Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu. İdlib'de Suriye ordusunun açtığı ateş sonucu Türk askerlerinin hayatını kaybetmiş olması üzerinden bölgedeki son durumu değerlendiren ve Rusya ile ilişkilere dair açıklamalarda bulunan Erdoğan, Ortadoğu'nun bir diğer güncel meselesi olan Yüzyılın Anlaşması'nı da bir kez daha eleştirdi. Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un FETÖ açıklamalarına da atıfta bulunan Erdoğan, AK Parti grubuna 'dava açma' çağrısı yaptı.
Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:
- Önceki gün İdlib'de uğradıkları alçakça saldırı sonucu şehit olan 7 askerimize ve 1 sivil personelimize Allah'tan rahmet diliyorum. Türkiye'nin Suriye politikası hakkında kapsamlı değerlendirme yapmak istiyorum. Türkiye'nin Suriye'deki varlığı keyfekeder bir terchi sonucu ortaya çıkmış değildir. Suriye'de 2011 yılında başlayan iç çatışmalardan uzak durmak için yıllarca sabrettik. Rejimin saldırılarından kaçan Suriyeli kardeşlerimize kapılarımızı açmakta tereddüt etmedik. 2015 yılından itibaren Suriye'deki kriz tamamen kontrolden çıktı.
- Rusya ile yaşadığımız ve bir provakasyon olarak kabul ettiğimiz, FETÖ'nün bizzat içinde olduğu uçak krizi, bizim açımızdan Suriye meselesini daha da karmaşık hale getirdi. Adana Mutabakatı Türkiye'nin gerektiğinde Suriye topraklarında operasyon yürütme hakkı tanıyor. Bazıları sizin 'Suriye topraklarında ne işiniz var?' diyor. Amerika'yı da davet etmedi. Elimizde kapı gibi Adana mutabakatı anlaşması var, biz bu anlaşma gereği oradayız. Zeytin Dalı Harekatı'nda etkisiz hale getirdiğimiz terörist sayısı 4 bin 500'ü buldu. İdlib'de gözlem noktası kurduk. Tüm bu süreçleri Amerika ile Rusya ile birlikte en üst düzeyde tesis ettiğimiz temaslarla yürüttük. Güney sınırlarımız boyunca terör koridoru oluşturma gayretleri hiç durmadı. Aslında dert petrol kuyularıydı. Kimin iştahını kabarttığı da ortadaydı. 2019 Ekim ayında Amerika ile mutabakatı sağlayarak Barış Pınarı Harekatı'nı başlattık.
- Suriye'de anlaşmalara uyulmuyor. Önceki gün askerlerimize yapılan saldırı Türkiye açısından Suriye'de yeni bir dönemin miladıdır. Türk askerinin kanının aktığı yerde hiçbir şeyin aynı şekilde devam etmesine izin veremeyiz.
- Türkiye her ne yapacaksa bunu hiçbir masumun canına, malına zarar gelmeden yapma prensibi ile hareket ediyor. Medeniyetimizin ve kültürümüzün bize gösterdiği yol zalimin başını ezmek, mazluma sahip çıkmaktır. (Rusya lideri Vladimir) Putin'le görüşmemde rejimin Soçi mutabakatına uygun bölgeye çekilmesini istedim. Rejim şubat ayı içinde gözlem noktalarımızın gerisine çekilmezse Türkiye bu işi bizzat yapmak mecburiyetinde kalacaktır. Rejim, nasıl muhalif grupların en küçük bir ihlaline, sivilleri de hedef alan ağır saldırılarla karşılık veriyorsa bundan sonra rejimin ihlalleri de askeri unsurlarına yönelik olarak mukabil şekilde cevaplandırılacaktır.
- TSK'nın hava ve kara unsurları ihtiyaç duyduğumuzda tüm hareket bölgelerimizde ve İdlib'de serbestçe hareket edecekler, gerektiğinde operasyon yürüteceklerdir. Askerlerimize ve birlikte çalıştığımız dost unsurlara yapılan her saldırı kaynağın aidiyetine bakılmaksızın ve herhangi bir ikaz yapılmaksızın misliyle cevaplandırılacaktır. Madem İdlib bölgesindeki askerlerimizin güvenliği sağlanamıyor, öyleyse bunu bizzat yapma hakkımızı kullanmamaza kimse itiraz edemez.
