Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, NATO Liderler Zirvesi'nin ardından konuşuyor.
Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
"Koronavirüs salgını bu değişim sürecini daha da hızlandırmıştır. Yüz yılın en büyük sağlık krizi olarak nitelenen salgın, sistemdeki açıkları ve yapısal sorunları bir kez daha gözler önüne sermiştir.
"Demokrasi ve demokratik değerler yara alırken, sorun çözme mekanizmaları işlerliklerini kaybediyor. Uluslararası toplum tarafından terk edilmiş olma düşüncesi, yoksul ülkeleri içe kapanmaya sürüklüyor. Salgınla beraber ekonomileri iyice kötüleşen az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere yardımın şarta bağlanması, adalete olan inancı yaralıyor.
"Özellikle gelişmiş ülkelerin korumacı tedbirlere başvurması, salgın kaynaklı ekonomik sıkıntıların derinleşmesine sebep oluyor. Hepimiz güvende olana kadar hiçbirimizin güvende olmayacağı gerçeğiyle bir kez daha yüzleşiyoruz. Bu manzara bize NATO'nun da üzerine inşa edildiği ittifak ve dayanışmanın önemini göstermiştir.
"Üye devletler, kurucu ilkelerine sahip çıkmalı ve ittifakı güçlendirmelidir. Akdeniz'den Karadeniz'e Avrupa'dan Asya'ya kadar NATO'nun sağladığı güvenlik şemsiyesine ihtiyaç duyulan her yerde ittifak aktif rol üstlenmelidir. Bilhassa NATO'nun küresel sınamalar karşısında daha etkin inisiyatifler üstlenmesi gerekmektedir.
"Zirve vesilesiyle özellikle ABD Başkanı Joe Biden'la az evvel bir araya geldik. NATO Brüksel Zirvesi'ni küresel ölçekte kritik hadiselerin yaşandığı atmosferde gerçekleştirdik. NATO 2030 sürecine ilişkin önemli kararların alındığı zirvemizi tamamladık.
"Toplantıda NATO'nun güvenliğine yönelik tehdit ve meydan okumalar hakkında görüş alışverişinde bulunduk. Stratejik konseptin günümüz şartlarına uygun olarak güncellenmesi sürecini başlatan kararı onayladık. Terörle mücadele başta olmak üzere, Türkiye'nin önceliklerini, hassasiyetlerini ve haklı beklentilerini müttefiklerimizin dikkatine sunduk. Ancak, terör meselesinde örgütler arasında ayrım yapan, iyi terörist kötü terörist sınıflamasına giden çarpık anlayışı korunuyor. Böyle çarpık bir anlayışın terör örgütlerine cesaret vereceği açıktır. Bir terör örgütüyle diğerinin yok edilemeyeceği ortaya çıkmıştır.
"Türkiye DEAŞ belasına karşı göğüs göğüse mücadele etmiş, Suriye'nin güneyinden bu örgütün atılmasını sağlamış tek NATO müttefikidir. 8 bin 200 metrekareden fazla alanı terörden arındırdık. İdlib'de tesis ettiğimiz güven atmosferiyle büyük bir göç dalgasının önüne geçtik. Son günlerde İdlib'e yönelik hem rejim hem de PKK kaynaklı saldırıların yoğunlaşması bölgeyi kaosa sürüklemeyi amaçlamaktadır.
"Gerek zirve hitabımızda, gerekse ikili görüşmelerimizde YPG/PKK'ya verilen desteğin sonlandırılması gerektiğini açıkça dile getirdim. Suriye'nin bir terörist yetiştirme kampına dönüşmesinin de önüne geçmeye çalıştık. Bugün kadar 9 bine yakın yabancı terörist savaşçı yakaladık, ülkelerine geri gönderdik. 100 bini aşkın terör şüphelisine ülkemize giriş yasağı koyduk. Kaynak ülkelere teslime ettiğimiz teröristlerin serbestçe dolaşabilmesi, hatta kimi ülkelerde terör eylemi yapabilmesi büyük bir zaafiyettir. Türkiye sadece PKK, FETÖ ve DEAŞ'la mücadelesinde değil, yabancı terörist savaşçıların engellenmesine yönelik çabalarında da tek başına bırakılmıştır.
"Yaklaşık 10 yıldır 3,6 milyon Suriyeli sığınmacıya sahip çıkan Türkiye'ye verilen taahhütlerin çoğu yerine getirilmemiştir. Meşru hükümetin daveti üzerine sağladığımız eğitim ve danışmanlık desteği, Libya'nın uzun süreli bir iç savaşa sürüklenmesini engelledi. Dağlık Karabağ'da 30 yıllık bir gecikmeyle de olsa adalet tecelli etti, bölgede umutlar yeniden yeşerdi.
