Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Nobel Edebiyat Ödülü'nün Avusturyalı yazar Peter Handke’ye verilmesine bir kez daha tepki gösterdi. Nobel'in kendini bitirdiğini ve ideolojik bir kurum olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ismini anmadan 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü verilen yazar Orhan Pamuk'a işaret ederek, "Türkiye’den kalkmışlardır teröriste ödül vermişlerdir" dedi. Erdoğan, "Bir gün size Nobel verilmek istenirse ne yaparsınız?" sorusuna da kesin bir ifade ile, "Almam" yanıtını verdi.
Türkiye ile Libya arasında 27 Kasım'da imzalanan deniz yetki alanları sınırlandırmasına dair mutabakat muhtırası konusuna da değinen Erdoğan, "Libya'nın Birleşmiş Milletler tarafından tanınan meşru hükümeti eğer bir destek isterse Türkiye'den askerimiz Libya'ya gider mi?" şeklindeki soru üzerine, bölgede Rusya'ya ait bir güvenlik şirketi olduğunu hatırlatarak, "Bizden böyle bir talepte bulunursa biz Libya'ya da aynı şekilde elemanlarımızı yeteri derecede neyse gönderebiliriz. Bunlar bizimle böyle bir güvenlik anlaşmasını imzaladıktan sonra bir engel söz konusu değildir" dedi.
"Dünya tarihinde beğendiğini liderler kimler?" sorusuna da yanıt veren Erdoğan, Avrupa'da ciddi manada lider krizi yaşandığını söyledi. Başbakanlık yaptığı dönemde, sosyal-demokrat biri olarak tanımladığı Almanya'da Schröder'i beğendiği liderler arasında gösterebileceğini ifade eden Erdoğan'ın işaret ettiği bir diğer isim de Berlusconi oldu. İş birliği yapabilme noktasında Afrika'da da beğendiği liderler olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı, ABD Başkanı Donald Trump için de, "Son zamanlarda da severseniz sevmezseniz, Sayın Trump bu noktada önemli bir isim. Gizli ajandası yok. Ne biliyorsa bunu çok açık söyler. Saklısı gizlisi yok. Bana karşı çok açık söyler ben de kendisine karşı çok açık söylerim" dedi. Erdoğan Trump'ın ardından, "Bölgede barışı beraber sağlayacağız" dediği bir diğer isim için de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i belirtti. Erdoğan, "Birbirimize karşı çok açık ve net oyunlarımızı oynuyor, adımlarımızı atıyoruz" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, yıllardır süren Avrupa Birliği tartışmalarına ilişkin olarak da değerlendirmelerde bulundu. "Sizin nüfusunuz çok fazla diyorlar ama gerçek sebep bu değil" diyen Erdoğan gerçek sebebin Türkiye'nin Müslüman bir ülke olmasından kaynaklandığını ifade etti. Erdoğan, "Fransa'nın eski bir büyükelçisi vardı, 'Boşuna uğraşmayın sizi AB'ye almayacaklar, siz Müslümansınız' demişti. Bunları bizim yüzümüze söylemiyorlar. Ben kendilerine de söylüyorum. Biz çekilelim diye bekliyorsanız, biz sabrediyoruz. Biz kendimiz çekilmeyeceğiz, siz göndereceksiniz. Bundan 18 sene önce AB'ye muhtaç bir ülke vardı, artık yok" diye konuştu.
Dünya İnsan Hakları Günü kapsamında Ankara'da düzenlenen etkinlikte konuşan Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Dünyanın insan hakları talepleri aslında bize uzak veya yabancı değildir. Dikkat ederseniz bu konudaki en büyük mücadeleler insana en büyük zulümlerin yapıldığı yerlerde yapılmıştır. Ülkemizin meşru terörle mücadele hakkını insan hakları başlığı altında eleştirenlerin geçmişinde her türlü utanç verici leke mevcuttur."
"Yargı Reformu Strateji Belgesi ile insan hakları alanındaki çalışmalarımızı sürdürüyoruz. İnsani gelişim endeksinde Türkiye artık çok yüksek insani gelişim seviyesinde yer alıyor."
