Bazı medya organları Gazze’de yaşayan Filistinlilere ilişkin hiç de uygun olmayan ifadeler kullanarak, onları açlıktan kırılan ve acil insani yardım bekleyen bir topluluk gibi gösterdi...
Beyler; söz konusu olan, İsrail’in yanı sıra Arapların da taarruzlarına ve kıyımlarına rağmen, bütün gücüyle toprağını savunan bir halktır. Söz konusu olan, Filistin İngiliz mandası altına girdiğinde Türkiye’den koparılan bir halktır, aynen Kıbrıs’ın İngiliz mandasına girmesiyle Türkiye’den koparılması gibi. İngiltere Kıbrıs ve Filistin’den çekildikten sonra Kıbrıs’ı geri aldınız, ama Filistin’i geri almadınız. İşte bu yüzden, rica ediyorum, Filistinlilere insani yardım çerçevesindeki bir muameleyi reva görmeyin. Zira Filistinliler sizin için tarihi bir hakkın sahibi olan bir halktır. Aynen Kıbrıs Türkleri gibi. Bu haklarını yasalar önünde talep edip alamıyorlarsa da Allah nezdinde mutlaka alacaklardır.
Şöyle bir miktar geriye gidelim... Sene 2010. Mavi Marmara gemisi yola çıkmadan hemen önceydi. Kıymetli dostum Adem Özköse ile bir seyahatteydik. Yorucu bir yolculuğun ardından bir gece vakti Anadolu’nun güneydoğu bölgesinde yer alan Gölbaşı’nın Karaburun köyünde bir Türk aileye misafir olduk. Sabahleyin biz kahvaltı ederken evin 4 yaşındaki küçük çocuğu Ahmet dışarı çıktı. Bir süre sonra çocuk elinde şekerleme dolu bir poşetle geri geldi. Poşeti bize uzatarak, ‘Bu Gazze’nin’ dedi. Olayı anladığımızda gözlerimizden yaşlar döküldü.
Ahmet, bizim Mavi Marmara için seyahat ettiğimizi öğrenince hızla evden çıkmış ve küçük köyünü bir baştan bir başa dolaşarak şekerleme toplayarak Gazzeli çocuklara göndermek için bize getirmişti. Bunu yapan 4 yaşında küçücük bir çocuk idi, ama Filistin’e karşı görevinin bilincindeydi.
Beyler; istediğiniz her devlet ile siyasi ilişkiler geliştirmek hakkınızdır, zira bu ülke sizindir. Biz Filistinliler olarak, İsrail ile ilişki kuran Arap devletlerine itiraz etmediğimiz gibi size de itiraz etmiyoruz. Çünkü uluslararası ilişkilerin karmaşık yapısını anlayabiliyoruz. Ne var ki, bizi ilgilendirmeyen bir siyasi anlaşmada Filistin’in gündem edilmesini istemiyoruz.
Biz Gazze ablukasının kırılmasını istiyoruz. Çünkü bu mesele, siyasi ilişkilerle alakası olmayan insani bir meseledir. Filistinlilerin Kudüs’teki haklarının korunmasını istiyoruz. Batı Yaka’da Filistin topraklarının yerleşimcilerle doldurulmasını istemiyoruz.
Açlık meselesine gelince; biz buna alışkınız. Muhacerete dağılırken, hapislerde, Tel Za’ter kampında, Yermük kampında, daha güvenli ve barışçıl bir yurt arayışıyla denizlerde boğulurken, açlık ve susuzluktan kırılırken... açlığa alıştık.
Beyler; bana göre, küçük Ahmet’in bize verdiği, bizim de Mavi Marmara gemisiyle gönderdiğimiz, ama Gazze’ye ulaşamayan şekerleme torbası, yakında gönderdiğiniz ve Gazze’ye ulaşan yardım gemisinden çok daha önemli ve çok daha büyük bir anlam ifade etmektedir. Çünkü bu şekerleme torbası, ücra bir köyde yaşayan, ancak Filistin’e karşı görevinin bilincinde olan günahsız bir çocuğun safi yardımı idi. Ama, son yardım gemisinden siyaset kokuları yükseliyor.
Minik Ahmet, yavrucuğum, sana çok teşekkür ediyorum. Esasında büyük Türkiye toplumunun mesajı olan bu senin temiz mesajın yerini bulmuştur.