Empati Boşluğu: Başkalarının Duygularını Anlamak Neden Bu Kadar Zor?

Empati bir kişinin kendisini duygu ve düşüncelerinden soyutlayarak bir başkasının inançlarını, arzularını ve özellikle duygularını farkına varabilme ve anlayabilme yeteneğidir. Bu yazımızın konusu olan empati boşluğu ise (İng: ”empathy gap”) karşımıza bir bilişsel önyargı olacak çıkacaktır. Empati boşluğu, duygularımızın verdiğimiz kararları etkileme gücünü hafife aldığımız ve tahminlerde bulunurken duyguları denklemin dışında bıraktığımız zamanlarda ortaya çıkar. … Empati Boşluğu: Başkalarının Duygularını Anlamak Neden Bu Kadar Zor? Devamı »

Eklenme Tarihi: 26 Mar 2023
4 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Mar 2023
Empati Boşluğu: Başkalarının Duygularını Anlamak Neden Bu Kadar Zor?

Empati bir kişinin kendisini duygu ve düşüncelerinden soyutlayarak bir başkasının inançlarını, arzularını ve özellikle duygularını farkına varabilme ve anlayabilme yeteneğidir. Bu yazımızın konusu olan empati boşluğu ise (İng: ”empathy gap”) karşımıza bir bilişsel önyargı olacak çıkacaktır.

Empati boşluğu, duygularımızın verdiğimiz kararları etkileme gücünü hafife aldığımız ve tahminlerde bulunurken duyguları denklemin dışında bıraktığımız zamanlarda ortaya çıkar.

Empati boşluğunun hem kendi davranışlarınızı hem de başkalarının davranışlarını yorumlama beceriniz üzerinde ciddi etkileri vardır. Bu nedenle var olan sorunu anlamak önemlidir. Sonuçta sizin de okuyacağınız gibi aslında diğer insanların olaylara nasıl tepki vereceğini hayal etmekte pek iyi değiliz. Çünkü onların da bizim vereceğimiz şekilde tepki vereceklerini varsayıyoruz.

Örneğin çocuğunuzun okul başarısı fotoğraflarını sosyal medyada paylaşarak arkadaşlarınızın sizin mutluluğunuza ortak olmasını bekleyebilirsiniz.

Ancak kendi çocuğu başarısız olan bir arkadaşınız bu durumdan rahatsızlık da duyabilir veya üzebilir. Sanırız empati boşluğu ile ne kast ettiğimizi anladınız. Şimdi konu hakkında detaylara geçelim.

Empati Boşluğu Nedir? Kavram Hayatımıza Nasıl Girdi?

İnsan davranışlarını tahmin etmek için kullanılan ekonomik modeller, insanın rasyonel kararlar aldığı varsayımına dayanmaktadır. Bu denklemlerde duygular genellikle denklemin dışında bırakılacaktır.

Sonuçta hepimiz akılcı karar vericiler olmaya çabalasak da çoğu zaman duygularımızdan bağımsız hareket edemeyiz. Empati boşluğu, duyguların karar verme sürecimizi kolayca manipüle ettiğini bizlere gösterir. Bu kavram da hayatımıza ekonomistlerin yaptığı çalışmalar neticesinde girmiştir.

Diyelim ki iş yerinde patronunuzdan sizi çok kızdıran bir e-posta aldınız. Bu durumda hiç düşünmeden duygularınızın etkisinde kalarak kötü bir cevap yazmanız olasıdır. Ancak öfkeniz eninde sonunda yatışacaktır ancak fevri cevabınız muhtemelen işinizi kaybetmenize neden olacaktır. Bu bir empati boşluğu örneğidir. Burada sorun kendi duygularınızın ileriki bir süreçte nasıl değişeceğini fark edememenizdir.

Ancak empati boşluğu sorunu nedeniyle bazen karşınızdaki insanın da duygularını yanlış anlamanız veya yanlış yorumlamanız mümkündür.

Örneğin, bir yarışmacıyı televizyonda izlerken, bir soru karşısında donup kaldığını gördüğünüz de onun hangi duygular içinde olduğunu tahmin edemezsiniz. Bu durumda kolayca kendinizin onun yerinde olması durumunda çok daha iyi bir iş çıkaracağını varsayabilirsiniz.

Bu noktada sıcak-soğuk empati boşluğu denilen şey hakkında da bilgi vermemiz gerekir. “Sıcak” dediğimiz şey içgüdülerimizle ilgili durumlardır. Sonucunda açlık, korku, yorgunluk ve benzer durumlardan zihnimiz etkilenecektir.

Benzer bir biçimde soğuk olarak isimlendirilen durumlar da vardır. ‘Soğuk’ bir zihinsel durum, duygulardan etkilenmeyen ve genellikle daha rasyonel ve mantıklı olan durumdur.