(Erdoğan'ın kürsü konuşması)
Erdoğan konuşmasının ardından öğrencilerin sorularını yanıtladı:
(Cumhurbaşkanı olma yolunda olmazsa olmaz nelerdir? Cumhurbaşkanı olmak isteyen biri neleri göze almalıdır?) "Hak, hukuk, adalet, bu üç kavram biliyorsunuz bizim olmazsa olmazımızdır. Bir liderin, bir cumhurbaşkanının da dikkat etmesi gereken, üzerinde hassasiyetle durması gereken konu budur. Burada insanlığın bütün meseleleri saklıdır. Biz yola çıkarken de ülkemizin ayağa kalkışını eğitim, sağlık, adalet ve emniyet ayakları üstünde kaldıracağız. İşin ekonomik boyutu da var. Alınan ilerlemeler de çok açık ve net ortada. Geldiğimiz mesafe ortada. Israrla söylüyoruz, Türkiye'yi dünyada ilk onun içine sokmak. Biz G20 zirvesinin üyesi ülkelerden biri olmuşsak, dünyada 17. sıraya tırmanmış, Avrupa'da ise 6. sırada yer alır hale geldiysek bunlar gayretle oldu. Şimdi hedef ilk 10'a girmek. Satın alma paritesine bakınca 13. sırada yer alıyoruz ama bu bize yeterli değil."
(Dünya tarihinde beğendiğiniz liderler kimlerdir?) " Ben geçmişten bugüne bakmak gerekir. Her şeyden önce bizim için önder diye baktığımızda geçmişten bugüne dediğimizde tek önderimiz sevgili peygamberimiz Hz. Mustafa'dır. Hak, hukuk,adalet dediğimiz her şeyde onda vardır. Ardından adaletin de timsali olarak 40. Müslüman Hz. Ömer bu yönüyle çok büyük önem arz ediyor. Çağımıza doğru yaklaştıkça Osmanlı'da, Selçuklu'da örnek liderlerimiz var. Cumhuriyetimizin kuruluşunda Gazi'nin önemli bir yeri var. Bunlar dönemlerine damgalarını vurmuşlar. Bu şu anda yaşayan liderler noktasına baktığımızda da şu andaki liderlere bakıyorum, oturuyoruz, konuşuyoruz falan biraz dara zora giriyoruz. Tabii bölgesel olarak öyle liderler var ki gerçekten gizli ajandası yok, ama öyle liderler de var ki gizli ajandaları var. Mesela Körfez'de doğrusu ben genç, dinamik olması sebebiyle Şeyh Temim'i beğenirim. Çünki, özellikle nerede darda aklan bir ülke varsa onların yanında. Avrupa'ya girdiğimizde şu anda ciddi manada lider krizi, lider boşluğu var. Avrupa'da şu örnektir diyebilecek cesareti bulamıyorum. Başbakanlığımın ilk dönemlerinde beğendiğim lider Almanya'da Schröder'dir. Sosyal demokrat bir lider olarak Schröder'in dürüstlüğünden ben çok şeyler aldım. Almanya için o aslında önemli bir liderdi. Reformları yapmıştır, reformların bütün verimliliğini Merkel kullanmıştır. Ama gerçekten önemli bir isimdi. Üzerinde spekülasyonlar olmasına rağmen İtalya'da Berlusconi beğendiğim liderlerden biri olmuştur. Biz İtalyanlar'la iş birliğini çok başarılı götürdük. Afrika'ya doğru uzandığımızda iş birliği yaptığımız ve olabileceğimiz liderler var. Fakat Afrika hâlâ bunun farkında değil. Son zamanlarda da severseniz sevmezseniz, Sayın Trump bu noktada önemli bir isim. Gizli ajandası yok. Ne biliyorsa bunu çok açık söyler. Saklısı gizlisi yok. Bana karşı çok açık söyler ben de kendisine karşı çok açık söylerim. Bir diğer lider de Rusya Devlet Başkanı Putin'dir. Birbirimize karşı çok açık ve net oyunlarımızı oynuyor, adımlarımızı atıyoruz. Bölgede barışı yine beraber sağlayacağız."
