Biz cemaat olarak şimdiye kadar kendisini yakından tanımamak ile birlikte ‘fıkıhçı bir hoca’ olarak bilirdik. Kendisi hakkında her müslümana karşı olması gereken güzel niyet ve düşüncelerden başkasını taşımazdık. Ta ki son zamanlarda hocamız ve cemaatimiz aleyhine sosyal medyada oluşturulan algı operasyonundan etkilenerek, bir ilim adamına yakışmayan tweetleri ile gündemimize girinceye kadar… Aleyhimize attığı tweetleri önce müslümanın müslümanla uğraşması İslam ahlakına sığmayacağı için görmezden gelip, “Beşer Şaşar” desek de başımıza gelen her olayda ve eline geçen her fırsatta hakaret dolu tweetlerle saldırıya geçmeyi üzerine vazife bilmesi artık ciddi bir tepki vermenin zamanının geldiğini gösterdi. Aksi takdirde cemaatimizi tanımadan ve hocamızı bir kez dahi görmemiş olmasına rağmen ortaya attığı yalan yanlış tweetler ve kustuğu zehir kafaları karıştırmaya yetecektir. Elbette ki bir cemaatin buna müsaade etmesi beklenemez. Biz de bu süreçte kendisini müslüman şahsiyetine sığmayan ahlakıyla ortaya koyan Faruk Beşer’i geçmişiyle de tanıtarak kamuoyuna ilan ediyoruz. Bunu yaparken kendisinin bize yaptığı gibi delilsiz, mesnedsiz tamemen zanna dayanan ifadeler yerine tamamıyla gerçek olan delilleri kullanacağız. Hatta bizim ona bir şey dememize gerek kalmadan kendi kendisini nasıl yalanladığını göreceğiz.
Faruk Beşer 15 Temmuz darbe girişimin ardından Muhterem hocamızın açıklamalarının çarpıtılıp bizi Gülen hareketiyle beraber gibi göstererek iftira ve kumpas girişimlerine başvurulduğu bir esnada aşağıdaki tweeti atmıştır.
Faruk Beşerin projeden kastı eğer ‘FETÖ’ projesi ise, Allah şahittir ki bizim Gülen hareketi ile eleştiri ve uyarıdan başka hiçbir diyalogumuz olmamıştır. Aksini iddia edenlerin getirebilecekleri kırpma videoların dışında sağlıklı ve sıhhatli hiçbir delilleri yoktur. Bu yüzden olacak ki bu konuda hiçbir delil bulamayan Faruk Beşer de Kur’an’ın emrini de çiğneyerek altıncı hissine yani zanna dayanarak konuşmuştur. Hâlbuki Rabbimiz “Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının” ayetiyle müslümanlara bilip bilmeden hislerle ortaya laf atmayı yasaklamıştı.
ALTINCI HİSLE DEĞİL BİRİNCİ HİS İLE BAKABİLSEYDİ BU TEHLİKEYİ GÖRÜRDÜ
Faruk Beşer’e sormamız gereken asıl mühim soru ise şudur; Faruk Beşer 2006 da ‘Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Fıkhını Anlamak’ kitabını yazarken acaba altıncı hissi neredeydi? O, kendisini hiç aldatmayan altıncı hissi gelecek için doğacak büyük bir tehlikeyi ve ciddi bir infiali nasıl göremedi. Eğer Faruk Beşer altıncı hissi ile değil birinci hissi ile bile meseleye bakabilseydi bu tehlikeyi görür ve böyle bir kitabı asla yazmazdı. Fakih bir hoca olarak hissine değil Kur’an ve sünnette göre bu hareketi inceleseydi, hareketin geleceğinin olmadığını ve Allah’ın şefkat tokadını yiyeceğini anlardı. Nitekim Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendi Kur’an ve sünnet bakışı ile kazandığı feraset ve basiret sayesinde Faruk Beşer’in 2006 da bile göremediğini 1998 de görmüş ve söylemişti.
ALDANDIK DEMEK ZORUNDA KALDI
Muhterem Hocamız bunu hislerine dayanarak değil, Allah’ın sünnetini iyi bilmesi Allah yolunda taviz verenlerin, Allah tarafından cezalandırılacağını ön görmesi sayesinde bilebilmişti. Böyle bir ölçüden ve bunun sonucunda böyle bir bakıştan mahrum kalan Faruk Beşerin ise ölçüsünün haktan yana değil güçten yana olmak olduğu anlaşılmaktadır. Bunun neticesinde 'altıncı hissim beni hiç aldatmadı’ diyen Faruk Beşer ‘aldandık’ demek zorunda kalarak kendi kendisi ile çelişmiştir.
