ABD Başkanı Joe Biden’ın Gazze’de ateşkes, rehine takası ve yeniden inşayı içeren girişimini takip eden 4 olay, bu girişimin, yani anlaşmanın ciddiyetini ve uygulanabilirliğini gösteriyor.
lk olay, Hamas’ın elindeki 4 rehinenin serbest bırakılmasıydı.
Bu, ateşkes anlaşmasını imzalamaya zorlamak için Binyamin Netanyahu’ya yönelik bir gönül alma adımı gibi görünüyordu.
Bazılarının bunu İsrail savaş hükümetinin girişimi engelleme çabası olarak değerlendirdiği de biliniyor.
Ama rehineleri kurtarma başarısı, Benny Gantz ve Gadi Eisenkot’un hükümetten ayrılmasını engelleyemedi.
Ayrılmalarının tek nedeniyse, hükümetin savaş sonrası döneme yönelik bir stratejisinin olmayışıydı.
İkisi de, Netanyahu’yu Gazze’deki savaşın deklare edilen hedeflerini, özellikle de Hamas’ın ortadan kaldırılması ve rehinelerin kurtarılması hedeflerini gerçekleştirememek ile suçladılar.
Üçüncü olay, Güvenlik Konseyi’nde Biden’ın ateşkes girişimini benimseyen Amerikan karar taslağının lehine oy kullanılması ve sadece bir ülkenin, yani Rusya’nın çekimser oy kullanması.
Burada savaşın iki tarafının anlaşmayı henüz kabul etmediğine de işaret edilmeli.
Dördüncü olay, ABD Dışişleri Bakanı’nın ateşkes ve girişimin şartlarının uygulanması konusunda baskı yapmak amacıyla bölgeye yaptığı sekizinci ziyaret.
Anthony Blinken, Nuseyrat operasyonunun İsrail hükümetini rehineleri özgürleştirmeye yönelik bir anlaşmadan muaf tutmadığını ima ederek, rehineleri serbest bırakmak için en iyi çözümün müzakere olduğunu vurguladı.
ABD’nin savaşı durdurma, planı başarıya ulaştırma ve ardından özelde Gazze’nin, genel olarak da Filistin-İsrail ve Arap-İsrail ilişkilerinin geleceğinin belirlenmesi konusundaki ısrarının altını çizdi.
Kâr ve zararın ölçüsünün askeri olduğu kadar siyasi olduğunu da bilen Washington açısından Gazze’de başarısız olmak yasak.
Siyasi kâr ve zarar, Hamas ile İsrail arasındaki zafer ve yenilgi dengesini yansıtmaktan ziyade, ABD ve bölgedeki müttefikleri ile ortaklarının İran eksenine ve onun doğrudan ve gizli müttefiklerine karşı kazandığı zaferi veya yenilgiyi yansıtıyor.
Ayrıca Biden’ın girişimi her ne kadar Hamas’ın örtülü bir şekilde tanınması anlamına gelse ve Filistin Ulusal Otoritesini tamamen göz ardı etse de ABD, Hamas’ın Gazze Şeridi’nde kalmasına veya yönetimine katılmasına olanak tanıyacak herhangi bir başarı elde etmesine izin vermeyecektir. İsrail ile hemfikir olduğu noktalardan biri de bu.
Washington aynı zamanda İsrail aşırı sağının iktidarda kalmasına da tolerans göstermeyecektir.
Biden ve ekibi ile Netanyahu ve müttefikleri arasındaki yarış kızışırken, Biden seçimlerden önce hızlı bir başarı elde etme arayışında.
Netanyahu ise Biden’ın başkanlık kampanyasının ortasında boğulmasını beklerken, oyalanıp manevralar yaparak, Donald Trump’ın kazanmasını umuyor.
Trump’ın zaferinin sağın şiddet içeren yayılmacı politikası lehine olduğuna inanıyor.
Biden’ın girişiminin doğru yolda olduğu doğruysa bu durum yakın zamanda işlerin sakinleşeceği değil, aksine birçok engelle karşılaşılanacağı anlamına geliyor ve bunlardan ilki İsrail’in kendi içinde.
Itamar Ben Gvir ve Bezalel Smotrich, ilk etapta ateşkesi sağlamayı, ateşkesi düşmanlıkların sona ermesinin ve İsrail’in Gazze’den çekilmesinin izlemesini öngören Biden girişimini başarısızlığa uğratma isteklerini gizlemiyorlar.
İkili olası anlaşmayı “teslim olmak” olarak nitelendirdi ve İsrail’in Gazze Şeridi’nde geniş çaplı bir askeri işgalde bulunması ve burada Yahudi yerleşim birimleri inşa edilmesi için baskı yapıyor.
Netanyahu, Ben Gvir ve Smotrich’in hedeflerinden endişe duyan ılımlı askeri ve siyasi liderlerin yanında mı yer alacak yoksa bu hedeflere teslim olarak Güney Lübnan’daki savaş da dahil olmak üzere tehlikeli kaymalara mı yol açacak?
Washington aynı zamanda Gantz’ın istifasının başta aşırı sağ koalisyon üyelerinin güçlenmesi olmak üzere potansiyel siyasi yansımalarıyla da yüzleşiyor.
Aşırı sağın güçlenmesi, onu kaçındığı şeyi yapmaya zorlayabilir, o da İsrail’in siyasi mayın tarlasına doğrudan müdahale ederek, büyük bir ikili krizi kışkırtmak.
Eğer Smotrich hükümeti aşırılığa doğru itmeye devam ederse, ABD ile İsrail arasında yerleşim yerlerinin genişlemesi, yerleşimcilerin şiddet eylemleri ve Batı Şeria’daki diğer sorunlar nedeniyle yaşanan gerginliklerin de kötüleşmesi bekleniyor.
Bu nedenle İsrail’in Netanyahu hükümetinin iç ve dış baskılar nedeniyle istifa etmesi, Gantz gibi ılımlı bir kişiliği iktidara taşıyabilecek erken seçimlere gidilmesi ihtimali gibi, bu ve diğer konularda yoğun bir siyasi gerilim dönemine girmesi muhtemeldir.
Washington’un istediği de bu, yani ılımlı bir kişiliğin başbakan olması.
Biden seçimlerde başarılı olursa, bundan sonra muhtemel olasılıklardan biri de pek çok tartışmanın, baskının ve yoğun çabaların ardından, Gantz’ın, İsrail’in Araplar, ABD ve Avrupalılarla bölgesel güvenlik düzenlemeler karşılığında bir Filistin devletinin kurulmasını kabul etmesi olabilir.
İlk aşamada bu devlet, Filistin Otoritesi ve diğer Filistinli teknokratlarla birlikte çalışan Araplar, Avrupalılar ve Amerikalılardan oluşan bir ittifakın himayesi altında nominal olacak.
Arap-İsrail normalleşmesinin genişletilmesine yönelik potansiyel bir kapı oluşturacak.
Devleti kurma kararı sonucunda İsrail’de derin anlaşmazlıkların ve belki de şiddetin ortaya çıkması çok muhtemel.
Devletin kuruluş aşaması uzun zaman alabilir ve yoğun çaba gerektirebilir.
Sonuç olarak Biden’ın planı temelde hem Hamas hem de Netanyahu’nun olmadığı bir geleceği hedefliyor ve bu kolay bir iş değil.
Zira iki taraf da manevra yapıyor ve konumlarını iyileştirmek için müzakerelerden yararlanıyor gibi görünüyor.
Bu, askeri eylemlerin durdurulmasına değil devamına yol açan bir strateji ve bu nedenle Washington’un çok kararlı olması gerekiyor.