Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İdlib'teki 'kimyasal saldırı' sonrası ABD'nin Suriye'de rejime ait Şayrat Hava Üssü'ne füze saldırısı düzenlemesine ilişkin olarak, "Esad rejiminin kimyasal savaş suçlarına karşı atılmış bu operasyonu olumlu bulduğumuzu söylüyorum. Ama yeterli görmüyorum" dedi.
"Esed'in ülkemizi hedef almasının nedeni bizim Suriye'deki kardeşlerimize sahip çıkmamızın nedeni bu değil mi? Reyhanlı saldırısı niye yapıldı? Cerablus, Rai, El Bab operasyonlarını niye yapmak zorunda kaldık?" diye soran Erdoğan, "Türkiye bu fedakarlıkları yaparken, kendi konforları bozulmasın diye parmaklarını sallayarak bizi tehdit edenlere yazıklar olsun" ifadesini kullandı.
Hatay'da toplu açılış töreninde konuşan Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:
Türküsünde bile "Canımı al, yarimi alma" diyen bir şehir, dünyaya örnek olmaz da ne olur? Tabii bu duyguları hissetmek için insan olmanız, insanlığınızı kaybetmemeniz lazım. İşte İdlib'de yaşananlar ortada, İdlib Hatay'ın neredeyse bir el uzatımı mesafesinde. Suriye rejiminin orada yaptığı katliamı gördünüz değil mi? Günahsız, suçsuz, savunmasız çocukların kimyasal silahlarla, konvansiyonel silahlarla nasıl katledildiğini gördünüz değil mi? O yavruların görüntülerini seyretmeye bile gönlümüz dayanmıyor. Bugün imkan bulursam kimyasal silahlı saldırıda yaralananları ziyaret edeceğim.
Saldırıda hayatlarını kaybeden çocukların ve sivillerin, hayatta kalabilmiş yakınlarına baş sağlığı diliyorum. Çocukların dünyada hunharca katledildiği bir dünyada, kimsenin kendini huzurlu hissetmeye hakkı yoktur. Herkesin bulunduğu yeri, bulunduğu pozisyonu gözden geçirmesi zorunlu hale gelmiştir. Kimse çocuk katliamını DEAŞ ile mücadele kılıfına sokmamalıdır. Suriye'de yaşananlar DEAŞ kılıfına sığmayacak kadar açıktır, trajiktir. Rejim tarafından desteklenen terör örgütlerinin, PYD gibi, YPG gibi bütün bu güçlerin gerçekleştirdiği hoyratça saldırların hiçbir meşruiyeti, hiçbir gerekçesi kalmamıştır. Unutulmamalıdır ki Suriye'de, Irak'ta katledilen her masumla birlikte insanlığın ortak vicdanı da ölüyor.
"Operasyon olumlu ama yeterli değil"
Evet, İdlib'deki ve diğer bölgelerdeki mazlumların ahı, bir gün mutlaka o zalim şahları yerinden indirecektir. O devlet terör estirenleri yerinden indirecektir. Bu zamanın çok da uzak olmadığına inanıyorum. ABD'nin olumlu açıklamaları ve girişimleri olmuştur. Biz de her türlü çabaya destek vereceğimizi ifade etmiştir. Bugün ABD'ye ait savaş gemilerinden İdlib'deki hava üssüne yönelik bir saldırı düzenlendi. Suriye'nin bu hava üssü verildi. Esed rejiminin kimyasal silahlarla işlediği savaş suçlarına karşı atılmış somut bir adım olarak bunu olumlu bulduğumuzu burada ifade etmek istiyorum. Yeterli mi? Yeterli görmüyorum.
"Esed'in ülkemizi hedef almasının nedeni..."
