Furkan Vakfı’nın Suç Örgütü Olması Mümkün Mü?

Eklenme Tarihi: 23 Şub 2018
9 dk okuma süresi

Günlerdir televizyonlarda ya da internet ortamında Furkan Vakfı ve Alparslan Kuytul Hocaefendi hakkında ‘yok şu terör örgütü yok bu terör örgütü ile irtibatı ortaya çıktı’ diyenlerin olduğunu görüyoruz. Olay o kadar ayağa indi ki emniyetteki ifadesinde Hocaefendi’ye suikast için Adana’ya geldiğini itiraf eden bir IŞİD’çi hakkında bile ‘Hocaefendi’nin talebesi çıktı’ diyecek kadar alçaldılar. Sonra yıllar evvel gelmiş Hocaefendi’nin silahlı cihada karşı olan tavrını beğenmemiş ve cemaatten süratle ayrılmış bazı kimselerin isimlerini nereden bulmuşlarsa (!) bulmuşlar.

Bu bilgi kırıntısını altın bulduk zannederek yayınlayanlar Hocaefendi’yi töhmet altında bırakmak isterken yine kendi topuğuna sıktı.

O isimlerden bazıları Hocaefendi’yi silahlı cihada karşı olduğu için internet ortamında bile eleştirmiş kişiler. Bunlar zaten bu görüş ayrılığını sebep göstererek cemaatten ayrılmış kendilerine ayrı bir yol çizmişler. Hatta bir tanesi yıllardır aleyhimizde konuşmuş biri. Vakfımıza o kadar çok zarar verir hale gelmiş ki vakfımız onun hakkında ‘alakamız yoktur’ diye kamuoyuna açıklama yayınlamış. Bunlar çok önceleri hem kalben hem bedenen ayrılmışlar zaten. Ayrılıp kendilerine ayrı bir yol çizmişler. Ondan sonra nereye gitmişler bizi ilgilendirmez.

Hocaefendi’nin DEAŞ ile tek bir irtibatı var o da; ÖLÜM LİSTESİNDE ADI GEÇMESİ!

Ayrıca Hocaefendi, Daeş’i eleştirdiği için bu terör örgütünden kaç defa tehdit aldı. Emniyet mensupları gelip koruma isteyip istemediğini sordular. Daeş’lilerin internet üzerinden yayınladığı dergide de ölüm listesinde bizzat adı geçiyordu. Şimdi tutmuş Daeş ile irtibatı ortaya çıktı diyorlar. Allah’tan korkmaz kuldan utanmaz adamlar…

İslami çalışma ile geçen 30 yıllık geçmişinde tertemiz bir hayat yaşayıp en küçük bir suça karışmamış bir hocanın yine kendisi gibi asla herhangi bir suça karışmamış talebelerinin bu temiz geçmişi Furkan Vakfı’nın herhangi bir suç örgütü ile irtibatının olamayacağının en büyük ispatıdır ama ben burada anlaşılması gereken bir iki noktaya somut misallerle temas edeceğim.

Şunu baştan belirteyim bu yazacaklarımın binlerce şahidi vardır.

Bu cemaatin yapısı nasıl? Suç potansiyeli var mı?

Geçmişimizde hiç kimseye zerre kadar zarar vermediğimiz, yüzlerce konferans ve etkinlik yaptığımız halde bir sandalye bile kırmadığımız, kimsenin camına sadece bir tane bile taş atmadığımız gibi üstelik kullandığımız mekânı tertemiz bırakmamız açısından onlarca kez övgülere mazhar olmuş bir mazimiz var. Kapalı spor salonlarında konferanslar yaptığımız günlerde salon müdürlerinden defalarca takdir almışızdır. Düğün salonu sahipleri özellikle teşekkürler etmiştir. Hatta emniyet güçlerinden takdir almışız ve bizimle iş yapmanın rahatlığını defalarca dile getirmişlerdir. Bizden o kadar emindirler ki biz miting yaparken onlar oturup çay içebilirler. Biz icabında bir salona binlerce insan girer ve işimiz bitince teslim aldığımız gibi hatta daha da temiz bırakır çıkarız.

