaşacak diye düşünüyorum.Görüşmelerde ve sonunda da ortaya çıkan bu yanlış görüntülerin düzeltileceğini, Suriye bağlamında Amerika Birleşik Devletlerinin ittifak içerisinde olduğu, en azından destek verdiği bu terör gruplarıyla olan ilişkilerini gözden geçireceğini ümit ediyoruz.”

"Aynı şeyleri Suriye'nin batı bölgelerinde Rusya için söyleyebiliriz, Afrin bölgesinde. Rusya'ya da evet aramızda bir gerilim oldu. Çok şükür bu gerilim Astana süreciyle birlikte artık yerini karşılıklı bir ittifaka ve anlayışa bırakmış oldu. Bu yeni dönemin gereği Rusların da Suriye'nin kuzeyindeki başka bölgelerde PYD, YPG güçlerine destek vermemesi, oradaki sorunların çözümü için Türkiye ile işbirliğini sürdürmesi, özellikle Suriye barışının, ilan edilen çatışmasızlık bölgeleri çerçevesinde korunabilmesi için koordinatör ülke olarak Türkiye, İran ve Rusya'nın iş birliği içerisinde bu süreci takip etmesinin Rusya'nın milli menfaatleri bakımından da en akılcı yol olduğunu ifade etmek isterim. Bugün herhangi bir şekilde 'elimiz kuvvetlensin, elimize ilave bazı kartlar olsun' diyerek bu terör gruplarına bir takım 3-5 tane silah verilebilir. Bunlarla sırtlarını sıvazlayabilirler ama bunların Türkiye'ye zarar verdiğinden çok daha büyük zararı Amerika'ya ve diğer ülkelere verir, diye düşünüyorum. Herkesin ciddi bir şekilde bu meseleleri değerlendireceği bir döneme gireceğiz. Yanlışlıklardan geri dönülecektir ve Türkiye inşallah güney sınırını koruyacak, ulusal güvenliğini temin edecek her türlü kararlığı, gücü de ortaya koyacaktır."