Furkan Vakfı Gönüllüsünden Gözaltı Süreci Detayları

30 Ocak salı günü düzenlenen operasyonda Alparslan Kuytul Hocaefendi ile birlikte gözaltına alınan Furkan Vakfı gönüllüsü, 10 günlük gözaltı sürecinin detaylarını sosyal medyada paylaştı.

Eklenme Tarihi: 19 Şub 2018
5 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Furkan Vakfı Gönüllüsünden Gözaltı Süreci Detayları

30 Ocak salı günü düzenlenen operasyonda Alparslan Kuytul Hocaefendi ile birlikte gözaltına alınan ve 8 Şubat perşembe günü denetimli serbestlikle serbest bırakılan Furkan Vakfı gönüllüsü 10 günlük gözaltı sürecinin detaylarını sosyal medyada paylaştı.

Vakıf Gönüllüsü İzzet Daş, tweet dizisine; “Tüm kardeşlerime esselamu aleyküm. 30 Ocak 2018 salı günü gözaltına alındım ve çıkarıldığımız mahkemede denetimli serbestlik ile serbest bırakıldım. Sizlerle paylaşacağım şeyler olacak. Bu süreçte desteklerini esirgemeyen, dualar eden tüm kardeşlerime, aileme teşekkür ediyorum” diyerek başladı. Gönüllü, yaşadığı süreci, attığı tweetlerle duyurdu. Gönüllü ’nün paylaşımları şu şekilde oldu;

“1-Tüm kardeşlerime esselamu aleyküm. 30 Ocak 2018 salı günü gözaltına alındım ve çıkarıldığımız mahkemede denetimli serbestlik ile serbest bırakıldım. Sizlerle paylaşacağım şeyler olacak. Bu süreçte desteklerini esirgemeyen, dualar eden tüm kardeşlerime, aileme teşekkür ediyorum

“2- Başta muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendi'nin ve cezaevinde olan diğer kardeşlerimizin bir an önce ailelerine ve dava kardeşlerine kavuşmalarını kâinatın tek HÂKİMİ olan Allah azze ve celleden niyaz ederim.”

“İftiracı Medya Hazır Kıta Beklemekte!”

Kaldıkları gözaltı süresi boyunca, yandaş medyanın, haklarında iftira kampanyası yürüttüklerini ifade etti.

“3- Yaşanan olaylar göstermiştir ki iftiracı medya, saldırmak için hazır kıta beklemekte, iftiralara tutunarak birçok insanı zan altında bırakmakta ve Furkan Vakfı gibi milletimizin hayrı için yıllardır faaliyet gösteren bir vakfı adeta bir terör örgütü gibi lanse etmektedirler.

4- Haber siteleri ve oluşturmaya çalıştıkları bu algı operasyonlarının mimarları tüm imkânları ile saldırsalar da Furkan Vakfı’nın ve Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin İslam’a hizmet ile dolu tertemiz geçmişleri sebebiyle her tutundukları dal kırılıp birer birer ellerinde kalıyor.”

“Tüm Kardeşlerimiz Sabrı Kuşanmış”

Yaşanan bu süreçte, en çok üzüldükleri konunun, dışarıdan bilgi alamamak, olduğunu belirten İzzet Daş, dışarıya çıktığında karşılaştığı manzaranın, kendisini ne denli etkilediğini de yazdı.

“5- Gözaltında olduğumuz sürede kendimizden çok dışarıda olan kardeşlerimizi düşünüyorduk. Bizi üzen şey, tüm bunların bizim başımıza gelmesi değil kardeşlerimizden ayrı olmak ve dışarıdan bilgi alamadığımız için onların durumunu bilmemekti. Biz bunun acısını yaşadık.

6- Ancak dışarı çıktığımızda gördüğümüz manzara bizleri çok duygulandırdı. Furkan Vakfı’na gönül vermiş, Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendi’yi seven tüm kardeşlerimiz birbirlerine kenetlenmiş, tek bir vücut gibi idiler. Sevinçleri ve hüzünleri birdi...

7- Tüm bu yaşananlara ve atılan onca iftiraya rağmen hiçbir kardeşimizin en ufak bir tereddüdü yoktu. Herkes bu yaşananların imtihan olduğunun farkındaydı ve bu halleri ile kurulan tuzakları bir bir bozuyorlardı. İçeride kalanlar için hüzün, dışarı çıkanlar için sevinç de ortaktı

8- Herkes sabrı kuşanmıştı… Mevlâna der ki: “Zorluklara daldınsa, daralıp kaldınsa sabret… Çünkü sabır; genişliğin anahtarıdır.” Öyle ya! En çaresiz kaldığımız anlarımızda, en uzun geçirdiğimiz gecelerimizde bile sabaha kavuşmadık mı?”

“Kıyafetlerimizin Üzerinde Namaz Kıldık!”

