Guantanamo, kurulduğu günden beri etik ve siyasi tartışmaların merkezi oldu. Amerikan yönetimi mütemadiyen tüm Guantanamo mahkumlarını “insanlığın en kötü kişileri, şeytani ve tehlikeli kimseler” olarak tasvir etmeye çalıştı. Sözde “Teröre Karşı Savaş”ın ilk yıllarında kimse bu suçlamalarla karşı çıkmazken, devam eden yıllarda, Amerikan yönetiminin söylemi çatırdamaya başladı.
ABD, kamuoyunu bu kişilerin mahkum olarak tutulması gerektiğine ikna etmeyi başaramadı. Uluslararası toplum Guantanamo’da aslında neler olup bittiğini öğrenme şansı bulduğunda, işler ABD yönetimi için daha kötü gitmeye başladı.
Yıllar içerisinde, insan hakları örgütleri ve avukatlar, çoğu mahkum hakkında delil dahi olmadığını açıkça belirttiler. Daha şoke edici bir şekilde. mahkumların çoğunun suçlama veya yargılama olmadan burada tutulduğu ortaya çıkarıldı.
2002 yılından beri Guantanamo’da toplamda 779 Müslüman erkek tutuldu.
20 yılın ardından tüm bu süreçler sonrasında öğrendiğimiz şeyler ise çok daha rahatsız edici. Bu da şu ki tüm bu süreçler ne sözde suçluları “cezalandırmak” için hukuki bir süreçti ne de Batı toplumunu sözde “terör tehdidinden korumak” için kurgulanmıştı. Amerika’nın “Teröre Karşı Savaş” harekatlarında bombardımanlar, işkenceler, ihlaller ve diğer dehşet verici uygulamalarla Müslüman halklar terörün aslında ne anlama geldiğini öğrenecekti.
Ve tüm bu işkencelerin (veya daha “Amerikanvari” bir söylemle ‘geliştirilmiş sorgulama tekniklerinin’) hiçbir işe yaramadığı ispatlandı. Zira, kanla dolu yılların ardından, Guantanamo mahkumlarından işkenceyle neredeyse hiçbir işe yarar bilgi elde edilemediği bildirilecekti.
Öyleyse, tüm bu ızdırap ve masrafların anlamı neydi?
Amerika’nın savaş laboratuvarı
Guantanamo’yu Nazi toplama kamplarının küçük bir modeli olarak düşünürsek daha iyi bir bakış açısı elde edebiliriz. Nazi bilim adamları buralarda canlı insanlar üzerinde vahşice deneyler gerçekleştirmişti. Bu insan deneyleriyle, çeşitli alanlarda sözde bilimsel keşifler gerçekleştirmek istiyorlardı.
Böylece, söz konusu keşifleri “ülkelerini güvence altına almak ve ordularını güçlendirmek gibi şeyler için” kullanabileceklerdi. Bu arada, daha sonraları bu “bilim adamlarının” bazıları Paperclip Harekatı ile ABD tarafından devşirilecekti.
Guantanamo nedir? Guantanamo’yu suçluların yargılandığı bir gözaltı merkezi/cezaevi olarak ele alırsak gerçek yüzünü anlayamayız. Benzer şekilde, Guantanamo ile ABD yönetiminin tek amacının “cihat yanlılarının” gözünü korkutmak olduğunu düşünürsek bu da doğru olmaz.
Son yıllarda, günden güne daha çok araştırmacı, Guantanamo’nun ABD’nin bir savaş laboratuvarı olduğu sonucuna varıyor. Bu yaşayan laboratuvarda ABD yönetimi insanlara işkence etti, onlara fiziksel ve zihinsel olarak kötü muamelede bulundu, onları yeme-içmeden ve uykudan mahrum etti. Bu uygulamalarda mahkumların davranışlarını, reaksiyonlarını, düşünme şekillerini, eğilimlerini, hatta hayallerini ve ve yaşam tarzlarını bile incelediler. Bunu, dünyaya ve bilhassa İslam dünyasına karşı savaş kapasitelerini nasıl geliştirebileceklerini belirlemek için yaptılar.
Söz konusu savaş yalnızca cephe hattında süren aktif ve fiziksel bir savaş değil. ABD yönetiminin birçok kez tekrarladığı üzere bu kalplerin ve akılların savaşıdır. Çeşitli ülke, inanç ve kültürlerden 779 Müslümanı işkence altında inceleyerek, ABD yönetimi İslam dünyasına karşı politikalarını, stratejilerini ve taktiklerini şekillendirdi. Kanaatime göre bu proje Guantanamo ile de sınırlı değildi.
Guantanamo’yu kapatmak acıyı biraz olsun hafifletebilir. Ancak ABD’nin etik dışı davranışı, küçük bir toplama kampı-savaş laboratuvarı açma fikri ise kalıcıdır.
Söz konusu deneylerin sonuçlarına dair raporları önümüzdeki yıllarda göreceğimize inanıyorum. Peki ya Nüremberg gibi bir savaş suçları mahkemesi kurulacak mı? Bunu zaman gösterecek.
Bu yazıda yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News’in editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı toplam 470 defa okunmuştur.