Çok defa zulme uğradık tek bir defa taşkınlık yapmadık. Üzerimize TOMA’larla biber gazlarıyla geldikleri o adı geçen 22 Nisan olayında çiçeklerle bezenmiş Atatürk parkında ve Merkez parkta ezdiğimiz bir tek çiçek göstersinler!

Onların bize suç isnad etmek için öne sürdükleri o olaylardaki tavrımızla ben ömrümün sonuna kadar iftihar edeceğim.

Neden mi? O gün ben de oradaydım. Arkamızdan TOMA biber gazı sıka sıka geliyordu. Hatta gözlerimizin yanmasından önümü bile zor görüyordum. O esnada önümüze çiçeklerle dolu bir alan çıktı, o binlerce kişi çiçeklere basmadan alanın etrafından dolanmak için ikiye bölündü kimi sağ tarafa kimi sol tarafa doğru açılmaya başladı. Bu arada arkamızdaki TOMA boğucu gazını sıkmaya devam ediyordu. O esnada bir kardeşimizin eline megafonu alıp ‘kardeşlerim çiçeklere basmayalım’ diye bağırdığını duydum. Herkes canını değil çiçekleri ezmemeyi düşünüyordu. Bu nasıl bir hassasiyettir böyle. O esnada olayın içinde olduğum halde sonrasında ben bile her düşündüğümde hayretler içinde kalıyorum. O esnada bu hassasiyeti bize kazandıran neydi? Yine Atatürk parkında da öyle olaylar bittiğinde o güzelim çiçekler olduğu gibi duruyordu. Hatta ertesi gün arkadaşlar olayın olduğu alandan görüntüler paylaştı. Dün binlerce kişinin cop, biber gazı hatta plastik mermi yediği parklar burası değildi sanki.

Ayrıca emniyet mensupları da bizim medeniyetimize şahittir. Olaylar esnasında onlardan bir kısmı da mağdur oldu. Bizim arkadaşlarımızda kin ve nefret yerine merhamet hakim olmuş ki ellerindeki suyla polislerin yüzlerini yıkayanlar, süt kutularını onlara vererek maruz kaldıkları biber gazının etkisini azaltmaya çalışanlar.. Vallahi abartmıyorum bunlar gerçek. Video görüntüleri var, fotoğraflar var..

Şimdi mahkeme dosyası diyor ki bu olaylarda Hocaefendi’nin halkı kin ve nefrete teşvik ettiği görülmüş! Hocaefendi azıcık böyle bir şey yapsaydı o gün sonuç asla böyle olmazdı. Hatta daha da fazlasını söyleyeyim, polis mi yoksa polis kılığında birileri mi bilmiyorum, bizzat provoke etmek için erkeklerin yanında defalarca erkeklere değil de bayanlara saldırdı. Buna rağmen bile birçok erkek kardeşimiz kendi bedenini coplara siper etti ama yine de polise bir yumruk vurmadı. Bu tarz saldırı o gün çok yerde görüldü. Eğer Hocaefendi o dedikleri teşviki yapmış olsaydı sonuç böyle olur muydu?

Ama mesele neydi peki bu olay nasıl başladı. Her vatandaş gibi bizim de valilik tarafından yasak olmayan bir alanda basın açıklaması yapmak istememiz ve o esnada bizden önce oraya konuşlanan emniyetin canavar gibi kadın çocuk demeden saldırması. Hatta o gün bebek arabasındaki bebeğe biber gazı sıktılar, hamile dendiği halde arkadaşımızın karnına vurdular. O gün bir arkadaşımız bebeğini kaybetti. Bayan polis başörtülü kardeşlerimizin örtüsüne dahi el uzattı, yerde yatan elleri kelepçeli kardeşimize tekme attı. Köşeye sıkıştırdıkları bir kardeşimizin ağzını burnunu kırdılar. Daha neler neler… Biz polisimizden bunların hiç birini beklemiyorduk. Çünkü Düşünce ve ifade özgürlüğü olan bir ülkede (!) sadece basın açıklaması yapacaktık. Tüm bunlara rağmen bir kardeşimiz bile polise el kaldırmadı, taş atmadı hatta ilerleyen süreçte onlardan da mağdur olanlara yardım ettiler. Bu portre, bu insanların suça teşvik edilmiş hali mi sizce?