Sıcak ya da soğuk bir zihinsel durumdayken, bu durumun geçici doğasını kabul edemiyoruz ve kendimizi diğerinin zihniyetine sokamıyoruz. Kimi zamanlarda her zaman mantıklı olacağımızı tahmin ediyoruz kimi zamanlarda da duygusal bir durumda olduğumuz kadar hararetli hissedeceğimize inanıyoruz. Bu durumda empati boşluğu oluşmasına neden oluyor.

Empati boşlukları yaşanmasının temel nedeni, insan bilişinin duruma bağlı olmasıdır. Yani bilgiyi işleme ve karar verme şeklimiz, büyük ölçüde o andaki zihinsel durumumuza bağlıdır. Kendimizi tok hissettiğimizde, aç olduğumuz zaman nasıl davranacağımızı tahmin etmek zordur. Sonucunda o anki zihinsel durumumuz gelecekte olacaktan bir biçimde farklıdır.

Kavram Hayatımıza Nasıl Girdi?

Empati boşluğu ifadesi ilk olarak ekonomist George Loewenstein tarafından kullanıldı. Lowenstein, önderlik ettiği veya parçası olduğu bir dizi çalışmayla acı, bağımlılık, susuzluk ve korkuya tepki olarak ortaya çıkan empati eksikliğini gösterdi. 1999 yılında gerçekleşen bu çalışmalara Leeds Üniversitesi’nde profesör olan Daniel Read de dahil oldu.

Deneyde, katılımcılardan parasal bir ödül için acıya katlanma isteklerini derecelendirmeleri istendi. Bu senaryo soru sorulduktan bir hafta sonra gerçekleşecekti. Katlanmak zorunda kaldıkları acı, ellerini buz gibi suya sokmaktı.

Katılımcılar, acıya katlanmak için ne kadar para almaları gerektiğini belirtmek zorundaydı. Katılımcılar üç ayrı grup biçiminde gruplanmıştı. Birinci gruptakiler karar vermeden hemen önce acının nasıl hissettireceğini deneyimlediler. İkinci gruptakiler de aynı deneyimi yaşadı. Ancak bu bir hafta önceden gerçekleşti. Son grup ise kontrol grubu olarak kaldı ve herhangi bir acı deneyimlemedi.

Sonuç olarak, karar vermeden hemen önce acıyı deneyimleyen grup, en büyük para ödülü talep etti. Tahmin edeceğiniz gibi bunun nasıl bir deneyim olacağını bilmeyen kontrol grubundakiler ise en düşük para ödülünü talep edecekti.

İlerleyen süreçte Loewenstein, kişiler arası empati açığını incelemek için psikoloji ve nörobilim profesörü Leaf Van Bowen ile birlikte çalıştı. Sonucunda da Loewenstein ve Bowen, empati boşluğunun hem kendinizin hem de başkalarının davranışlarını tahmin etme yeteneğimizi etkileyen bir önyargı olduğu sonucuna vardı.

Empati Boşluğunu En Aza İndirmek İçin Ne Yapmalıyız?

İnsanlar, belirli bir durumda mantıklı ve kontrollü bir şekilde hareket edeceklerine inanırlar. Fakat gelecek hakkında düşünürken, içsel güdüleri aktif olarak deneyimleyemezler. Dolayısıyla bu güdülerin etkisinin göz ardı edilmesi, empati boşluğunun yaşanmasına neden olur.

Empati boşluğunu en aza indirmenin bir yolu, şu anda bulunduğunuzdan farklı bir zihinsel durumdayken nasıl hissedeceğinizi gözünüzde canlandırmaktır. Gelecekteki davranışınızı tahmin etmek, sadece ne yapacağınızı anlamaya çalışmak değil, önce nasıl hissedeceğinizi ve ne düşüneceğinizi gerçekten anlamaya çalışmak gerektiği anlamına gelir. Bu noktada geçmişe dönük düşünmemiz ve önceki deneyimlerimizi hatırlamamız da gerecektir.

Duyguların davranışlarımız üzerindeki etkisinden kaçınmamız neredeyse imkansızdır, bu yüzden onların etkilerini kabul etmemiz de önemlidir. Bu nedenle belli hamleleri yapmadan önce bir miktar durup mevcut duyguların geçmesini beklemememiz de gerekebilir. Unutmayalım. Öfkeyle kalkan bir biçimde zararla oturacaktır.

Ayrıca biz öyle hissettiğimiz için başkalarının da aynı biçimde hissetmesi gerekmediğini de unutmayalım. Bu esnada sosyal medyada paylaşımlarımı yaparken de bir kere daha düşünmeyi de hatırlayalım. Sonuçta hepimize gereken biraz daha fazla empatidir.

Kaynak: matematiksel.org / Sibel Çağlar