Taha Akyol yazdı…
Prof. Dr. Behçet Yalın Özkara, sınav sisteminin sakatlığını, hatta saçmalığını göstermek için, öğrenci gibi YKS sınavına giriyor, iradi olarak “eksi 1 fizik neti” alıyor ve bu puanla fizik bölümüne giriyor!
Bugünkü Karar’da ayrıntılar var.
Bu vahim tablo, son derece vahim genel “liyakatsizlik” sorunumuzun üniversite hayatında dışavurumudur.
Politikacılarımızın “öğrencilerimizi üzmeyelim, kolaylaştıralım, üniversiteyi öğrencini ayağına götürdük” gibi laflarını hatırlarsınız. Üniversite sınavlarındaki baraj puan uygulaması da bu popülizmle kaldırıldı. Bir bölüme girecek öğrencide o bilim dalının gerektirdiği asgari yeteneği şart koşmak gerekmez miydi?
Akademik kariyer ve yabancı dil sınavları bile kolaylaştırıldı. Üniversite sayısını da hızla artırdık ama kalite vahim surette kayba uğradı. Üniversiteden diplomalı işsizler ordusu çıkarken, iş hayatı aradığı vasıflı işgücünü bulamıyor! Hele son zamanlarda hızla artan yurt dışına beyin göçü!..
Bir ülke en iyi beyinlerini yurt dışına kaptırarak nasıl gelişebilir?!
BU ÇAĞDA KALKINMAGüzel bir hedefimiz vardı; 2023 yılında kişi başı gelirimiz 25 bin dolara çıkacaktı. Bu mümkündü. Çünkü 2002-2012 arasında kişi başı gelirimiz yılda yaklaşık1.000 dolar artmıştı, o politikalar devam etseydi 2023’de bu hedefe, en azından çok yakınına ulaşabilirdik.
O hedefi tutturmak için doğru-rasyonel politikalar gerekirdi… Bilhassa iyi eğitimli işgücü gerekirdi. Ama biz eğitimi bu hedefe göre değil, oy almaya ve “bizden” nesiller yetiştirmeye göre ayarladık… Sonuç ortada.
İktisatçı Özcan Kadıoğlu’na sormuştum; kişi başı 25 bin dolara çıkarmak için mesela ne kadar teknik personel lazımdı, nasıl bir teknolojik seviye gerekirdi?
Cevap vermişti: O gelir seviyesine çıkmak için 1 milyon kişiye düşen teknik personel sayısının 5.562 olması lazımdı, bizde ise 200’ün biraz üstündeydi… İhracat içinde yüksek teknoloji payının yüzde 19 olması lazımdı, bizde ise yüzde 3 civarındaydı!
Seçim meydanlarında “2023 Hedefleri” üzerinden bol bol hamaset yapıldı ama böyle bir eğitim programı akla gelmedi… “2023 Hedefleri”nin yarısına ulaşamadık!
BİR REKTÖRÜN FERYADIBarajsız, plansız, programsız üniversiteler kurup kapılarını sonuna kadar açarken, “bilimsel kalite” aklımıza gelmedi. Türkiye Bilimler Akademisi TUBA, “Türkiye Bilim Raporu 2020” araştırmasında, üniversitelerimizin 2006’dan itibaren hızla yaygınlaştığı ama performansında “2006 yılından sonra sert bir yavaşlama” olduğunu belirttiği halde bu alarma kimse oralı olmadı. (sf. 27)
Şehir Üniversitesi’ne kilit vurduk, Türkiye’nin yüz akı üniversitelerinden Boğaziçi’ne musallat oluyoruz…
Prof. Ufuk Akçiğit, “12 bin akademisyen Türkiye’yi terk etti” diye açıkladı. (12 Nisan 2023)
Rektörlüğü zamanında büyük bir başarı örneği olan Prof. Cemil Çelik, rektör atamalarındaki siyasi tercihleri, göze girmek için siyasetçi peşinde koşan akademisyenleri derin bir acıyla anlattıktan sonra yazısını şöyle noktalıyordu:
“Gelişmiş herhangi bir dünya ülkesi üniversitesinde akademisyenlik bile yapamayacak olanlarla, Türk yüksek öğretimini ayakta tutmaya çalışmak ülke yönetenler için bir sorumluluk ve vebal değil mi? Yazık oluyor, yazık oluyor, ülkeye ve üniversitelere.” (Karar, 30 Temmuz)
‘BENİM PARTİM’Vietnam’a bakalım 2022 PISA sınavlarında okuduğunu anlama puanı Vietnamlı çocuklarda 462, bizim çocuklarda 456.
Matematikte Vietnamlı çocukların puanı 469, bizim çocukların puanı 463, ve…
İktisatçı Ercan Uygur yazmıştı, Bilgi ve İletişim Teknolojileri ürünleri ihracatında yirmi yılda Vietnam sıfırdan 137 milyar dolara çıktı, aynı yirmi yılda Türkiye 1.6 milyar dolardan sadece 2 milyar dolara çıktı!
Mekanik bir sebep sonuç ilişkisi yok ama iyi eğitim olmadan gelişmenin mümkün olmayacağı belli.
Çözüm diye “Türkiye Yüzyılı” etiketli ama muhtevaca ideolojik bir müfredat getiriyoruz…
Siyasi kutuplaşma, gözlerimize “bizden” at gözlükleri takıyor, sorunları araştırma ve verilerle düşünmemizi engelliyor.
Sanıyoruz ki “seni liderin, senin partin” kötü, benimki iyi… Hayır, sadece doğru programlar ve liyakatli personel sorun çözer. Siyasette doğru soru “kim?” değil, “nasıl?” sorusudur.
Bir düşünelim, “benim partim” eğitim, bilim ve üniversite sorunlarını çözmek için araştırmalar yapmış, bir program hazırlamış mı?
Partilerimizi bilime zorlamalıyız.