Erdoğan: Harcanması Gereken Yere Harcadık

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Senegal ziyaretinden dönüşünde gazetecilere açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Eklenme Tarihi: 29 Oca 2020
11 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Erdoğan: Harcanması Gereken Yere Harcadık

Erdoğan, Senegal'in ekonomi, ticaret, enerji, altyapı, müteahhitlik, savunma ve balıkçılık alanında büyük potansiyele sahip olduğuna işaret ederek, "400 milyon dolar ticaret hedefimize ulaştık fakat geçen yıl biraz gerileme oldu, bu hedefin ötesine geçmek için yoğun bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz. Şimdi birlikte belirlediğimiz hedef 1 milyar dolar. 7 anlaşma imzaladık. Böylece ilişkilerimizin ahdi zeminini güçlendiriyoruz" dedi.

'Rusya ya Suriye ile ya da Türkiye ile olan süreci farklı yürütecek, başka yolu yok'

"2018'de İdlib'in, gerginliği azaltma bölgesi olarak ilanından bugüne gerginlik azalacak gibi durmuyor. Son zamanlarda da saldırılar arttı. Görünen o ki Türkiye'ye basınç uygulayarak göç dalgası planlıyorlar. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?" sorusu üzerine Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu:

"Rusya ile gerek Soçi gerek Astana'da bazı görüşmeler, anlaşmalar oldu. Bu anlaşmalara Rusya'nın sadık kalması halinde, biz de aynı sadakatle yola devam ederiz. Şu an itibarıyla maalesef Rusya, Astana'ya da, Soçi'ye de sadık değil. Arkadaşlarımız muhataplarıyla görüşmeler yapıyorlar. Bu görüşmelerde de kendilerine 'İdlib'de bu bombalamaları vesaire durdurdunuz durdurdunuz, durdurmadığınız takdirde bizim artık sabrımız tükeniyor. Bundan sonra ne gerekiyorsa biz de bunu yapacağız' diye ifade ediliyor. En son Halep'ten bizim tarafa atışları var. Bunlara biz bir yere kadar sabrederiz, sabrettik ama ondan sonra da biz göbeğimizi keseriz. Bu konuda Rusya da eğer biz birbirimize sadık ortaklar isek, tavrını belli edecek. Ya Suriye ile olan süreci farklı yürütecek ya da Türkiye ile olan süreci farklı yürütecek, bunun başka yolu yok. Biz, bir şeyleri kapma gayretinde değiliz. Bir şeyleri almanın, toprak kapmanın gayreti yok bizde. Biz oradaki mazlum, mağdur insanları kurtarmanın gayreti içerisindeyiz."

Rusların 'Teröristlere karşı mücadele ediyoruz' dediğini aktaran Erdoğan, "Kim terörist? Kendi toprağını savunanlar mı terörist? Bunlar direnişçi. Şu anda bunlara sorarsan Türkiye'deki yaklaşık 4 milyon Suriyeli de terörist. Bunlar nereden kaçtı geldi? Esed'in zulmünden kaçtı geldi. Şu anda bu insanlar bize barınmış durumdalar" dedi.

'Arzumuz bir an önce Rusya'nın dost olarak gördüğü rejime gereken uyarıyı yapması'

Erdoğan, İdlib'de devam eden süreçle ilgili Türkiye'nin briket barınaklar yaptığını belirterek, "Bu kışın soğuğunda bunlar çadırlarda duramazlar. Bunlara briket barınaklar yapalım. Bunları ben Sayın Putin'e de söyledim. Bu insanlar şu anda çadırlarda nereye kadar? Bunun için Esed'e söylenmesi gerekeni siz söylerseniz, bu insanları da biz konforu yüksek hale getirebiliriz. Onun için de biz bu işi gevşetemeyiz, aynı kararlılıkla sahip çıkmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

'Bu süreçte şantaj görüyor muyuz?' sorusuna Erdoğan, "Bunu şantaj olarak nitelemeyelim. Aylar geçtikçe göreceğiz ama bizler ilgili arkadaşlarımız, şahsım görüşmelere devam edeceğiz. Arzumuz bir an önce burada Rusya'nın dost olarak gördüğü rejime gereken uyarıyı yapmasıdır" karşılığını verdi.

