Mustafa Karaalioğlu yazdı…
Türkiye galiba BRICS’e üye olmak için başvurdu ve galiba üyelik talebi reddedildi.
Galiba kendimizi iyi hissetmemiz için de 12 ülkeyle birlikte bizi bekleme odasına aldılar. Galiba, Türkiye gibi beklemeye alınan ve adına “üye” değil, “ortak” denilen ülkeler, Cezayir, Belarus, Bolivya, Küba, Endonezya, Kazakistan, Malezya, Nijerya, Tayland, Uganda, Özbekistan ve Vietnam’mış.
Galiba, BRICS’in bazı kriterleri varmış ve biz onlara uyarsak durumumuzu değerlendirecekmiş. Hepsi galiba…
Bu kadar galiba fazla evet. Ama bütün bu trafikte olup bitenlerle ilgili hiçbir şey bilinmiyor. Çünkü, Türkiye’nin üyelik için talebi olduğunu açıklayan Rusya, daha sonra yaşananlara dair bir bilgi paylaşmadı! Geçtiğimiz haftalarda yine Rusların Türkiye’yi üyelikte istemediği çünkü aynı zamanda NATO üyesi olan bir ülkenin BRICS’e uygun olmayacağı dedikodusu çıktı. Kimse üzerine alınmadı… Dün ise yeni bir dedikodu çıktı ve aslında Hindistan’ın Türkiye’yi istemediği söylendi. Cumhurbaşkanlığı buna cevap verdi ama hiçbir tafsilat olmaksızın sadece bu bilginin asılsız olduğunu; çünkü BRICS’in genişlemeyi tümüyle durdurduğunu söyledi. Yani bu durumda Türkiye, genişlememe kararı alan bir birliğe -ki aslında birlikten çok platform sayılır- bilmeden tam üyelik için müracaat mı etmiş, o da anlaşılamadı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kazan Zirvesi’ne katıldı, aile fotoğrafında da yer aldı ama statümüz hakkında ser verip sır vermedi. Bu konu kendisine şu sözlerle soruldu:
“Kazan Zirvesi sonrasında gelinen noktayı sormak istiyorum, Türkiye’nin durduğu yeri nasıl değerlendirirsiniz? Türkiye, Kazan Zirvesi’nden ne tür sonuçlarla ayrılıyor?”
Erdoğan’ın cevabı şöyle: “BRICS yükselen ekonomilerin özellikle bir arada olduğu büyük bir platform. Türkiye olarak BRICS ile ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz. BRICS üyesi ülkelerle ikili olarak zaten uzun yıllara dayalı ilişkilerimiz, birlikteliğimiz söz konusu. BRICS de diğer platformlar ve uluslararası oluşumlar da bizi ekonomik açıdan güçlendiren unsurlardır. Bunları da biz görmezden gelemeyiz. Hem Doğu hem Batı ülkesi olduğumuzu sürekli anlattık. Türkiye’nin BRICS ile iş birliğini ilerletmesi, ekonomik ortaklıklarımızın sayısını artırmayı karşılıklı saygı çerçevesinde bu dayanışmayı sürdürmemiz, “kazan-kazan” esasına göre hem BRICS ülkelerinin hem de ülkemizin çıkarınadır. Nitekim başta dönem başkanı olarak Sayın Putin olmak üzere yaptığımız ikili görüşmeler, bunları çok açık net ortaya koyuyor. Bu anlayıştan birilerinin bize yapmış olduğu telkinlerle vazgeçemeyiz. Kendi kararımızı kendimiz vermek suretiyle yolumuza devam edeceğiz.”
Statümüz nedir, üye miyiz değil miyiz veya üye olmak için başvurduk mu? Başvurduk da sonra baktık olmuyor başvuruyu geri mi çektik? Ya da reddedilsek bile hırs mı yaptık? Yine aynı yolda mıyız? “Kazan Zirvesi’nden ne tür sonuçlarla ayrıldık?” Belirsiz…
Bekleme salonundaysak bizden hangi kriterleri yerine getirmemizi istiyorlar peki? Zaten iyice gerilettiğimiz demokrasimizi Rusya ve Çin seviyesine düşürmemiz mi gerekiyor?
Birçok “galiba”sı olan fevkalade belirsiz bir süreç ama üyeliğe kabul edilsek mutlaka haberimiz olurdu. En azından, üyelik başvurumuzu hükümetten önce açıklayan Rusya müjdeyi verirdi!
Gelin görün ki başta olduğu gibi şimdi de Türkiye’den ses, seda yok. Bu utangaçlık niye, biri izah etsin. Neden saklıyoruz yaptığımızı?
Bırakın böyle kalabalık bir kuruluşa üyelik meselesini, sıradan bir dış politika girişimi bile davulla zurnayla duyurulurken BRICS dosyasının başından sonuna kadar mahçup ve esrarengiz tavırla sürdürülmesi gariptir. Rusya ve Çin için bütün dış politikasını riske atan Türkiye’nin kapıdan çevrilmesi ise daha gariptir.
En garibi ise, “hem Batı’da hem Doğu’da bayrak sallamak için” heves ettiğimiz bir sahneye kabul edilmeyeceğimizi bilmeden ve tahmin bile edemeden oraya hamle etmemizdir.