(Dünya liderleriyle karşı karşıya geldiğiNizde aynı netlikte insan hakları konularını onların karşılarına getiriyor musunuz? Ölen insanları, Aylan bebeği örneğin?) "Fakirin en büyük özelliği budur. Herhangi bir olanı hatırlatmamak, veya gizli tutmak dürüst bir siyasetçiye yakışmaz. Örneğin son dönemde bir NATO zirvesi yaşadık, bütün düşüncelerimizi dile getirmek suretiyle anlattık. Bunun dışında bir dörtlü zirve yaptık. Burada çok açık ve net ne söylediysem her zaman bunu orada da gündeme getirdim. İngiltere Başbakanı bu noktada çok açık ve samimi bir insan. E biraz Türklük var ya. Çankırı'dan gidiş var. Çok açık oynuyor. Oradaki görüşmemizde de bunu açıkça o da ortaya koydu, ben de. Ertesi gün de zirvede görüşmelerimizi açıkça paylaştık. BM Genel Kurulu'nda 20'ye yakın liderle bir araya geldik. İkili görüşmelerimiz de oldu. Açık ve net. Kim olursa olsun. Eğer bunları açık ve net paylaşmazsak netice almamız mümkün değil. Biliyorsunuz son dönemlerde Akdeniz'de bir sıkıntı yaşıyoruz. Daha önce Ege'de. Yunanistan'ın Başbakan'ı ile bir araya geldik, yaklaşık bir buçuk saat görüştük. Bu görüşmede son gelişmeleri hiç gizli değil, açık ve net ne söylemem gerekiyorsa bunları söyledim. Gizli kalırsa onunla sadece sancı çekersiniz. Ama açık ve net ortaya koyarsanız sancıyı o çeker. Attığımız adımlarla da aldığımız neticeler ortada.
Libya'da da bir adım attık. Libya'da attığımız bu adımda karşımızda birileri bütünleşmiş. Kimler? Yunanistan, Mısır, İsrail, Güney Kıbrıs. Biz ise Libya ile beraber olduk. Aslında ta Kaddafi döneminde başlayan bir süreçti bu. Şimdi biz bu adımı attık. Hafter denilen bir adam var ortada. Bunun uluslararası bir kimliği, temsili yok. Uluslararası şu anda tanınırlığı olan Sarraç. Biz de onu muhatap aldık. Neticede de imzalar atıldı. TBMM'den geçti. Şimdi de BM'ye gönderdik. Bundan sonra da yolumuzu almaya devam edeceğiz. Bizim bir tane sondaj, sismik araştırma gemimiz yoktu. Dünyadan kiralamaya kalkarsınız vermezler. Şimdi bizim iki tane var. Üçüncüyü almak için de pazarlık yapıyoruz. Biz bunalrı boşuna almadık ki. Yeni çekilen bantla Libya'nın menfaatlerini ve KKTC'nin menfaatlerini korumaya yönelik adımlar atacağız. Bunlar uluslararası deniz hukukuna uygundur."
"Kazan - kazan esasına dayalı olarak Akdeniz'e kıyıdaş ülkelerle adım atabiliriz.
"Libya isterse asker gönderebiliriz"
(Libya'nın Birleşmiş Milletler tarafından tanınan meşru hükümeti eğer bir destek isterse Türkiye'den askerimiz Libya'ya gider mi?) Ülkelere bunların bilgilerini sürekli veriyoruz. Asker gönderme konusunda Rusya'dan bir güvenlik şirketi söz konusu. Bu şirket oraya güvenlikçilerini göndermiş vaziyette. Eğer Libya bizden böyle bir talepte bulunursa, biz Libya'ya da hele hele bu askeri güvenlik anlaşmasını yaptıktan sonra aynı şekilde elemanlarımızı yeteri derecede neyse gönderebiliriz. Bunlar bizimle böyle bir güvenlik anlaşmasını imzaladıktan sonra bir engel söz konusu değildir."
"Almanya senin sınırın var mı? Fransa, İngiltere senin? Bizim orada 911 km sınırımız var. Biz sürekli taciz ediliyoruz. Bizim şehitlerimiz var tabii ki de orada olacağız. Siz ne zaman çıkarsanız, biz de bu teröristlerden orayı ne zaman temizlersek o zaman çıkacağız. Bizim Suriye'nin topraklarında gözümüz yok. Bizim mevcut topraklarımız bize yeter."