'Astana süreci diye bir şey de kalmadı'

Suriye'de yaşananlara ilişkin Rusya'nın tutumu dışında İran'a karşı da baskıların devam ettiği ve bu durumdan Astana sürecinin etkilenip etkilenmeyeceğine ilişkin soru üzerine Erdoğan, "Şu anda Astana süreci diye bir şey de kalmadı. Astana süreci şu anda sessizlikte veya sessizliğe büründü. Astana'yı yeniden ayağa kaldırmak ve yeniden ayağa kalkışı ile birlikte Türkiye, Rusya, İran ne yapabilir, bakmak lazım" ifadelerini kullandı.

Amerika'nın sürece üst düzeyde katılmadığına, alt düzeyde büyükelçi veya özel temsilci düzeyinde katıldığına işaret eden Erdoğan, "Burada ağırlıklı biz üç ülkeyiz, Rusya, İran, Türkiye. Şimdi bunu yeniden canlandırarak Astana sürecinden ne çıkar, bakılabilir. Tabi asıl gidilmesi gereken yer Cenevre. Cenevre konusunda da sanki unutma politikası var. Bunu hareketlendirmek, bir an önce işi siyasi sürece kavuşturmak ve netice almak gibi bir durum söz konusu olmalı" diye konuştu.

Koronavirüs salgını: Şu an itibarıyla herhangi bir sıkıntı söz konusu değil

Erdoğan, Çin'de ortaya çıkan Koronavirüs salgınına ilişkin, "Türkiye insanların dolaşımını sınırlandırmak, bazı noktalarda engellemek gibi büyük adımlar atar mı?" şeklindeki soruyu, şöyle yanıtladı:

"Sağlık Bakanımızın bu konudaki temkinli açıklamaları şöyle: 'Bizde henüz herhangi bir sıkıntı söz konusu değil.' Ancak Çin'de de 25 kadar Türk, 10 kadar da Azeri vardı. Onların Türkiye'ye dönme gibi arzuları var. 'Tedbirlerinizi alın, Azeri kardeşlerimizi de dahil edin. Karantinaya almak suretiyle bu kardeşlerimizi Türkiye'ye getirelim' dedik. Türkiye içinde şu an itibarıyla herhangi bir sıkıntı söz konusu değil ama arkadaşlarımız oraya dayalı olarak da her türlü tedbiri alarak adımlarını atıyorlar."

'Trump ile nezaket konuşması yaptık'

Erdoğan, gazetecilerin, ABD Başkanı Donald Trump ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesine ilişkin, "İki taraftan yapılan açıklamada Libya, İdlib ve Doğu Akdeniz konusunun konuşulduğu açıklandı. Bu kritik başlıklarda Ankara'nın mesajları ne oldu?" şeklindeki sorusu üzerine ise görüşmede Libya'yı konuştuklarını anlattı.

Trump'la Libya ile ilgili olarak 'sadra şifa' konular değil, ağırlıklı olarak 'nezaket' konuşması yaptıklarını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Elazığ, Malatya depremini gündeme getirdi. 'Bize düşen ne var, ne yapabiliriz? Bizde depremlerle ilgili çokça alet edevat var, gönderebiliriz' dediler. Şu anda çok çok teşekkür ediyoruz, biz bu aşamaları aşmış vaziyetteyiz. Tabi 41 vatandaşımız öldü, Allah'tan rahmet diliyoruz. Bunun yanında ciddi sayıda kurtarılan vatandaşlarımız var. 1600'e yakın yaralı vardı, bu yaralıların kahir ekseriyeti ayakta tedavi ile evlerine döndüler. 60-70 tedavisi devam eden var. Yoğun bakımda olan hemen hemen kalmadı gibi. Onlar da bugün odalarına çıkacaklardı."