Emniyet güçlerinin tamamını tenzih ederim ama vallahi o gün suç örgütü gibi davranan asla biz olmadık. Şimdi bunları tekrarlamanın vakti değil belki ama bizi o günden dolayı suç örgütü gibi göstermeye çalışanların sanırım; medeniyetimizi, temiz ahlakımızı, sabrımızı ve rüşdümüzü ispat ettiğimiz o günü hatırlamaya ihtiyacı var!

Adana’da yaşanan 22 Nisan olayı Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin insanları kin ve düşmanlığa tahrik ettiği manasına gelmekten ziyade talebelerini nasıl şiddetten ve her türlü suçtan uzak tuttuğuna delil teşkil eder.

29 Mayıs’ta Erzin’de yine bizi polisimizle hatta askerimizle karşı karşıya getirenler utandılar. Otoban kenarındayız ve her taraf taş buna rağmen bir tek kardeşimiz bile eline taş almadı. Şimdi mahkeme dosyasına koymuşlar orada birkaç polisin başı atılan taşla yarılmış. Ben böyle bir şey görmedim! Ama diyelim ki oldu bunu yapanın bir provokatör olduğu kesindir. Aksi halde her taraf dağ, taş, Hocaefendi’nin böyle bir teşviki olsaydı o olayda yüzlerce polis yaralanmalıydı çünkü biz orada binlerce kişiydik. Olayların kızıştığı, TOMA’ların harekete geçtiği o esnada bazı savunmasız polis memurları aramızda güven içinde dolaştı ve kimseden korkmadı, ben şahidim.

Hocaefendi’nin suça teşvik ettiği bir topluluk böyle mi olur? Bilakis Hocaefendi aracılığıyla etrafımızdakilerde suç oranı düşmektedir. Allah korkusu ve İslam ahlakı kazanan insanların sayısının artması toplumun maslahatına değil midir?

Allah için şu tehlikenin varlığına küçücük bir delil istiyorum! Şimdiye kadar çeşitli olaylarda, bir takım karanlık güçler bizi provoke etmek için o kadar zorladılar ki.. Ama Allah korkumuz onların tahrikinden daha kuvvetli çıktı çok şükür!

Ayrıca cemaate giren, çıkan, ayrılan, iftira atan niceleri oldu. Bize zarar vermek isteyenlerin, iftiralarla karalamak isteyenlerin tırnağına bile zarar vermedik. Şu olayımızda bile bizi ihbar ettiği söylenen, yalan yanlış ifadeler vererek bizi töhmet altında bırakmak isteyenler ortada elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Asla bizden bir zarar görmez. Yaptıkları amel defterlerine yazıldı, onlar hesabını Allah’a verecek. Bizim onlarla asla bir işimiz olmaz.

Alparslan Kuytul Hocaefendi ne zaman kaos ve kargaşa yaratmaya taraftar olmuş! Ya da ne zaman şahsi çıkarını düşünmüş! Lütfen bunu kamuoyuna açıklasınlar! Ellerinde bir tane delil yok!

Sadece ben 23 yıldır yüzlerce kişinin bize gelip “Allah sizden razı olsun, oğlum kızım sizinle tanıştığından bu yana kötü alışkanlıklarını bıraktı, anasına babasına hayırlı oldu, eşine çocuklarına merhametli oldu, hak hukuk bilmeye başladı” dediğine şahidim.

Hocaefendi kim bilir kaç tane yuvayı nasihatleri ile dağılmaktan kurtarmıştır. Boşanmak isteyenlerin arasını bulmuş nasihatler ederek barıştırmıştır. Buna şahit olanlar da çoktur. Bu kadar işinin arasında evli çiftlerin sorunlarını dinler nasihat ederdi. Hatta ticari konularda bile arası açılanlar problemini gelip Hocaefendi’ye anlatıp onun tavsiyeleri sayesinde kavga etmekten kurtulmuştur.