- Bizim hiçbir müttefikimizle, hiçbir dostumuzla, hiçbir ülkeyle karşı karşıya gelmek gibi bir niyetimiz, amacımız, derdimiz söz konusu değil. Rusya ile olan dostluğumuz ve işbirliğimizin sürmesine özel önem veriyoruz. Derin ilişkilere sahip olduğumuz Rusya'dan tek beklentimiz Suriye'deki hassasiyetleri anlamasıdır. Putin ile Suriye ve Libya'daki beklentilerimi doğrudan ifade ettim. Kendisiyle yeniden bir araya geleceğiz. Verilen sözlerin takipçisiyiz.
'Kürtlere pasaport dahi vermezdi, kimlik kartı vermezdi bu Esed'
- Biz dertliyiz, bunların böyle bir derdi var mı? Hiçbirinin böyle bir derdi yok. Onların derdi 'Acaba biz bu PYD'yi, YPG'yi yani PKK'yı daha fazla nasıl silahlandırırız? Öyle silahlandıralım ki bunlar Türkiye'ye karşı orada ayakta durabilirsinler' Dertleri bu. Onların düşmanı kim? Türkiye. Niye, Türkiye onlara orada işgal gücü olarak bir imkan tanımaz, bunu çok iyi biliyorlar. Ama bunu rejim dahil maalesef bilmiyor veya bilmek istemiyor.
- (Rejimin, özellikle bu terör örgütlerinin etnik yapılarına karşı tavrını çok iyi bildiğini anlatan Erdoğan) Onlardan hiç hoşlanmaz. Kürtlere pasaport dahi vermezdi, kimlik kartı vermezdi bu (Suriye lideri Beşar) Esed. Kendisine aksini söylerdim o vermezdi. Esed aynı Esed, değişen bir şey yok. Şu anda da Suriye topraklarında şagil bunlar. Ben inanıyorum ki bundan sonra da onlara orada böyle bir yaşam hakkını rejim tanımayacaktır. Bizim ise zaten böyle bir derdimiz yok. Bize topraklarımız yeter. Biz 780 bin kilometrekarelik vatan topraklarımızda mutlu olarak, insanca yaşıyoruz. Ama derdimiz, aramızda tarih boyunca birliğimiz, beraberliğimiz, dostluğumuzun, kardeşliğimizin olduğu Suriye'ye böyle bir işgal güçlerinin, kuvvetlerinin girmesini engellemektir. Oraya girdiğinizde hep tarihimizi, Misakımilli'yi görürsünüz. Bay Kemal, 'Ne işimiz var orada' diyor. Bay Kemal, Misakımilli'nin altında kimin imzası var, önce onu araştır. Onu araştırdığın zaman sen hep diyorsun ya 'CHP Atatürk'ün partisidir'. Ama sen kimin partisi olduğunun bile farkında değilsin.
- (ABD'nin İsrail- Filistin sorununun çözümü için hazırladığı 'Yüzyılın Anlaşması') Açıklanan planın yegane hedefi, 70 yıldır aralıksız süren İsrail'in işgal, yıkım ve gasp politikalarına meşruiyet kazandırmaktır.
ABD Başkanı Donald Trump'ın konuşma metnini (ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy) Pelosi yırtıyor. Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste.
Plan, Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkı olmayacağını söylüyor. Bunlar işgalci. Demek ki Trump bu işgalcilerin arkasında duruyor. Kudüs'ün Filistin'in İsrail'e peşkeş çekilmesini kim içine sindirebilir?
