Filistin Kurtuluş Örgütü'ne (FKÖ) bağlı Filistin Ulusal Konseyi, 15 Kasım 1988'de Cezayir'de Filistin devletinin kurulduğunu dünyaya ilan etti.
Bağımsız Filistin devletinin ilanına rağmen topraklarının İsrail işgali altında bulunması nedeniyle Filistinliler hala kendi kaderini belirleme hakkından mahrum. Bu zorlu şartlar altında yine de uluslararası toplumun Filistin devletini tanıması için büyük çaba sarf ediliyor.
Konuyla ilgili değerlendirmelerini AA muhabiriyle paylaşan uzmanlar, Filistin devletinin kuruluş ilanından 32 yıl sonra Filistinlilerin hala bağımsızlığa uzak bir noktada bulunduğunu belirtiyor.
"Bağımsızlık ilanı, öngörülü bir adım ve gerçek bağımsızlık için umut verici bir vizyondu"
Filistin'deki El-Eyyam gazetesinin Editör Yardımcısı Abdunnasır en-Neccar, Filistin'in aldığı tüm kararların önemli olduğunu ancak bu kararların takibi ve üzerine yeni bir şeyler konulması noktasında sorunlar yaşandığını belirtti.
"Filistin'in bağımsızlık ilanı, öngörülü bir adım ve gerçek bağımsızlık için umut verici bir vizyondu. Ancak bugün çok engel var." diyen Neccar, 1993'te yapılan Oslo Antlaşması'nın tabloyu kökten tersine çevirdiğini, müzakerelerin bağımsızlığı ertelediğini ve işgal güçlerinin durumu daha da karmaşıklaştırdığını ifade etti.
Neccar, işgali bitirmek için tek başına müzakere mantığının yeterli olmadığını, müzakereler ile direnişin birleştirilmesi gerektiğini dile getirdi.
Filistin ile İsrail yönetimi arasında 1995'te imzalanan "İkinci Oslo Antlaşması" çerçevesinde A, B ve C bölgelerine ayrılan Batı Şeria'nın yüzde 18'ini kapsayan "A bölgesi"nin yönetimi idari ve güvenlik olarak Filistin'e, yüzde 21'lik "B bölgesi"nin idari yönetimi Filistin'e "güvenliği" İsrail'e devredilirken, yüzde 60'ını kapsayan "C bölgesi"nin ise "idare ve güvenliği" İsrail'e bırakılmıştı.
Antlaşma, İsrail askerlerinin Gazze Şeridi ve Eriha'dan çekilmeleri ile başlayacak 5 yıllık bir geçiş dönemini öngörüyordu. Bunun yanı sıra Batı Şeria ve Gazze'de yönetimin Filistin otoritesine teslim edilmesiyle sonuçlanacak geçici bir dönemin belirlenmesi konusunda anlaşılmıştı.
Böylece, 1999 itibarıyla tarafların nihai statü anlaşması imzalayacağı ve Filistinlilerin kendi yönetimini oluşturması öngörülüyordu. Filistinlilerin istediği bölgeler Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'tü. Ancak gelişmeler planlanan şekilde olmadı ve İsrail bu taahhütlerine uymadı.
"Bağımsızlık ilanının somut adımlara dönüşmemesi, FKÖ'nün seçtiği uzlaşı sürecinden kaynaklanıyor"
El Halil Üniversitesi'nde Siyasi Bilimler alanında dersler veren Bilal eş-Şevbeki, "Bağımsızlık ilanının ana fikri, Filistin vatandaşının içinde bulunduğu krizi insani bir krizin ötesinde siyasi bir mesele olarak görmesidir. Bu siyasi mesele, bağımsızlık, kendi kaderini tayin ve Filistin devleti kurma hayalinin gerçekleşmesiyle sona ermelidir." diye konuştu.
"Bağımsızlık ilanının devletin kurulması yönünde somut adımlara dönüşmemesinin FKÖ'nün seçtiği uzlaşı sürecinden kaynaklandığını" ve bu süreçte ellerinde sahada baskı unsuru oluşturacak kartların olmadığını anlatan Şevbeki, "1993'te imzalanan Oslo Antlaşması, beraberinde bazı temel sorunları da getirdi. Bu anlaşma Filistinlileri siyasi bir çıkmaza sokarken, İsrail'e köklü değişimler yapması için sahada alan açtı." ifadelerini kullandı.
Yasir Arafat'ın yaptığı bu ilanın manevi değerinin, bağımsızlığa yaklaştırabileceğini ancak bunun için Filistinlilerin aynı gaye için birlikte çalışması gerektiğini vurgulayan Şevbeki, şöyle devam etti:
"Asıl sorun, Filistinli grupların farklı yöntemler takip etmesinde değil, Filistin toplumunda ve nihai hedefleri konusunda. Filistinlilerin, hedeflerini belirlemeleri ve bazı önemli soruları kendilerine sormaları gerekiyor. Yahudilerle iki uluslu bir devletin çatısı altında mı yaşamak istiyorlar yoksa tamamıyla Filistin devletinde mi? Ya da 1967'de işgal edilen toprakları mı istiyorlar sadece? Filistinliler, aynı gaye altında birleştiklerinde kurumsal yapıyı konuşmak mantıklı olacaktır. İşte burada FKÖ'nün yeni siyasi gayeleri içine alacak şekilde reforme edilmesinden söz edebiliriz."