'Enkaz kaldırmanın yanında yeni bir adım daha attık'

Elazığ'da Şehir Hastanesi'nin gerçekten çok ciddi iş gördüğüne dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi:

"Hastalar oraya gelerek tedavilerini oldular. Şu an enkaz kaldırma çalışmaları devam ediyor. Enkaz kaldırmanın yanında, yeni bir adım daha attık. Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın gerek Elazığ'da gerekse Malatya'da elinde rezerv konut varsa ki bunlar TOKİ'nin konutları biliyorsunuz, 400 kadar bu tür konut var. Şu anda evsiz kalanlara, acil olanlara bu konutlardan dağıtmaya başlayacaklar. Malatya büyükşehir olduğu için köy değil, mahalle diyoruz. O mahallelere tek kat konut ve bu konutların yanına da ahırlarını yapmak suretiyle çalışmalarını yoğun bir şekilde başlatıyorlar. Şehir merkezlerinde gerek Malatya gerek Elazığ'da zemin etütlerini en ideal noktada yapacağız. Zemin etütlerinden sonra da buralarda inşaatları başlatacağız ki bu bizim için 3-4 aylık, bilemedin 5 aylık iştir. Amacımız şehir merkezlerindeki binaları da yapıp vatandaşların buralardaki konutlara taşınmalarını sağlamaktır. Şu anda da (Çevre ve Şehircilik Bakanı) Murat Bey'den bunları öğrendim, süratle çalışmayı başlatıyorlar ve adımları da inşallah atıyoruz.Tabi bütün bunların dışında elimizdeki çadırları, konteyneri planlı bir şekilde dağıttılar. Kışı sıkıntısız veya en az sıkıntıyla atlatmayı planlıyoruz. "

'Kudüs'ün İsrail'e verilme planı asla kabul edilemez'

Erdoğan, ABD Başkanı Trump'ın 'Yüzyılın Anlaşması' adını verdiği ve dün İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile birlikte açıkladığı 'Ortadoğu Barış Planı'nıyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:

Biz buraya girerken açıklama devam ediyordu. Önceki akşamki konuşmada Sayın Trump'a, 'Bu metni bize gönderirseniz, içeriğinde ne var görürüz, ona göre de atmamız gereken adımları veya tavrı belirleriz' dedik. Zaten önümüzdeki hafta içerisinde de Cidde'de İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Toplantısı olacak. O toplantıya Dışişleri Bakanımız da katılacaklar. Bizim bu konudaki tavrımız belli. Kudüs Müslümanların kutsalıdır. Kudüs'ün İsrail'e verilme planı asla kabul edilemez. Açıklanan plan, barışa ve çözüme hizmet etmeyecektir. Bu plan Filistin ve Kudüs için yeni oldubittiler oluşturma gayretidir. Bu, Filistinlilerin haklarını yok sayma ve İsrail'in işgalini meşrulaştırma planıdır. Hangi girişim olursa olsun, bazı Arap ülkeleri sırtını dönse de biz Filistin'in ve Kudüs-ü Şerif'in hukukunu korumak için uluslararası kurumları harekete geçirmeye ve dünyaya bu meseleyi anlatmaya devam edeceğiz."

'İsrail medyasına göre hareket belirleyeceksek vay halimize'

Özellikle İsrail medyasındaki Netanyahu'ya yakın aşırı sağ medyada, Türkiye'nin güvenlik bürokrasisini hedef alan yayınlar olduğu, Kasım Süleymani'nin ardından MİT Başkanı Hakan Fidan'ın hedef gösterildiğinin aktarılması üzerine Erdoğan, "Eğer biz İsrail medyasına göre hareket belirleyeceksek vay halimize. İsrail medyası da istihbarat başkanımız için böyle şeyler yazıyorsa doğru istikametteyiz. Hayırlı olsun" açıklamasında bulundu.

'Deprem vergilerini harcanması gereken yere harcadık'