"Müslüman olduğumuz için bizi Avrupa Birliği'ne almıyorlar"
"Bizi liderler zirvesine davet etmediler. Türkiye'nin dışındaki iki ülkeyi AB'ye dahil ettiler. Arkadaşlar neden? Açık ve net söyleyeceğim. Benim bu ifadelerimden çok rahatsız oluyorlar. Sizin nüfusunuz çok fazla diyorlar ama gerçek sebep bu değil. Gerçek sebep biz Müslümanız. AB ülkeleri içinde halkı Müslüman olan bir ülke başka yok. Yahu gerçeği söylesenize. Fransa'nın eski bir büyükelçisi vardı, 'Boşuna uğraşmayın sizi AB'ye almayacaklar, siz Müslümansınız' demişti. Bunları bizim yüzümüze söylemiyorlar. Ben kendilerine de söylüyorum. Biz çekilelim diye bekliyorsanız, biz sabrediyoruz. Biz kendimiz çekilmeyeceğiz, siz göndereceksiniz. AB bu. Bundan 18 sene önce AB'ye muhtaç bir ülke vardı, artık yok. Biz artık kendi göbeğimizi kendimiz kesiyoruz. Biz güçleneceğiz, daha güçlü olacağız, daha güçlü oldukça da önümüzde kimse duramayacak."
(Nobel Edebiyat Ödülü'nün Avusturyalı yazar Peter Handke’ye verilmesi) "Bu çok önemli bir sınavdı ve bu Nobel'in de ne olduğunu ortaya koydu. Nobel kendini tüketmiş, kendini bitirmiştir. Nobel tamamiyle siyasi, ideolojik davranan bir kuruluş konumundadır. Benim için Nobel'in hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Türkiye olarak da bu törene kesinlikle katılmayacağımızı ve sözümüzün geçebileceği tüm ülkeleri de haberdar ettik, kendilerinin de bu törene katılmamalarını özellikle istedik. Niçin? Böyle bir katili ödüllendirmek zulüm ile ortak hareket etmektir. Nobel şu anda zulme rıza zulümdür ilkesinden hareketle bir defa böyle bir zalime ödül vermekle ona ortak olmuştur. Bizim bu tür bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil. Bu adamın destek verdiği adamlar hepsi mahkûm edilmiş kişiler. Mahkûm edilen adamlara methiyeler düzen birine ödül veriyorsanız sizin artık uluslararası camiada takdir edilecek hiçbir yanınız kalmamıştır demektir. Bu akşam önemli bir toplantım var bunun için bu toplantıda bu konuya özellikle zaten değineceğim. Bizim de Nobel'e artık ideolojik olan yaklaşımlarından başka hiçbir özelliğini ortaya koymak suretiyle, bu sadece şu anda verdikleri ödülle değil, bundan önceki verdikleri ödüllerde de hep bunlara dikkat etmişlerdir. Mesela Türkiye'den kalkmışlardır Türkiye'ye ödül vermişlerdir. Niye? Mantık, anlayış budur. Bundan sonra da bunlar bu şekilde devam edeceklerdir. Hiçbir zaman objektif bakalım, bu gerçek manada ilim adamıdır, biz bu ilim adamına bunu verelim, örneğin Aziz Sancar hocamıza vermiş oldukları ödül gibi orada tartışılacak herhangi bir durum söz konusu değil. Niye? İlmiyle bir defa temayüz etmiş bir hocamızdır. Eyvallah. Biz de alkışlarız ama kalkıp da böyle bir teröristleri kendi romanına yansıtanları siz Nobel'e layık görürseniz bizim de sizi tanımamız mümkün değildir."
(Bir gün size Nobel verilmek istenirse ne yaparsınız?) "Almam."
"Sevgili gençler öncelikle şunu bilmeniz lazım şu an itibariyle 110 bin Suriyeliye biz vatandaşlık verdik."
