Kadın önce kabından sonra da yoldan çıktı. Bugün pozitif ayrımcılık üzerinden kucağımızda nur topu gibi büyük bir kriz bulduk. Kadını şimdi çıktığı ağaçtan veya erik ağacından nasıl indireceğiz? İnsanlık olarak şimdi en büyük sınav kadını yeniden toplumun bir parçası haline getirmek, yabancılaşmaktan kurtarmak, normalleştirmek. Bunun yolu da galiba erkeğin erkek olmasından geçiyor. Erkek erkekliğini ve rolünü kaybedince kadın da kadın olmaktan çıktı. Şöyle bir genelleme yapmamız mümkün: Kadınlar sertleşti erkekler ise yumuşadı. Bunun başka bir ifadesi kadınlar erkekleşti erkekler ise kadınsılaştı. Böylece toplum altüst oldu. Görev dağılımına veya fıtrata bakmayan medeniyet erkek ile kadının rollerini birbirine verdi. Kadından hem kadın hem erkek olmasını istiyor. Hem evde ev kadını hem de işte iş kadını olmasını istiyor. Erkekten de hem işte iş adamı hem de evde ev kadını olmasını istiyor. Hayat müşterek olduğundan veya eşit olduğundan iş bölümüne vakit kalmıyor. İş alemi veya sektörü fıtratın ve insanın özelliklerini törpüleyerek, dönüştürücü ideolojik bir sektör olmuştur. Kadının çalışması haram değildir. Belki psikolojik ve sosyolojik olarak onu yararlı bir insan yapar. Lakin kadının çalışmasını ideolojik zemine indirirseniz ve karma haline getirirseniz erkekleştirirsiniz. Dolayısıyla kadının çalışması bir ihtiyaçtan ziyade bir alışkanlık ve sektör olmuş bu da onu erkeksileştirmiştir. Ortaya çıkan içtimai ihtilalin veya dengesizliğin nedeni budur.
Eskiden kadın çalışmıyor muydu? Çalışıyordu ama kendi fıtri sınırları içinde. İdeolojik bir meshe ve dönüştürülmeye tabi tutulmamıştı. Şimdi ise kapitalizmin dönüştürme aracı haline gelmiştir. Dönüştürme aracı olarak, kendisi olmaktan çıkarak, medeniyetin kurbanı haline gelmiştir. Bu nedenle rahimiyeti temsil eden kadın vahşileşmiştir. Tavahhuş etmiştir. Kadınlar şimdi erkeklerden ziyade sigara içiyorlar. İçki tüketimlerinde de artış var. Bunun nedenlerinden birisi nefsaniyet ve enaniyet ise ikincisi kadının yalnızlığı ve yükünü paylaşacak hayat arkadaşından mahrum kalmasıdır. Nefsaniyet ve enaniyet yüklü kimliğinden dolayı karşı cinsle köprü kuramıyor. Gözü açıldığından beraberlikleri kalıcı olamıyor. Günlük ilişkiler yaşıyor. Bu nedenle de sürekli olarak cinayet haberlerinin öznesi olmaktadır. Eskiden erkekler birbirlerine yan baktın diye racon keserler ve birbirlerine sataşırlardı. Şimdi kadınlar birbirlerine yan gözle baktıkları için sataşıyorlar, dalaşıyorlar!
Bu tür haberlerin ardı arkası kesilmiyor. İstanbul’da artık kadınlar taksicileri gasp ediyorlar. Kadınların bu alışılmadık halleri artık gazetelerin sarı sayfalarını süslüyor. Bu da nereye yuvarlandığımızı ve nerelere sürüklendiğimizi gösteriyor. Arbede olaylarının başkenti Adana’da bu kez kadınlar maske takarak adam öldürüyorlar ve gün ortasında cinayet işliyorlar. Bütün bu haberleri alt alta topladığımızda kadının kimyasının değiştiğini görüyoruz. Sefaletiyle karşılaşıyoruz. Hayat tarzı yüzünden hayat alanını kaybeden kadın aynı zamanda hayat arkadaşını ve partnerini kaybetmiştir. Bu seçtiği hayat yolunda tek başına yapayalnız ve güvensiz yoluna devam etmek zorundadır. Daima üzerinde bunun gerilimini taşıyor. Nimet külfet veya zevk ile günah dengesi! Eskiden beyefendiler hanımlarına ‘refikam / hayat arkadaşım’ diye hitap ederlerdi. Şimdi erkekler eşim veya hanımım dese de bu ifade ağızlarından kuru olarak çıkıyor. Eşler iyi ve kötü günlerde beraber olmak yerine iyi günlerini bile paylaşamıyorlar. Zira ortada bağı devam ettirebilecek bir ölçü ve anlayış kalmamıştır. Hayatın akışının keskin bozulduğu hengamede evliliklerin doğru gitmesi düşünülemez. İndirgemecilik aileyi dibe vurdu ve artık single/tekil hayatlara gömüldük. Hayat tarzını değiştiren kadın bu vesile ile hayat alanı ve hayat arkadaşını da kaybetmiş bu da onu saldırgan kılmıştır.
Kısaca asrilik veya dehrilik veya modernizm derken bu akıntı bizi kendimiz olmaktan çıkardı ve kıyılarımızdan uzaklaştırdı, bu suretle medeniyetin kurbanları haline getirdi. Kısaca Batı medeniyeti kadını yoldan çıkardı. Kimliğini kaybeden kadın kimliğini arıyor. Hastalığa çare hastalıklı ortamdan çıkmak, kurtulmaktır. Bizim yeni bir çıkışa ihtiyacımız var. Beni İsrail’in Mısır’dan çıktığı gibi bizim de medeniyetten çıkışa ihtiyacımız var. Çareyi çaresizlikte aramamamız gerekir. Derhal kadına çeki düzen vermek gerekiyor yoksa zeminimizi yitiriyoruz. Kadını iş kadını yapayım derken anneyi, eşi, bacıyı ve hanımefendiyi kaybediyoruz. Kadın kadına bırakılmayacak kadar önemlidir. Kadının bedeni kadınındır nefsaniyetin ve egoizmin ifadesidir. Özenle duyurulur!
Mustafa Özcan / Vahdet Gazetesi