İzzet Daş, bu süreçte, bazı keyfi muamelelere maruz kaldıklarını açıkladı.

“9-Gözaltında olduğumuz sürede yaşadığımız bazı olumsuzlukların keyfi muameleler olduğunu anladık. Bazıları bizlere çok zorluklar çıkarırken bazıları da gerçekten yardımcı oluyorlardı. Daha iyi anladım ki: hak verilmez alınırmış.

10-Gözaltına alındığımız gün sabah namazını izin verilmediği için bir kantinde üzerimizdeki kıyafetleri yere sererek, gözaltında iken kıldığımız son ikindi namazını ise yine izin verilmediği için mahkeme başlamadan duruşma salonunda kıyafetlerimiz üzerinde kıldık.

11- İçeride kaldığımız 10 gün boyunca nezarethanelerden sürekli Kur’an okuma sesleri, ilahi sesleri yükseliyordu. Kardeşlerimiz hatim indirmede yarışıyor, adeta itikâfta gibi bol bol nafile ibadet yapıyorlardı.”

“O Ayeti Unutamıyorum”

“12- Doktor kontrolüne giderken karşılaştığımızda veya uzaktan uzağa göz göze geldiğimizde sanki ağız birliği yapmışçasına “Allah’ın dediği olur” diyordu tüm kardeşlerimiz. Özellikle şu anda İzmir’de cezaevinde olan bir kardeşimizin söylediği ayeti unutamıyorum… +

13- Arapçası ile birlikte sürekli şu ayeti söylüyordu:

https://pbs.twimg.com/media/DWG_u2qX4AAHEWM.jpg

14- Bir kardeşimiz Perşembe günü oruç tutabilmek için sabah gelecek kahvaltının sahurluk olarak geceden verilip verilemeyeceğini soruyordu. Verilebileceğini söylediklerinde seviniyorduk ve bu konuda yardımcı oldukları için de teşekkür ediyorduk.”

Memur: “Sizin Gibi Şüpheli Görmedim”

“15. Nezarethanede görevli bir memur: "Ben yıllardır Terörle Şube Müdürlüğünde görev yapıyorum. Daha önce sizin gibi şüpheli hiç görmedim" diyor, nezarethanelerden yükselen Kur'an sesini dinliyor ve etkileniyordu.

16- Ardından adeta eli silahlı terör örgütü üyesini götürür gibi bizleri adliyeye götürdüler. Hâlbuki ne zaman mahkemeye veya karakola çağırıldıysak çekinmeden giden insanlardık. Çağırsalar zaten giderdik. Adliyenin yolları ve tüm adliye özel harekât ve çevik kuvvetle çevrilmişti

17- Ben o kadar şaşırmıştım ki, herhalde başka önemli bir olay var, o sebeple adliye bu şekilde kuşatılmış ve girişleri kapatılmış diye düşünüyordum.”

“Asıl Suçlular Adliyenin Arka Kapısına Konuşlandırılmış”

“18- Polis araçlarından ineceğimiz noktaya, hiç kimsenin alınmadığı adliyenin arka kapısına, ellerinde uzun namlulu fotoğraf makinaları bulunan asıl suçlular konuşlandırılmışlardı. 10 gün boyunca yaptıkları yalan haberler yetmemiş bir de utanmadan fotoğraf çekmeye gelmişlerdi

19- Başta Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendi olmak üzere gözaltına alınan hiç kimse iftiracı medyayı görünce başını önüne eğmedi. Kameraların ve fotoğraf makinalarının görüntüler almalarından ve fotoğraflarımızı çekmelerinden rahatsız olmadık.

20- Çünkü ortada işlenmiş bir suç yoktu. Onların tuzaklarının bize zararı olamazdı ki… Seyyid Kutub’un dediği gibi: إِذَا كُنْتَ بِاللّٰهِ مُسْتَعْصِمًا. فَمَاذَا يَض۪يرُكُ كَيْدُ الْعَب۪يدِ Sen Allah’a bağlandığın zaman, Sana kölelerin tuzağı ne zarar verebilir ki?”

“Allah Var Gam Yok”

“21- Mahkemeye çıkmak için adliyeye girdik. Bizi bekleme salonuna aldılar. Saat 14.00 civarı götürüldüğümüz adliyeden gece 02.00 civarında bırakıldık. Vaktimizin çoğu uzun bekleyişlerle geçiyordu. 10 gün sonra ilk defa duruşma salonunda Alparslan Kuytul Hocaefendi ile karşılaştım.

22- Fırsatını bulur bulmaz “Hocam nasılsınız?” diye sordum. O da polis koluna girmiş bir vaziyette idi, gülümseyerek: “İyiyim hamdolsun, Allah var gam yok” dedi. O kadar rahatlamıştım ki… Hocamızın gülümseyerek söylediği o söz aklımdan çıkmadı.”