"Temennimiz tüm müttefiklerimizin sığ siyasi hesapları artık bir yana bırakıp, Türkiye ile tam bir dayanışma sergilemesidir.
"Zirve vesilesiyle ABD Başkanı Joe Biden'la az evvel bir araya geldik. Uzun yıllara dayalı dostluğumuzun bulunduğu Sayın Biden'la kapsamlı görüş alışverişinde bulunduk. Hem görüş ayrılığı yaşadığımız meseleleri, hem de ortak çıkarlara sahip olduğumuz alanlarda iş birliği alanlarını ele aldık. Etkin iş birliğine ihtiyaç duyduğumuz coğrafyalarda yapacağımız çalışmaları görüştük.
"Bu görüşmede salgın sonrası ortaya çıkacak yeni fırsatları da dikkate alarak aramızdaki ekonomik potansiyelin tam anlamıyla hayata geçirebilmesi için atılacak adımları değerlendirdik. İki müttefik ve stratejik ortağa yakışacak şekilde doğrudan iletişim kanallarını kullanmakta mutabık kaldık.
"Neticede son derece yararlı, samimi bir görüşme oldu. Her alanda karşılıklı saygı ve çıkara dayalı verimli bir iş birliği döneminin başlaması anlamında güçlü bir iradenin olduğunu görüyoruz. Türkiye, ABD ilişkilerinde çözülemeyecek hiçbir mesele olmadığını, tam tersine iş birliği alanlarımızın sorun başlıklarından daha geniş ve zengin bir görünüm sergilediğini düşünüyoruz.
"Zirve marjında bir diğer görüşmeyi de Birleşik Krallık Başbakanı Sayın Johnson'la yaptık. Görüşmemizde dost, müttefik ve stratejik ortak olarak iş birliğimize verdiğimiz önemi ve sürdürülmesine yönelik irademizi vurguladık. Sıklıkla konuştuğum Şansöyle Merkel'le kapsamlı bir fikir teatisi gerçekleştirdik. Yunanistan Başbakanı Sayın Miçotakis'le görüşmemizde yeniden canlandırdığımız diyalog mesajını sürdürmeyi kararlaştırdık. Görüşmelerimizi ikili olarak yapalım ve daha da ilerisi, biz görüşmelerimizi gerekirse özel hattan yapmak suretiyle aramıza birilerini sokmamıza gerek yok kararı aldık.
"Bu görüşmelerde de ikili ve bölgesel konular ile AB'deki konuları ele aldık. Dün Litvan ve Leton mevkidaşlarımla görüşmelerim oldu. Bu görüşmelerde ikili ilişkilerimizin yanı sıra, 24 Haziran'daki zirve öncesi Türkiye-AB ilişkileri konusunda görüş alışverişinde bulundu. Dün ayrıca Sayın Orban'la da verimli bir ikili görüşme yaptık.
"Belçika hükümetine ve NATO Genel Sekreteri Sayın dostum Stoltenberg'e teşekkürlerimi sunuyorum.
"Afganistan konusundaki düşüncelerimizi çok açık net olarak sayın Biden'a ifade ettim. Türkiye eğer Afganistan'dan çıkmamız istenmiyorsa, özellikle orada belli bir desteğin verilmesi isteniyorsa, diplomatik, lojistik, bunun yanında mali konularda Amerika'nın bize vereceği destek büyük önem arz ediyor. Ayrıca tabii ki burada Taliban gerçeğini bir kenara koymak mümkün değil. Onlarla da birçok konuları farklı atacağımız adımlarla sürdürebiliriz. Biz Pakistan'ı da yanımıza alma düşüncemizi kendilerine söyledik, Macaristan'ı yanımıza alma düşüncemizi kendilerine söyledik. İstiyoruz ki Afganistan halkı herhangi bir sıkıntı yaşamadan istiyoruz ki bu desteği kendilerine verelim. Şu an için bir mutabakat söz konusu, bir sıkıntı söz konusu değil.
"S-400'ün gündeme gelmemesi mümkün değil ama bizim düşüncemiz daha önce neyse aynı düşünceyi Sayın Başkan'a ifade ettim. F-35 konusunu aynı şekilde ifade ettim. Savunma sanayii ile ilgili olarak yapabileceklerimiz nelerdir bunları ifade ettim. Bundan sonraki süreçte de dışişleri bakanlarımız, savunma bakanlarımız muhataplarıyla görüşmek suretiyle bu işi sağlama bağlayacaktır.