Furkan Vakfı Kurucu Başkanı Alparslan Kuytul Hoca, eşi Semra Kuytul Hocahanım ve Furkan Vakfı Gönüllülerinin emniyet tarafından defalarca ifadeye çağırılmaları konusunda açıklamada bulundu. Emniyetin bir yıldırma politikası olarak aynı konudan yüzlerce kez ifadeye çağırdığını belirten Alparslan Hoca, polise değil, savcıya ifade vereceklerini söyleyerek şu cümleleri kaydetti:
‘Emniyet, İfade Alma Yetkisine Sahip Değildir!’
“Arkadaşlarımız emniyete gitmek zorunda değildir. ‘Biz gelmiyoruz. Savcılıktan evimize kâğıt gelirse savcıya gider ifade veririz’ diye cevap verebilir. Bir kere telefonun ucundaki kimdir, yalan mı doğru mu söylüyor ben onu bilemem. Ayrıca gerçek bile olsa, ben emniyete gitmeye mecbur değilim. Savcıya ifade veririm. Emniyet, ifade alma yetkisine sahip değildir.
‘Bir Yıldır Bizi Nasıl İfadeye Çağıracaklarını Düşünüyor!’
Biz; ‘İfadeye gelmiyoruz, savcılıktan kâğıt gelsin’ deyince; bunlar aşağı yukarı bir yıldır ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Çünkü biz haklıyız, söylediğimiz şey kanuna uygun. Ben istersem emniyette ifade veririm, istersem savcılıkta ifade veririm, emniyete gitmeye mecbur değilim. Bundan dolayı bir şey yapamıyorlardı ve bir yıldır bunlar ‘Acaba ne yapsak?’ diye düşünüyorlardı. ‘Bunları nasıl ifadeye çağırsak?’ diye bir çare arıyorlardı. Dosyalar birikmiş, bunları eritmeleri lazım... Yukarıdan baskı var. Siyah gözlükler talimat veriyor. ‘Bunları uğraştırın, yeni mahkemeler açın’ diyorlar.
‘Çare Bulduklarını Zannediyorlar Ama Bulamadılar!’
Bugün eşime tebliğ etmek için bizim evimize gelmişler. ‘Biz size tebliğ ettik.’ Diyorlar. Sen bana ne tebliğ ettin? ‘Emniyete gidip orada ifade vermeniz lazım.’ Kim diyor bunu? ‘Savcının emri var. Soruşturma numarası şu, şu soruşturmadan dolayı emniyette ifade vereceksiniz.’ Ben emniyete gitmek istemiyorum. Ben savcıya ifade vereceğim, deme hakkına hala sahibiz. Çare bulduklarını sanıyorlar ama bu çare, çare değil. Yine gitmeyeceğiz. Yine savcıya ifade vereceğiz. Eğer savcı, yüzlerce insandan ifade alma zahmetine katlanacaksa buyursun alsın.
‘Savcıları Mahkeme Açmak Zorunda Bırakıyorlar!’
Emniyet kendini savcı yerine koymayı bıraksın, demiştim. Emniyet kendini savcı yerine koyuyor, vali yerine koyuyor, kendi karar veriyor, demiştim. Şimdi ‘savcının talimatı’ diyorlar. Soruşturma numarasını vs. veriyorlar. Böylece ‘Biz emir vermiyoruz, bu emir savcılıktan geldi’ demek istiyorlar. Tamam da savcılığa kim başvurdu? Yine sen başvurdun. Yine sen yaptın bu işi. Sana da siyah gözlükler talimat vermişti zaten. Biliyoruz. Hazırlayacaktın, götürecektin savcının önüne koyacaktın. Savcı da ne yapsın? Zaten her şey hazırlanmış. Mahkemeyi başlatacaktı.
Taktik bu. İfadeye çağırıyor. Bilmiyorsanız, gidiyorsunuz ifade veriyorsunuz. Dosyalar hazırlanıyor. Götürüp savcının önüne koyuyorlar. ‘Savcı Bey, her şey hazır, mahkemeyi başlat.’ Her şey hazırlanmış, daha savcı nasıl ‘Mahkemeye gerek yok’ desin? Bu olayda bir şey yok. İfadeleri de okuyunca, bunda bir şey yok. Bir basın açıklaması, ne mahkemesi? Mahkemeleri gereksiz yere meşgul ediyorsunuz.