Her alanda ciddi ve netice almaya yönelik adımlar atılmasının zamanı gelmiştir. Bize göre son gelişmeler, güvenli bölgeler oluşturma çabamızın ne kadar isabetli olduğunu ortaya koymuştur. Kuzey Suriye'de, Türkiye sınırında güvenli bölgeler ilan edilmeli. Bu 4 bin kilometrekare olabilir. Burada konutlar inşa edelim. Türkiye'den oraya dönebilecek Suriyeli kardeşlerimiz de olabilir. Uluslararası toplum, "Doğru söylüyorsunuz" dedi ya, ama adım atmadılar. Uluslararası toplumun göstereceği ortak kararlılıkla, rejimin ve insanlık suçu işleyen tüm terör örgütlerini durdurma imkanına sahip olduğunu düşünüyorum. ABD'nin aktif tutumunun, bu yöndeki gelişmelerin başlangıcı olmasını umut ediyorum. Bu gece saat 4'ten itibaren bunu takip ettik. Bununla birlikte, bize düşen görevin, elimizdeki imkanları sonuna kadar kullanarak mazlumların yanında yer olmak olduğunu biliyoruz. Çalışıyoruz, çabalıyoruz. Suriye'nin geleceğine binlerce kilometre öteden gelip kendi politik kavgasının hesaplarını yapanlar değil, Suriye halkı karar versin diyorum. Gönlümüzü de, kapımızı da, soframızı da buradaki kardeşlerimize biz açtık. Esed'in ülkemizi hedef almasının nedeni bizim Suriye'deki kardeşlerimize sahip çıkmamızın nedeni bu değil mi? Reyhanlı saldırısı niye yapıldı? Cerablus, Rai, El Bab operasyonlarını niye yapmak zorunda kaldık? Türkiye bu fedakarlıkları yaparken, kendi konforları bozulmasın diye parmaklarını sallayarak bizi tehdit edenlere yazıklar olsun. Kardeşlerim, Türkiye, kardeşlerinin can güvenliğini kendisi gibi görmektedir. Siyasi hesabı yoktur, siyasi hesabı olmayacaktır.
HDP, PYD; bunlar birbiriyle danışıklı dövüş yapıyorlar. YPG, aynı şekilde. Yüz milyarlarca doları olup da tek başına Hatay'ın gösterdiği fedakarlığın onda birini göstermeyenlere yazıklar olsun. Dünyada fakir fukaraya elini uzatan bir numaralı ülke hangi ülke biliyor musunuz? Türkiye, Türkiye. Bu millet. 16 Nisan, Türkiye'nin işte bu çocuk katilleriyle anladıkları dilden hesaplaşmasının da yolunu açacaktır. 16 Nisan, Türkiye'nin topraklarına göz diken terör örgütlerini koruyanlara sadece sesini yükseltmekle kalmayacağı, çok daha kararlı bir şekilde "Dur" diyeceği bir döneminde başlangıcı olacaktır.
"Çözüm, sorunun kaynağı olan sistemini değiştirmektir"
Halep'teki, İdlib'deki, Musul'daki insanlık suçunu işleyenlerin ve onları destekleyenlerin kulakları sizlerin "Evet" seslerinizle çınlayacaktır. Hatay, 16 Nisan'da çocuk katillerine dersini verecek bir Türkiye için "Evet" diyor mu? (Evet sesleri). Kardeşlerim, büyük devlet olmak için büyük millet olmak lazım. Allah sizlerden razı olsun. Siz kendinizi 15 Temmuz'da ispat ettiniz. Türküyle, Arabıyla, Kürdüyle, Abazasıyla, seksen milyon bunu ispat etti. Şimdi sıra, milletimizin büyüklüğüne uygun bir devlet yönetimine sahip olmaya geldi. Pek çok ülkenin maalesef çok gerisinde kaldık. Koalisyonlar yüzünden çok büyük kayıplara uğradık. Bakınız, istikrarsızlığın ülkemize maliyetini göstermesi bakımından size birkaç örnek vereceğim. 1970 yılında Türkiye'nin kişi başına düşen milli geliri 590 dolar. Bugün Türkiye 2003'e göre üç katın üzerinde bir büyümüyle 11 bin dolara ulaştı bizim iktidarımızda. Güney Kore ile Portekiz 23 bin civarında bir milli gelire sahip. Türkiye, bu yıllarda istikrarlı bir yönetime sahip olsaydı biz de diğerleriyle aynı civarda bir milli gelire sahip olacaktı. Ülkemizin önünün darbelerle, koalisyonlarla sürekli kesilmesi yüzünden geride kaldık. Teşhis tamam, sorunun istikrar ve güven ortamının tesisinde olduğunda hem fikir miyiz? Peki çözüm ne? Çözüm, sorunun kaynağı olan yönetim sistemini değiştirmektir. Güney Kore bu teşhisi bizden çok önce yapmış, 1980'de değiştirmiştir. Portekiz de iki partili sistemde 1970'li yılların sonunda istikrarı yakalamıştır.
Bu işi 2007'de başlatmıştık, şimdi de devam edelim diyoruz. Hatay, 16 Nisan'da "Evet" diyerek geçmişteki kavga, kaos dönemlerinin üzerine en kalınından bir çizgi çekiyor mu? Hatay, 16 Nisan'da "Evet" diyerek Türkiye'nin 2023 hedeflerine ulaşma kararlılığını destekliyor mu? (Evet sesleri) İşte 16 Nisan bu özlemin adıdır, şimdiden hayırlı olsun.