Şu anda maalesef ABD gerek şahsıma, gerek istihbarat başkanıma yönelik tehditler savuruyor ve Türkiye'deki bazı finans kuruluşlarını da tehdit altına alıyor. Ne yaparsanız yapın, bunu kesinlikle başaramayacaksınız. Çok büyük paraları, silahları olabilir ama biz şunu biliyoruz nice az inanmış toplulukları inanmamış kalabalıkların üzerine galip kıldık diyor bizim kutsal değerimiz. Planla ilgili ikircikli ifadeler kullanan kimi devletler tepkiler karşısında farklı tutum almaya başladı.
"Gün sessizliğe bürünme değil Filistin davasına ve Kudüs'ü Şerif'e sahip çıkma günüdür. Filistinli kardeşlerimizin razı olmadığı bir plana asla destek vermeyeceğiz."
- (Suça karışmış askerlerin sivil mahkemelerde yargılanabilmelerinin önünü açan kanun) TBMM'de sürekli tuzak kuran bir zihniyet var. Aslında faşistin önde gideni olan jakoben zihniyetin yeni oyunu ile karşı karşıyayız.
TBMM'de 25 Haziran 2009'da geçen düzenlemenin amacı darbelere zemin hazırlanmasını önlemekti. Darbelere zemin hazırlayan hukukun işlemesinin önüne geçen yanlış bir uygulamanın düzeltilmesidir. Suç işleyen kişinin asker kimliğinin ona ayrıcalık tanımasının hukukta yeri olamaz. 15 Temmuz'un ardından askeri mahkemeleri kaldırdık. Zaman zaman yanlış değerlendirmeleriyle kamuoyunun önüne çıkan eski bir genelkurmay başkanı (İlker Başbuğ), bu düzenlemeyi bahane ederek Meclisimizi toptan itham eden birtakım açıklamalar yapmıştır. Şimdi ben özellikle kendi grubumuza sesleniyorum: Burada parlamentonun hukukunu korumak üzere süratle hepiniz dava açmalısınız. Meclisin yasama yetkisini dışarıdan birilerinin kalkıp da atıp tutmak suretiyle yere çalmaya hakkı yoktur.
Bundan yaklaşık 11 yıl önce tüm partilerin desteği ile çıkarılan bir düzenlemenin üzerine FETÖ gölgesi düşürülmeye çalışılması en hafif tabiriyle Meclis'e saygısızlıktır.
'Yunan vekilin Türk bayrağını yırtması, onun kansızlığını gösteren bir şey'
Bu arada Erdoğan, grup toplantısı çıkışında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Gazetecilerin, Avrupa Parlamentosu'nda Yunan milletvekili Yannis Lagos'un Türk bayrağını yırtmasına ilişkin soruya Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Bizim bayrağımızın rengi şehidimizin kanıdır. O onun kansızlığını gösteren bir şeydir. Biz neticeyi, bu tür ahlaksızlıklarla, edepsizliklerle arayanlardan değiliz; bir ülkenin, bir milletin, bir siyasetçi olarak bayrağını yırtmakta bulmayız. Biz cevabımızı çok daha faklı şekilde veririz. Bunu siyasette, askeri mücadelemizde, ekonomide, ticarette, turizmde veririz ama her şeyden önce mesela bu sene bir Kardak krizi yaşanmamıştır. Niye? Ortaya koyduğumuz tavırlarla dedik ki, 'bakın Kardak'ta bundan önce olduğu gibi en ufak bir hareket olursa cevabımız farklı olur ama Kardak'ta Yunanistan tarafından herhangi bir şey olmazsa bizim tarafımızdan da herhangi bir şeyin olmadığını göreceksiniz.'
Nitekim Savunma Bakanım bugün büyük ihtimalle Yunanistan Savunma Bakanı'nı arayarak kendisine de teşekkür edecekti, bu yıl olduğu gibi bundan sonra da bu süreç Kardak ve diğer adalar olmak üzere devam etsin diye. Olması gereken budur ama Avrupa Parlamentosundaki çok ciddi bir edepsizlik, ahlaksızlık yapmıştır. Ben onu Yunanistan adına görmüyorum. Onu sadece şahsına ait bir ahlaksızlık olarak görüyorum. Dolayısıyla çok da fazla oraya vakit ayırmaya gerek yoktur."