Basın açıklamalarından dolayı 56-57 mahkemeden beraat aldık. ‘Nedir tekrar tekrar mahkemeleri uğraştırıyorsunuz, hâkimleri uğraştırıyorsunuz’ diyecek savcı yok mudur, vardır. Zaten onlar reddediyor. 25 tanesi böyle reddedildi. Böyle davranamayan, o cesareti gösteremeyen savcılar da ‘Madem dosya hazırlanmış tamam, ne yapalım, mahkemeyi başlatalım’ diyor ve başlatıyor.
‘Biz İfade Vermekten Kaçmıyoruz’
Bundan sonra böyle olursa; güya savcı emniyete, emniyet de karakola talimat vermiş, aynı taktikle yine böyle yaparlarsa tebliği, verilen kâğıdı alın. Almazsanız zaten almış kabul ediyorlar. O yüzden alın ama üzerine: Ben savcıya ifade vermek istiyorum, emniyete ifade vermeyeceğim, yazıp imzalayın.
Savcı şunu diyemez: Ben ifadenizi almadan mahkeme başlatıyorum. Niye? Ben ifadeden kaçtım mı? Ben dedim ki, savcıya ifade vermeye hazırım. Bana kâğıt gönder, saatini söyle, nereye diyorsan oraya gelip ifademi vereyim. Kaçtım mı ben? Kaçmadım. Tebliği aldım mı? Aldım. Tebliği de almayabilirim, kapıyı da açmayabilirim. Bakarım polisler var, kapıyı açmam. Uğraşır durursun, gel gel git. Ama ben öyle yapmıyorum Tebliği aldım mı? Aldım. Dolayısıyla ben ifade vermek için gelmeye razıyım ama savcılığa gideceğim, diyorum.
‘Polis Mi Savcının Emrinde, Savcı Mı Polisin Emrinde?’
Sen polisin savcısı mısın, milletin savcısı mısın? Polis ne diyorsa o. Sen polisin emrinde misin? Kim kimin emrinde? Polis mi savcının emrinde, savcı mı polisin emrinde? Polisler ne diyorsa savcılar onu mu yapacaklar? Savcılar çocuk mu?
Eğer ifade almadan mahkeme başlatırsan bunun manası şu: ‘Ben polisin emrindeyim. Polisler böyle dedi, ben de öyle kabul ettim, mahkeme başlattım.’ Bunun manası bu olacaktır. Ve ben de bununla ilgili, ifade almadan emniyetin sözüyle mahkemeyi başlatan savcının adını vererek basın açıklaması yaparım.
‘Her Seferinde Mağlup Oluyorsunuz’
Ben hapisten çıktığımdan beri her hafta açıklama yapıyoruz. Ne oldu? Bunlara niye mahkeme açmadınız? Ben hakkımı kullanıyorum. Açıklamamı yapıyorum, sessizce dağılıyorum. Ne var bunda? ‘Biz güçlüyüz, biz devletiz. Bizim dediğimiz olacak. Sen bize itaat etmiyorsun.’ Etmiyorum! Ne olacak? Sen kanun adamısın, kanuna uymak zorundasın. Benim yaptığım şey kanuna uygun. Senin yaptığın şey kanuna uygun değil.
Her seferinde mağlup oluyorsunuz. Bak, kendi mahkemelerinizde 55 defa mağlup oldunuz. Sizden korkan hâkimlerin mahkemelerinde bile yine de kazandık. 55 defa mağlup oldunuz, daha mağlubiyete doymadınız.
'Sadece Savcı Çağırırsa İfadeye Gideriz’
Gelen kâğıdın üzerine yazarsınız: Ben savcıya ifade vereceğim. Ben ifadeye hazırım, kaçmıyorum. Savcı çağırsın, savcıya gideceğiz. Buna rağmen savcı çağırmadan mahkeme açarsa, o zaman da onun adını dünya âleme ilan ederim. Ben ifadeden kaçmadım. Çağırsaydın ifadeye gelecektim. Sen çağırmadın. Beni dinlemeden nasıl mahkeme açtın? Bir arkadaşımızın bile emniyette ifadeye gitmesine razı değilim. Savcıya gidersiniz. Uzun uzun anlatın olayı, uzun uzun anlatın. Madem öyle işte böyle!”