Erdoğan: Kuzey Suriye’de bir devlet kurulmasına asla müsade etmeyiz

Suudi Arabistan'ın El Arabiya kanalına röportaj veren Erdoğan, "PYD olmak üzere terör örgütlerinin, Kuzey Suriye'yi kendileri için adeta bir devlet kurma alanı olarak kabul etmesi, bizim tarafımızdan kabul edilir bir şey değildir. Bunu ta başından beri söyledik. ‘Kuzey Suriye’de bir devlet kurulmasına asla müsaade etmeyiz’ dedik" ifadelerini kullandı.

Eklenme Tarihi: 18 Şub 2017
7 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Erdoğan: Kuzey Suriye’de bir devlet kurulmasına asla müsade etmeyiz

Suudi Arabistan'ın El Arabiya kanalına mülakat veren Erdoğan bazı açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, IŞİD'le mücadelenin sürdüğünü ifade ederek, "El Bab temizlendikten sonra hedef Menbiç'tir" dedi.

Suudi Arabistan'ın El Arabiya kanalına mülakat veren Erdoğan, Türkiye'de bir süre önce yaşanan terör saldırıları ve bunların arkasındaki güçlere ilişkin kendisine yöneltilen soruyu, "Tabii bu bölgede terör konusunda, hatta terörle mücadelenin de ötesinde, bu hususta birinci derecede rahatsız edilen ülke Türkiye'dir. Biliyorsunuz bizim Suriye'yle 911 kilometre sınırımız var, Irak’la 350 kilometre sınırımız var. Ve 6 yıldır ne yazık ki Suriye'nin başındaki bu zalim Esed, —her ne kadar 600 bin diyorlarsa da ben artık bu rakamın 1 milyona ulaştığına inanıyorum,- oradaki insanları, kardeşlerimizi öldürmüştür ve buralarda varil bombaları kullanmıştır. Oradaki insanları tanklarla, toplarla öldürmüştür. Bütün o tarihi kentler, tarihi şehirleri yerle bir edilmiştir. Tüm bunları acımasız yapmıştır ve hala da yapmaya devam etmektedir" şeklinde cevaplandırdı.

“Acaba Suriye’deki akan kanı nasıl durdururuz?”

Erdoğan, mevcut durumda esas aldıkları konunun Suriye'de akan kanı durdurma düşüncesi olduğunu vurgulayarak, şunları dile getirdi:

"Şu anda tabii ki bizim asıl derdimiz şu: Acaba Suriye'deki bu kanı nasıl durdururuz, nasıl bir ateşkes sağlayabiliriz? Bununla ilgili olarak da yoğun bir çabanın içerisindeyiz. Rusya'yla bu konuda ciddi ilişkilerimiz oldu. Bu ilişkiler neticesinde olayı belli bir noktaya taşıyabildik, getirebildik. Biliyorsunuz bir Astana süreci oldu, bu Astana sürecinde görüşmeleri yaptık. Fakat, Astana sürecine giderken Doğu Halep’in boşaltılması süreci oldu ve Doğu Halep'ten bizler 45 bin kişiyi İdlib'e taşıdık. İdlib'e taşıdıktan sonra tabii sağlık hizmetleri noktasında onlara gereken hizmetler var; gıda, ilaç, giyim kuşam, bütün bunlar noktasında Türkiye olarak kendilerine ciddi desteklerimiz oldu, bu desteklerimiz hala da devam ediyor ve devam edecektir; çünkü onları biz bu halde bırakamayız.”

“IŞİD denilen bu terör örgütüyle…”

IŞİD'in Türkiye'deki saldırılarına ve bu örgütle mücadeleye değinen Erdoğan, "Ayrıca da tabii DEAŞ denilen bir terör örgütü var. DEAŞ denilen bu terör örgütüyle de mücadelemiz sürüyor. Tabii bu süreç nerede başladı? Bu süreç DEAŞ'ın Cerablus'tan Gaziantep'e bir düğün merasiminde yaptığı canlı bomba saldırısıyla 56 vatandaşımızı, çocuk, yaşlı, kadın, erkek demeden maalesef öldürmesiyle bu süreç hızlandı. Bu olayın ardından biz Özgür Suriye Ordusu'yla beraber Cerablus'a girdik. Biz Özgür Suriye Ordusuyla beraber oraya girince DEAŞ Cerablus'u boşalttı. Fakat tabii bizim için Cerablus yeterli değildi. Çünkü orada bir de PYD denilen, YPG denilen ayrı bir terör örgütü vardı. Yani tek cephede bir mücadele vermiyorsunuz, başka terör örgütleri de var. Dolayısıyla onunla da kalmadık, bir taraftan da El-Rai'den başladık. El-Rai’deki DEAŞ terör örgütünü de oradan boşalttık" dedi.