"Bay Kemal bundan rahatsız olur. Biz iktidar olursak bunları Suriye'ye göndereceğiz diyor. Bizim bombalara göndermeye niyetimiz yok. Şu an itibariyle kendi evlerine, topraklarına dönmek isteyen gönüllülük esasına dayalı olarak dönecekler. Güvenli bölge tezimiz tutarsa, plan projemiz hazır, ben bunları uluslararası camiada görüşüyorum, bunu yaparlarsa beraberce Tel Abyat'tan Irak sınırına kadar olan bölgede bu projeleri hayata geçireceğiz. Bir milyona yakın insanı oraya yerleştirebiliriz. Bu insanlar buralarda kalabilir, asla cebri bir şey söz konusu değil. Diğerleri için ise aynı şekilde ülkemizde vatandaşlığı varsa çalışanlar olacak. Bunlardan da aynı şekilde istifade etmiş olacağız. Kötü propaganda var. Bunlar geri gönderilmeyecek diyorlar, biz gönüllülük esasına dayanarak geri göndermekten yanayız. "
(Sizce BM reform edilerek hürriyete kavuşabilir mi? Yoksa uluslararası başka bir yapı mı gerekir?) "BM birinci dünya savaşı sonrası şartlarda teşekkül etmiş bir yapı. O günden bugüne çok şeyler değişti. O günün şartlarıyla dünyayı değerlendiremeyiz. Dikkat edilirse daimi üyeler arasında 5 ülke, İngiltere, Fransa bir kenara, Rusya'yı da Avrupa ülkesi sayabiliriz, bir tarafta Amerika var. Bunların içinde Müslüman bir ülke yok. Dini anlamda bir kopuş söz konusu. Kıtalara bakınca da her kıtanın temsil edildiğini söylemek mümkün değil. Bizim söylediğimiz bu 15 geçici üye olan ülkelerin hiçbirinin anlamı yok. Biri hayır diyorsa oradan karar çıkmaz. Bu adalet mi! Dünya beşten büyüktür. "
"20 tane daimi üye olabilir. 10 tanesi bir ikinci yılda değişime tabi olur. Bu değişimle birlikte bu ülkelerin her biri de daimi ülke olma şansını yakalar. 198 ülke de bu şekilde daimi üye olma şansını yakalayınca dünya şunu konuşacaktır, benim de temsil yetkim var. Bir geçici üye olabilmek için yapılan lobi faaliyetler akla hayale gelmez. Almanya şimdi diyor ki ben 5+1, Japonya da, Hindistan da, ben de istiyorum. Bırakın bunları 198 ülkelerin tamamı daimi üye olsun. böylece tüm bu ülkeler daimi ülke olma şansını yakalasın, 5 ülkenin hegemonyası altında ezilmesin."
(Karar alma süreçleriniz hepimiz adına çok önemli. Bir konu ile alakalı karar alıyorken nasıl bir süreç takip ediyorsunuz?) "Şu anda çok açık net bir defa karar alma sürecim kesinlikle tamamyla istişare kaynaklıdır. Bu istişarede iki ayak vardır. Biri partimin kabinesidir, bir diğeri de partimiz MYK'sıdır. Buralarda bu görüşmeleri yapar, adımı ona göre atarız. Bunun dışında yeni dönemde ofisler oluşturuldu. Oralarda görüşülmesi gerekenleri istişare ederler."
(Bazen ani kararlar almak gerekiyor. Öyle durumlarda nasıl bir süreç gelişiyor?) Orada sizin o ana kadar birikimleriniz, doluluk oranı neyse zaten liderlik de budur. Orada lider olarak o adımı atarsınız. Zaten Davos denilen olay da böyle olmuştur."
(Siyaset açısından elinizi açık ediyorsunuz, bundan hiç çekinmiyor musunuz?) "40 yıllık bir siyasi hayatımız var, tecrübelerimiz var. Bunlar bizim için bir birikim. Biz siyaset mektebinde 40 yılımızı geçirdik. Bizlere bu tür sorular geldiğinde cevap verme ehliyetini veriyor."