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'Deprem vergileri nereye harcandı?' sözlerinin hatırlatılarak, bu tavra ilişkin görüşleri ve devletin 1999 öncesi ve bugünkü tavrına ilişkin değerlendirmeleri sorulan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bu adamın doğru söylediği bir şey yok. Yalanlar zincirine yeni bir yalan ilave ediyor. Ben şu anda Sivrice depremine CHP'li belediye ne kadar yardım yapmış bunun üzerinde duracak değilim. Ben sadece şunu söyleyeyim. Bütün il, ilçe, belediyelerde, mahallelerde, Allah'a hamdolsun, bir tarafta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olmak üzere, bütün bakan arkadaşlarım ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak Fuat Bey, öbür tarafta (AK Parti) Genel Başkanvekili olarak Numan Bey, tüm vekiller, kadın kollarımız bölgede seferber oldu, çalıştılar ve aç açık bırakmamak için ne gerekiyorsa yaptılar. Bir defa Kılıçdaroğlu'nun ne kabinemizi ne bizim şu andaki o bölgede çalışan milletvekillerimizi falan ağzına almasını yakıştıramam. Onların böyle bir derdi olamaz. Acaba kendisi oraya gitti mi? Gitmedi. Şimdi bundan sonra herhalde gider; ben söylüyorum ya… Niye gitmedi? Bu ciğer meselesi, ruh meselesi ondan... Bunda öyle bir ruh yok. Biz elhamdülillah Van'da da, Simav'da da, Sakarya'da da... Ben cezaevinden çıktım, ilk gittiğim yer Sakarya, Düzce'dir. O zaman belediye başkanı sıfatım yoktu. Bütün oraları dolaştık. Bizim derdimiz var. Onun böyle bir derdi yok. Soruyorlar şimdi. Başbakanlığım ve Cumhurbaşkanlığım döneminde bir para hangi amaç için toplanmışsa bugüne kadar o gaye için harcanmıştır. Onun dışında bir yere biz bu tür paraları harcama diye bir tavrın içinde olmadık, olmayız."

'Vatandaş bu hükümete inanıyor'

Erdoğan, şu anda da bölgede yoğun bir şekilde çalışıldığına işaret ederek, "Eğer bu vatandaş dayanışma için elinde ne var, ne yok götürüyorsa, tek sebebi var: İnanıyor da onun için götürüyor. Bu hükümete inanıyor. İnanmasa götürür mü? Ben sizlere 'her şeyi veririm' diyor" ifadelerini kullandı.

Şimdi bir kampanya daha başlattıklarını anlatan Erdoğan, şunları söyledi:

"Önce vekillerle dedik ki, 'Biz buraya elimizden gelen desteği verelim. Herhangi bir rakam belirlemiyoruz. Kim ne kadar verecekse milletvekili arkadaşlarımız versinler. Bunları hesabımızda toparlayacağız sonra da grup başkanımız herhalde AFAD'a aktarma yoluna gidecektir. Bunlar ise yatıyor kalkıyor 'o parayı nereye, bu parayı nereye harcadınız?' Harcanması gereken yere harcadık. Bundan sonra da Bay Kemal'e bu tür şeylerin hesabını vermeye zamanımız yok. Bütün bu harcamalar nasıl yapılıyor, bunlara bakmıyor ki... Bütün bu konutlar nereye yapılacak? Bunun tarih en büyük şahididir. İkide bir kalkıp gaziler ve şehitlerle alakalı şeyleri konuşuyor. Niye? Aldatırız. Yaptıkları iş bu. Onun için bunların haftalık grup toplantısında yaptıkları konuşmalar da pek kayda değer değil."

'Onlar kaçacak, biz kovalayacağız'

Erdoğan, "Diyarbakır'da HDP İl Binasının önünde çalınmış evlatlarını bekleyen anneler var. Onlara bir mesajınız var mı?" sorusuna, "Diyarbakır'daki bu annelerin bir kısmı deprem bölgesine gelecek kadar annelik duygusunu yaşamak istediler. Bu çok çok asil bir hareketti. Eşim, Aile ve Çalışma Bakanımız, bazı bakan arkadaşlarımız oraya gitti. Derdimiz, oradaki hanım kardeşlerimiz olsun, babalar olsun bir güvence temin edebilmek" yanıtını verdi.

"Yavaş yavaş çözülmeye de başladılar. Son olarak 6-7'yi buldu gelen çocuklar. Bunun gerisi de gelecek diye düşünüyorum. Akışına bırakamayız. Takipçisiyiz. Onlar kaçacak, biz kovalayacağız. Er ya da geç onlar değil, biz kazanacağız" ifadelerini kullanan Erdoğan, terörün kazanmasının mümkün olmadığının altını çizdi.