Trump’a da söyledim”

Sürecin ayrıntılarına dair Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: "Ve güneyde Dabık kasabası. Dabık'ı bu noktada boşaltmamız gerekir dedik, DEAŞ biraz direndi, Dabık da boşaltıldı. Şimdi geldiğimiz nokta El Bab. El Bab'da yoğun bir mücadele sürüyor. Öyle zannediyorum ki şöyle birkaç gün içerisinde El-Bab da temizlenmiş olacaktır. El-Bab temizlendikten sonra hedef Münbiç’tir. Çünkü Münbiç Araplara ait olan bir yerdir. Orada YPG var, orada PYD var, onların orayı boşaltması gerekiyor. Bunu Amerikalılara daha önce de söyledik, Obama yönetimi döneminde söyledik; bize ‘Boşaldı, boşaltılıyor’ dediler, ama maalesef boşalmadı. Şu anda oranın boşaltılması gerekiyor, buranın tamamıyla oradaki Arap kardeşlerimize teslim edilmesi gerekiyor. Ondan sonra bir hedef kalıyor, Rakka. Rakka, biliyorsunuz DEAŞ’ın en önemli merkezi. İşte burada koalisyon güçleriyle bizler el ele vererek, Rakka’dan DEAŞ’ı da temizle hedefinde beraber olduğumuzu ben Sayın Donald Trump’a da söyledim. Gelen diğer temsilcilerine de söyledik: ‘Burada beraber hareket edersek biz Rakka’yı da DEAŞ’tan temizlemek suretiyle, orayı da yine oranın sahipleri olan Arap kardeşlerimize teslim ederiz. Böylece bölge sükunete kısmen kavuşmuş olur’ dedik. Şu anda süreci takip ediyoruz."

“Huzur, refah getirelim”

Bu noktada Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin desteğine ihtiyaç duyulduğunu aktaran Erdoğan, "Tabii burada özellikle başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkelerinin de ciddi desteğine ihtiyacımız var. Bunu niye söylüyorum? Öncelikle büyük bir mülteci krizi var. Nerede bu insanlar? Bu insanların büyük bir kısmı Türkiye'de; Şu anda 2 milyon 800 bin Suriyeli kardeşimiz bizde. Çadırlarda, konteyner kentlerde, Türkiye'nin değişik vilayetlerinde şu anda biz kendilerini misafir ediyoruz. Tabii bunu biz yeterli bulmuyoruz. Diyoruz ki Suriye'nin kuzeyinde Cerablus ile El-Rai arasında güneye doğru şöyle bir 30-40 kilometre, bu bölgede bir terörden arındırılmış güvenli bölge ilan edelim. Orayı aynı zamanda uçuşa yasak bölge ilan edelim. Eğit-donat yapmak suretiyle de oradaki milli orduyu yetiştirelim.Ben Suudi Arabistanlı kardeşlerimle de bu konuları görüştüm. Bunları ABD’yle de görüştüm, Avrupalılarla da görüştüm. Bu bölgede oradaki insanların yerleşimi için konutlar yapabiliriz. Böylece Suriye'den çıkmayı düşünen kardeşlerimizi buralara yerleştirebiliriz. Bizdeki mültecileri de gerekirse oralara alabiliriz. Bütün sosyal donatı alanlarıyla birlikte burada bu güvenli bölgeyle beraber bir huzur kenti kurmak suretiyle oralara huzur getirelim, refah getirelim; bu da bizim en önemli arzumuzdur" diye konuştu.

“İlişkilerimiz zirve yapmıştı”

Erdoğan, Rusya, İran ve İsrail'le 15 Temmuz'dan sonra başlayan yakınlaşmaya dair, "Şunu bir defa çok açık, net söylemem gerekiyor: Maalesef o talihsiz olayın öncesinde bizim Rusya'yla ikili ilişkilerimiz ticaret hacmi itibarıyla zaten zirve yapmıştı. Aramızdaki ticaret hacmi 38 milyar dolara kadar çıkmıştı. Tabii her şeyden önce Rusya'dan biz, stratejik bir ürün olarak petrol ve doğalgaz alıyoruz. Bu noktada Rusya'nın birinci elde en önemli pazarı Türkiye'dir. Bundan sonraki sürece yönelik olarak da Rusya’yla attığımız farklı adımlar var. Mesela Türk Akımı, bilahare başlatılan stratejik bir adımdır. Buradan Batı'ya açılma, hatta Türkiye'ye vereceği doğalgazı bu kanalla vermesi olayı da aramızdaki söz konusu stratejik bağı daha da güçlendiriyor."

