Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en başarılı olduğu alan hangisidir? Eğitim ve kültürde başarısızlığını kendisi birkaç defa ifade etmişti. Ekonomide ilk on yıl tartışmasız başarılıdır; zira reforme edilmiş bir ekonomi devralmış ve AB sürecinin büyük katkısı olmuştu. Ekonominin dizginlerini tamamen kendi eline aldığı son 6-7 yılda kişi başına gelirde on yıl geriye düştük…
Hukuk devleti kıstaslarında en aşağılarda dolaşıyoruz.
İsraf yolsuzluk suçlamalarına rağmen, geneli itibariyle alt yapıda başarılı olduğunu söylemek lazım.
World Economic Forum’un 2020 “Competitivness” raporuna göre Türkiye’nin “kurumlar” puanı 47.7’de kalırken, “alt Yapı” puanı 67.1’dir ve Rusya’nın 10 puan üstündedir.
Ama Erdoğan’ın en başarılı olduğu alan kitlelerle duygudaşlık kurabilmesi ve bunu propagandaya tahvil becerisidir.
PROPAGANDA TEKNİĞİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçenlerde dış ticaret rakamlarını açıklarken ihracatta rekor kırdığımızı söyledi:
“İhracatımız yüzde 12.9 oranında artışla 254.2 milyar dolar olarak gerçekleşti…”
Doğru… Ama ihracatımız evet yüzde 12.9 artarken ithalatımız yüzde 34.3 oranında artarak 364.4 milyar dolara fırlamıştı! Dış açık ise 110.2 milyara dolara çıkmıştı!
Erdoğan bunları ağzına almadı.
Propaganda tekniği olarak iyiyi söyleyip kötüyü örtmenin çok ötesinde bir sorun var burada: İhracat ve ithalat rakamları, “Çin böyle kalkındı” diyerek ilan edilen ve “Türkiye Ekonomi Modeli” diye de yerli ve milli bir etiket yapıştırılan modelin iflasını yansıtmaktadır!
Çünkü Erdoğan’ın anlatımıyla bu modelin asli amacı dış ticaret fazlası verilmesiydi, Çin de böyle büyümüştü:
“Altı aylık bir süreç öngörüyoruz. Zor olanı seçtik ama 4-5 aya toparlanacağız, 6 ay sonra ise meyvelerini yiyeceğiz. Vatandaş da bunu hissedecek. Üretimle yabancı yatırımcıların dikkatini çekeceğiz. Çin böyle büyümüş…” (3 Mart 2021)
Demek ki, 2022’de “meyveleri toplamak”, 2023 seçimlerine bolluk içinde girmek tasarlanmıştı.
REFORM YERİNE POPÜLİZM
2022 yılında Türkiye ihracatını yüzde 12.9 ama ithalatını yüzde 34.3 artırarak dış ticaret açığını patlatırken Çin ihracatını yüzde 7 ama ithalatını sadece % 1 artırarak dış ticaret fazlası kazanmaya devam etmişti.
Çin modelini basit bir ihracat fazlası sanmak yanlıştı. Fakat IMF’ye gidilirse İMF hortumların kesilmesi, Varlık Fonu deliğinin kapatılması, Merkez Bankası bağımsızlığı, İhale Yasası’nın şeffaflaştırılması ve kemer sıkılması gibi şartlar koşacaktı. Bu, Erdoğan’ın elindeki gücün ilgili bölümlerini kurumlara devretmesi demekti.
IMF’ye gitmeden de bu yapısal, kurumsal reformlarla Türkiye düze çıkabilirdi. Erdoğan; Naci Ağbal ve Lütfi Elvan döneminde buna “acı ilaç” demişti. (20 Kasım 2020)
Hem kurumların güçlenmesini hem acı ilacın oy kaybını göze alamadılar… Her şey oy için değil mi zaten?
Rasyonel ekonomiyi savunanlara “mandacı iktisatçılar” dediler. “Çin böyle kalkındı” diye ifade edilen “4-5 ayda toparlanma” hayali cazip geldi, “yerli ve milli” diye de etiket yapıştırdılar…
Reform yerine popülizm demektir bu.
Şimdi de seçim için ona buna karşılıksız “müjdeler” dağıtılıyor…
KİM SORAR, KİM ANLATIR?
Netice: Vatandaşların bankalara olan borcu 2022 yılının son haftasında 41 milyar lira daha artarak yıl sonu itibariyle 1 trilyon 574 milyar liraya yükseldi!..
Vatandaş oy versin, nasıl olsa seçim sonrası yine vatandaşın cebinden çıkacak!
2023 bütçesinde faize ayrılan kalem 565,6 milyar lira! Nasıl olsa bu da seçim sonrası yine vatandaşın cebinden çıkacak!
Bunların hepsi halının altında, seçim sonrasını bekliyor!
Ve Erdoğan sesleniyor:
“Ey gayri milliler, burayı iyi dinleyin: Milli paramızla ihracat yaptığımız ülke ve bölge sayısı 197’yi buldu!”
İşte propaganda ustalığı dediğim bu… Taraftarlarını inandırmaktadır.
Kim çıkıp da soracak, dış borcumuz ne kadar diye? 450 milyar dolar biliyorsunuz.
İYİ Partili Prof. Bilge Yılmaz dün açıkladı: “Yunanistan, bugün 1000 dolar borç almak için yıllık 41 dolar faiz ödeyecek. Biz, 1000 dolar borçlanmak için 97.5 dolar faiz ödüyoruz!”
Düyunu Umumiye faizi bile bunun altındaydı. İktidardan kim çıkıp “hani nas vardı?” diye soracak?
Yerli ve milli kavramı kültürel alanda değerlidir. Ekonomiyi ise ekonomi biliminin kavramlarıyla konuşmak gerekir. Kime anlatacaksınız bunu?..