'Türkiye olarak Ortadoğu'da masada belirleyici ülkeyiz'

Erdoğan, "Biz bu işi köşeye sıkıştıra sıkıştıra sonunda toparlayıp alacağız. İşte dağdakilerin hali ortada. Öbür tarafta Kuzey Irak'taki durum ortada. Şu an itibarıyla Türkiye olarak biz Ortadoğu'da masada belirleyici ülkeyiz. Sağa sola yalpalayan ülke değiliz. Görüştüğümüz tüm liderler, İslam dünyasında da bölgede de Türkiye'nin çok farklı konumunu kabul ediyorlar. Ama bu bizi asla şımartmamalı ve rehavete sevk etmemeli. Hem madden hem manen güçlü olacağız ve mağdur, mazlum insanların imdatlarına yetişeceğiz" diye konuştu.

'Kötü komşu bizi ev sahibi yaptı'

2018 yılında yaşanan kur krizinden sonra ekonomide bu yıl bir toparlanma gözlemleniyor. Diğer yandan ABD’nin S-400'lerle ilgili CAATSA yaptırımlarını Nisan ayında yeniden gündeme getirme olasılığı beliriyor. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir? Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ı görevlendirmiştiniz ABD tarafı ile S-400 komisyonu kurulmasıyla ilgili. Bu konuda bir ilerleme var mı?" sorusuna Erdoğan, "Eğer biz savunma sanayisinde kendi üretimimizle yerli-milli adımları atmamış olsaydık, şu anda terörle mücadelede çökerdik. Niye? Çünkü ne ABD'si ne de başkası, 'Türkiye'nin şöyle bir derdi var, biz bunlara gereken desteği, yardımı verelim' diye bir gayretin içine girmezdi" cevabını verdi.

Erdoğan, ABD'nin insansız hava aracı (İHA) vermediğine, İsrail'den alınan 10 İHA'nın tamir ve bakımında Türkiye'nin hep oyalandığına dikkati çekerek, "Kötü komşu bizi ev sahibi yaptı. Biz İHA'mızı da SİHA'mızı da yaptık. Maliyet itibarıyla bizim ciddi manada savrulmamızı engelledi. Neden? Çünkü onlardan kesilen faturalar çok ama çok yüksekti. Şimdi durum öyle değil" dedi.

'Ya bu işin parasını ya da uçağı verecekler'

Türkiye'nin uzun, orta, yakın menzil silahlarını da artık kendisi yaptığını hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Hâlâ bunları ithal etseydik, inanın bunların altından kalkmak adeta mümkün olmazdı. Şimdi böyle bir sorunumuz yok. Her geçen gün ileriye gidiyoruz, gideceğiz. Hep söylüyorum, S-400 konusu bitmiş bir iş. Buradan geri adım atmak söz konusu değil. Bedeli kesilmiş, kredisi vesaire hepsi konusunda Ruslarla anlaştık. F-35 konusuna gelince... ABD'nin bizi ortak yaptığı ve birçok parçasını bizden aldığı uçak. Bunlardan 5 tanesini bize vermişlerdi. Daha sonra bu sıkıntılar yaşanınca gönderilmemesi istikametinde karar alındı. Şimdi olay nereye geldi? Ya bu işin parasını bize verecekler ya da uçağı verecekler. Parasını vermiyorsa da dünyada bu işin dibi kurumadı ki... Başka yerden de bulur alır, kendimiz de yaparız. Zaten çalışmalarımız, bazı ortak girişimlerimiz var."

Son ABD seyahatinde ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert O'Brien ile Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın bir araya gelerek bu konuda çalışması üzerinde durulduğunu aktaran Erdoğan, henüz bununla ilgili ciddi bir çalışmanın olmadığını söyledi.

'Trump 'çalışmaları hızlandırmalıyız' dedi'

ABD Başkanı Donald Trump ile önceki akşam yaptığı telefon görüşmesini hatırlatan Erdoğan, "Sayın Trump, 'Ekonominizin çok iyi bir noktada olduğunu duyuyorum. İkili ticaret hacminin 100 milyar dolara çıkarılmasıyla ilgili çalışmaları hızlandırmalıyız' dedi" ifadelerini kullandı.

Erdoğan, "İHA'lar depremde kullanıldı mı?" sorusunu ise "Evet, koordinat belirlemelerinde kullanıldı" diye yanıtladı.