Faruk Beşer başörtüsüyle ilgili verdiği İslam hukukuna aykırı fetvasına rağmen Fethullah Gülenin fıkhını ele aldığı bir kitap yazacak kadar aldanmıştı. Ve bununla da kalmayarak en güçlü zamanını yaşayan hizmet hareketini ve Fethullah Gülen’i kitabında övgülere boğmuştu. Şimdi kitabından alıntılarla Faruk Beşerin 6. Hissinin ne kadar güvenilir olduğunu görelim;
“1970 yılların sonundan 1980’nin sonuna kadar ulaşabildiğim bütün konuşma bablarını, pek çoğunu defaatle olmak üzere dinledim. Özel bir deftere notlar aldım. Çok önemli bulduğum notları bir araya getirerek 20 kadar seçme kaset yaptım. Aradığım bilgiye ulaşabilmek için diğer kasetlerin konularını da tek tek fişleyip bir index hazırladım… Çalışacağım ve yazacağım her konuda öncellikle onun söylediklerini anlamaya ve düşüncemin doğru olup olmadığını bu yolla test etmeye çalıştım. Bu benim için önemli bir teyitti… Bu esnada şununda farkına vrdım ki aslında benim kendimin sandığım fikirlerim kaynağı bu kasetlermiş… Bu itibarla yarın benim hakkında, faraza bir terceme-i hal yazılacak olsa, “ilmini aldığı kaynakların başında Fethullah Gülen Hoca gelir” denmesi tam isabet olur. “ (sayfa 12)
O EN SEVDİĞİM İNSAN OLDU
“Bu sebeple Hocaefendi en çok sevdiğim insan oldu. …Benim gözümünde o; “vahidü dehrih” (zamanın tek adamı) ve “feridü asri” (Asrın tek adamı) haline geldi. Hatta “ Ya Rab! Benim sağlığımdan al ve onun sağlına kat” diye bilmem kaç kez dua ettim. …Bunları söylememin bir hakkı teslim görevi olduğuna inanıyorum. Ve yine inanıyorum ki, Allah uzun ömür eylesin, yarın pek çok insan bu teslim de geç kalmış olacaklarını söyleyeceklerdir. İndi, şöyle iddialı bir çıkış yapsam “kendilerinden hiç ayrılmayanların bir kısmı da olmak üzere, cemaatinden kaç kişi Hocaefendi’yi benim kadar tanımıştır desem, birileri buna için için gülsede, ben kendimi asla fazla abartılı konuşmuş saymam.” (sayfa13)
“Hangi açıdan bakılırsa bakılsın Hocaefendi’nin alim olmasının yanında bihakkın müçtehit olduğunda da bizde şüphe yoktur. “ (sayfa17-18)
“Müceddit ise, hadisi şerifin ifadesi ile her asrın başında zuhur edip, dine arız olan bidatleri kaldıran ve dini, asli güzelliği ile gösteren, yenileyen kişi”, ya da kişiler , yani cemaatlerdir. Alim yada müçtehit olmadan bu işin yerine getirilebilmesi ise elbette mümkün değildir. Bu değerlendirme ile Hocaefendi’nin, en azından hizmet birimi ile birlikte böyle bir mertebeyi ihraz etmiş olarak görülmesinde şer’an ve aklen bir mani görülmemektedir.(Sayfa18)
Görüldüğü gibi 2006’daki Faruk Beşer’e göre F.Gülen vahidü dehrih” (zamanın tek adamı) ve “feridü asri” (Asrın tek adamı), müçtehit, müceddit vs. vs.dir. Faruk Beşer o zamanda yine kendisine olanca güveniyle bir hakkı teslim ettiğini zannediyor ve 6. Hissiyle insanların bu teslimde geç kalmış olduklarını söyleyeceklerini iddia ediyordu. Faruk Beşerin 6. Hissi o kadar kuvvetli ki (!) dediklerinin tam tersi çıktı. Şimdi soruyoruz; kendisini bu kadar büyük bir meselede bile yanıltan 6. Hissine şimdi neden güvenelim? Ve daha düne kadar F.Gülene mersiyeler yazan kendisiyken şimdi bizi onlardan gibi göstermeye çalışmasını ilmi-fıkhı bir tarafa bırakın hangi vicdana, hangi adalete ve hangi insanlığa sığdıralım?