Kim biriyle bir sorun yaşasa bana gelip “Hocama anlatmak istiyorum” derdi. Hatta son zamanlarda vakti olmadığı için ben “bana anlatın ben iletirim” der evde birçok kişinin kişisel sorunlarını iletir, çözüm yollarını tekrar kendilerine ulaştırır, sorunu hallederdim. Bu yüzden de çok seviliyor. Nice yuvalar onun vesilesi ile kurtuldu nice muhtemel kavgalar onun arabuluculuğu ile son buldu.

Düşündükçe aklım almıyor! Toplumuna bu kadar faydalı bir insanı cezaevine attılar!

Adana’nın suç oranı yüksek bazı mahallelerinin muhtarlarından birkaç kez vakfımıza plaket geldi, mahallelerinde gerçekleştirilen çalışmaların gençliklerine olan faydasından ötürü..

Yine vakfımız 2013-2014 yıllarında örnek vakıf olarak gösterilerek emniyetten plaket aldı. İşte eski vakıf başkanımızın savunmasındaki o cümleler: “Ben 2012’nin Eylül ayında vakıf yönetimindeydim, başkandım, 2017 yılı Haziran ayına kadar başkanlık yaptım, bu süre zarfında vakıf yönetimi başarılı bir şekilde gelişme sağladı. 2013 yılı veya 2014 yılında Emniyet Müdürlüğü tarafından vakfımıza plaket teslim edildi. Ayrıca terör örgütüyle bağlantı ile ilgili yapılan denetlemelerde bizzat Vakıflar Genel Müdürlüğü Başmüfettişinin raporunda da ‘vakıf yönetiminin herhangi bir terör örgütü ile bir bağlantısının olmadığı’ bizzat yazılmıştır.”

Başta Alparslan Kuytul Hocaefendi olmak üzere şahsi hiçbir çıkar gözetmeden sadece Allah rızası için ve toplumumuzun maslahatı için çalışan bizlere atılan bu iftiralar gerçekten çok büyük bir zulümdür.

Şunu açıkça söyleyebilirim bize iftiralar atanlar toplumun maslahatını isteyenler olamaz, hatta belki de anarşi böylelerinin besin kaynağıdır ki toplumun maslahatı ve ıslahı için gönüllü çalışan bir kanaat önderini hedef almaktadırlar.

Gerek evlerimizde gerek vakfımızda yapılan aramalarda suç unsuru olabilecek bir çakı bile çıkmadı.

Her kesimden binlerce kişinin binamıza girip çıkmışlığı var. Kimse de bir korku bir tedirginlik olmadı şimdiye kadar… Hatta tertemiz, güvenli, manevi o atmosfer gelen herkesi etkiliyordu.

Şu yaşadığımız günler de suçsuzluğumuzun bizzat ispatı! Şu zor günlerimizde kimse bizimle alakasını kesmedi hatta daha çok geldi. Bana ve birçok arkadaşımıza çevresindeki akraba, konu-komşu, eş-dost, arkadaş herkes, ‘biz sizde bir kötülük görmedik, üzülmenize gerek yok hak ortaya çıkacak’ diye teselli veriyor.

Daha önceleri ‘hükümeti neden eleştiriyorsunuz’ diyenler şimdi ‘biz sizde bir suç görmedik bir eleştiri için bu yapılır mı’ demeye başladılar. Halktan bize gelip de bizzat desteğini ifade etmeye çalışan sayısı da o kadar çok ki!

Eğer herhangi bir suçla uzaktan yakından alakamız olsaydı ya da bir terör örgütü ile irtibatımız ya da terör propagandamız olsaydı durum böyle mi olurdu? Bunca yıldır bunu hiç mi kimse hissetmezdi!

Hocaefendi İskenderun olayı sonrasında yaptığı açıklamada da demişti. “Biz memleket düşmanı değiliz biz polisimizle de askerimizle de karşı karşıya değiliz. Biz bir tane Molotof atmadık hayatımızda, bir tane cam kırmadık hayatımızda, bir tane taş atmadık hayatımızda. Bizi terörist sınıfına sokup engellemeler yaptıkları için şimdi kendilerinden utanıyor olmaları lazım.”

Evet, bugün bu iftiraları yapanların da çok utanacağı günler gelecek!

Bizim alnımız daima ak-pak kalacak da siz insanların karşısına, ekranlara nasıl çıkacaksınız…

Bu alçaklığınızı nasıl unutacaksınız!