Rusya ile ilişkiler

Erdoğan, Rusya ile yaşanan uçak krizine dair şunları ifade etti: "Tabii o talihsiz olayın arkasından da şu anda FETÖ terör örgütünün pilotlarının çıkmış olması, şu anda yapılan şeyde de bütün aldığımız istihbarat bilgilerinde bu görünüyor. O adım belki de bizim Rusya’yla ilişkilerimizi bozmaya yönelik bir adımdı diye şimdi düşünüyorum; biz de o anda farkında olmamış olabiliriz. Yaşananların ardından Rusya’yla münasebetlerimizin şimdi yeniden düzeliyor olması bölgede birilerini rahatsız ediyor olabilir. Ama Türkiye'nin Rusya'yla, Rusya'nın Türkiye'yle münasebetlerinin iyi olması, aslında bölgenin sağlıklı bir geleceğe ulaşması bakımından da çok çok önemli. Aslında şu anda atılması gereken çok adım var, bu adımların başında tabii Rusya'nın Suriye'ye bakışının bence çek edilmesi de gerekiyor; Ben Sayın Putin'le de bunu defaatle görüştüm, görüşüyorum. Çünkü bizim müşterek olarak burada atacağımız adım, bölgenin huzuru için büyük anlam taşıyor. Sağ olsun kendileriyle yaptığımız görüşmelerde de bu konuda birlikte neler yapabileceğimizi konuşuyoruz, bunları istişare ederek adımlarımızı da bu çerçevede yürütüyoruz, bu çerçevede atıyoruz."

“Kuzey Suriye’de bir devlet kurulmasına asla müsade etmeyiz”

Erdoğan, PYD'nin Suriye'nin kuzeyindeki faaliyetleri hakkında "Elbette bölgedeki terör örgütlerinin, başta bizdeki PKK terör örgütünün uzantısı PYD olmak üzere terör örgütlerinin, Kuzey Suriye'yi kendileri için adeta bir devlet kurma alanı olarak kabul etmesi, bizim tarafımızdan kabul edilir bir şey değildir. Bunu ta başından beri söyledik. ‘Kuzey Suriye’de bir devlet kurulmasına asla müsaade etmeyiz’ dedik. ‘Burada atılacak bir yanlış adım karşısında kesinlikle Türkiye'yi bulacaktır. Bunun bedelini, faturasını da çok ağır öderler’ dedik. Nitekim şu anda PYD böyle bir adımı atamıyor, atamayacaktır da. Mesela YPG bunların silahlı gücüdür. Ama hangi isim altında olursa olsun Türkiye için tehdit oluşturan tüm terör örgütlerine karşı tavrımız nettir, kesindi. ‘Bunun bedelini çok ağır öderler’ diye öteden beri uyarıyoruz" ifadelerini kullandı.

"Bakın, bu örgütlerin ellerindeki silahlar nerelerden destek aldıklarını gösteriyor" diyen Erdoğan şöyle devam etti:

"Bunların hepsinin silahları, yakaladığımız silahlarla da ortada. Hatta hatta o ülkelerin askerlerini bu örgütlerin içerisinde gördük; bunların resimlerini de tespit ederek istihbarat örgütümüzle kendilerine verdik. ‘Bakın yokuz diyorsunuz, işte buyurun. Silahlarınız, buyurun. İşte şu zaman gitti, bu zaman gitti. Siz bunlara silah desteği veriyorsunuz. Hatta hatta sizin siyasetçileriniz, askerleriniz gidip bunların yanında yer alıyor, bunlarla beraber fotoğraf çektiriyorlar’ diyerek, bunların hepsini kendilerine gösterdik. Tabii oralarda biliyorsunuz Hizbullah da var; onlar da bunlarla beraber çalışıyorlar, bunlarla beraber hareket ediyorlar. Bunları da biz kendileriyle paylaştık. Bakın gelin, İran olarak eğer siz, ‘Burada biz böyle bir katliama dahil değiliz, katliamın karşısındayız’ diyorsanız, o zaman yapmanız gereken bir şey var: El ele verelim ve Suriye’deki bu katliamı, bu gidişatı durduralım. Onun için Astana sürecinde gerek Rusya, gerek İran, gerek Türkiye, alt düzeyde de olsa hep beraber orada bir süreç başlattılar. Ki bu bir ateşkes süreciydi. Şimdi bu ateşkes sürecini, Cenevre'de devam ettirme gayreti içerisindeyiz. Şimdi Cenevre’deki sürecin içerisinde malum Körfez ülkelerinin temsilcileri de yer almak suretiyle orada bir an önce bu ateşkesi sağlayalım, bunu başarıya ulaştıralım istiyoruz. Suriye'de bu kan dursun istiyoruz, Irak'ta bu kan dursun istiyoruz."