(Pek çok ülke dolaştınız, sizi gerçekten en mutlu eden şey ne oldu?) "Öyle bir soru ki bu, her ülkenin kendine has birçok özellikleri var. Mesela öyle bir ülkeye gitmişsinizdir ki bu ülkeye 20 yıl önce gittiğinizde bu ülke farklıdır, 10 yıl sonra gelişmişliğiyle çok farklıdır. Belediye başkanıyken, Başbakanken, cumhurbaşkanıyken gittiğim ülkelere bakışım hep farklı olmuştur. O ülkelerden bize gelenler de aynı şekilde bakıyorlar. İstanbul'u tanıyamadım diyorlar. Kapadokya'ya gittim tanıyamadım diyorlar. Niye? Sürekli bir dönüşüm var. Bu ülkelerde değişim olmuyorsa zaten bu ülkeler yerinde sayıyor ve yok olmaya mahkûm. Mesela bugünkü Çin'i tanıyamazsınız. 20 yıl önceki haliyle değil. Amerika da öyle. Biz dikey mimariye karşıyız ama tehdidi de altındayız ama Manhattan'da dikey mimari hakim, hava sirkülasyonu yok. Bu değişi,m süreci içerisinde bu ülkelerdeki liderlerin geliş gidişlerine göre de çok şey değişiyor. Sosyal hayatta da insanlara bakışlarının çok değiştiğini görüyoruz. Almanya'da insan haklarında her şey çok huzurlu diyemem. Fransa'da diyemem. Buyurun sarı yeleklileri nereye yerleştireceksiniz? Baktım bir bayanı yerde sürüklüyorlar, nerede insan hakları? Aynı şey diğer Batı ülkelerinde. Ama lafı gelince kimseye bırakmıyorlar. Fransa'nın kara lekesi. Ama Türkiye'de Gezi olayı olunca yer yerinden oynadı biz böyle bir şey yapmadık kimseye. Fransa'daki polisin yaptığını bizim polisimiz yapsa kıyamet kopardı. "
(KYK borçlarının silinmesi gündemde mi?) "Bu şu anda gündemimizde. Değerlendirmesini bütçe müzakerelerinden sonra masaya yatıracağız. Öğrencilerimizin lehine olacak bir adımı da atacağız. Kredi konusundaki derdimiz, istiyoruz ki bursu her müracaat eden alıyor. Kredi farklı. Krediyi her müracaat eden alıyor ama geri ödemek üzere alıyor. Şimdi bu atılacak adımda bütün borçlu olanların beklentiniz biliyorum, tamamıyla borçların silinmesi süreci olacaktır. O zaman farklı bir beklenti oluşacaktır. O zaman ya kredi olayı kalkacaktır, onun çalışmasını değerlendirmelerini yapıp adımımızı da ona göre İnşallah atacağız."
(20 yıl sonra nasıl bir dünya, nasıl bir Türkiye?) "Öncelikle hedefimiz inşallah ülkemizi dünyada ilk 10'un içerisinde görmektir. Bu bizim belirlenmiş olan hedefimizdi. Bu hedefe doğru yürüyoruz. Diğer soru ise bizim için o da çok çok anlamlı. Bizim ömrümüz yeter yetmez ama bir 2023 hedefimiz var malum. Sonra bizim bir 2071 hedefimiz var, bunlara yürürken gelecek kuşaklar bizim özellikle dünyada Türkiye'nin belirleyici bir güç olma konusunda aldığı mesafeyi yaşayacaktır. Nasıl bir dünya? Zulmün değil barışın egemen olduğu bir dünya her zaman hayalimizdir. Bunu başarmamız lazım. Birçok ülkede emperyalizmin hâkim ruhunu görüyoruz, bundan kurtulmamız lazım. Afrika'ya bakınca kişi başına milli gelirin nerelerde olduğunu görüyoruz. 20 yıl önceki Türkiye'nin durumu onlarda yok. Biz şuanda uluslararası donörler camiasında en az gelişmiş ülkelere destek veren ülke Türkiye'dir, bir numarayız. Bizden milli gelir itibariyle çok çok üstte olan hiçbir ülke bunu yapmıyor."
(Sizin Cumhurbaşkanı olarak insan hakları olarak gençlerden beklentiniz nedir? ) "Gençlerimizden şunu bekliyorum, özellikle benim dört tane kelimem var çok önemli, oku, düşün, uygula, neticelendir. Okuyacağız, okuduğumuzu düşüneceğiz, uygulayıp hayata geçireceğiz. O da yetmez, neticelendireceğiz. Sevgili gençler, rabbimiz bize okumayı emrediyor. Emrederken tabii bir de peygamberimiz de bize iyi ahlakı emrediyor. Bizim gençlerimizin içinden asla terörist çıkmamalı. Diyarbakır'daki annelerin nasıl ağladığını görüyorsunuz. Dün akşam mutlu oldum, çünkü bu kaçırılan gençlerden birinin annesiyle konuştum, onun mutluluğuna erdim, o da annesiyle içişleri Bakanlığımız aracılığıyla bağlantı kurdular. Bugün annesine dönecekti. Herhalde şimdi dönmüştür. Bu gençler 13-14 yaşlarında dağlara kaçırıldı. İçinizde anne baba adayları var, evladınızdan mahrum olmanın durumunu bir düşünün. Bu gençler nasıl bu hale getirildi? Biz elinde kalem kitap olan bir Türk gençliği görmek istiyoruz. Sizin hizmetkârınız olalım diyoruz. Fiziki mekânlar değil bu mekânların içinde yetişenler işi bitiriyor. "