Güneş Sistemi dışında bir öte-uydu keşfedildi

Düşündüğünüzde, Samanyolu kesinlikle uydularla dolu olmalı. Güneş Sistemi’nde resmi olarak sekiz gezegen var; öte yandan, en az 25 kat daha fazla uydu mevcut.
Eklenme Tarihi: 16 Oca 2022
4 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Güneş Sistemi dışında bir öte-uydu keşfedildi

Her ne kadar bugüne dek yaklaşık 5 bin ötegezegenin (yani, Güneş Sistemi dışında bulunan gezegenlerin) varlığını tespit etmiş olsak da, söylemek gerekirse, öte-uydular bağlamında yeterli keşif yapılamadı. 2017’de kesin olmayan bir tespit yapılsa da artık en sonunda karışıma eklenecek ikinci bir aday ortaya çıktı.

Yaklaşık 5.500 ışık yılı uzakta bulunan bir yıldızın yörüngesindeki bir öte gezegenin çevresinde dönen bu öte-uydu adayı, ‘Kepler-1708 b-i’ diye adlandırıldı. Bugüne kadar ulaşılan bulgular, Dünya’nın yaklaşık olarak 2.6 katı büyüklüğünde olan ve muhtemelen bir bebek Neptün gibi gaz halinde bulunan fazlasıyla büyük bir cisim olduğunu gösteriyor. Ev sahibi gezegen ise Jüpiter’den biraz daha küçük boyutlarda.

SEKİZ BİN IŞIK YILI MESAFEDE BULUNDU

Bu uydu, yaklaşık 8 bin ışık yılı uzaklıkta; Neptün’ün büyüklüğüne ve kütlesine (aynı zamanda muhtemelen gaz halinde) yakın ve Jüpiter’in kütlesinin birkaç katına sahip bir ötegezegenin yörüngesinde bulunan ilk öte-uydu adayı olan Kepler-1625 b-i’ye benziyor. Hem öte-uydu adayları hem de yörüngesinde bulundukları ötegezegenler, ev sahibi yıldızlarının çevresinde, yıldıza fazlasıyla uzak mesafelerde dönüyorlar.

Uyduların her ikisi de burada, Güneş Sistemi’nde bulunan uydulardan çok farklı ama bu aslında akla yatkın bir durum.

Columbia Üniversitesi’nde görevli bir astronom olan ve aynı zamanda meslektaşı Alex Teachey ile birlikte Kepler-1625 b-i’nin keşfedilmesine öncülük eden David Kipping, “Gökbilimciler şu ana dek 10 binin üzerinde ötegezegen adayı keşfetmiş olsalar da öte-uyduları bulmak çok daha zor” diyor: “Herhangi bir araştırmada ulaşılan ilk tespitler çoğunlukla garip olacaktır. Sınırlı gözlem becerilerimizle saptanması en kolay olanlar büyük uydulardır”

Bu öte-uydu adayı, (artık emekli olan ve uzayda dinlenen) Kepler uzay teleskobu tarafından toplanan bir veri taramasında ortaya çıktı. Kepler’in görevi ötegezegenleri aramaktı. Bu zor bir iş; çünkü ötegezegenler çoğunlukla doğrudan görülemeyecek kadar küçükler ve aşırı solgunlar; yapmamız gereken, ev sahibi yıldızların üzerinde yarattıkları çok küçük etkileri görmeye çalışarak onları aramak.

Kepler söz konusu olduğunda, bu durum, yıldızları gözlemlemeyi, yıldızla aramızda düzenli aralıklarla bir şeyin hareket ettiğini gösteren biçimde, ışıktaki çok zayıf ve düzenli düşüşleri, kısacası, yörüngede bulunan bir ötegezegeni aramayı içeriyordu. Bu çok zayıf ışıma düşüşleri ‘geçiş ışık eğrisi’ adıyla bilinir.

KEPLER VE HUBBLE’DAN ALINAN VERİLER SAYESİNDE BULUNDU

Kipping ve Teachey, Kepler’den ve daha sonra Hubble’dan elde edilen verilerde, Kepler-1625 b-i ile bağlantılı biçimde, ötegezegen geçiş eğrisine ek olarak çok zayıf bir sinyal tespit ettiler. Ardından, buna benzer başka sinyaller aramak için verilere yeniden göz attılar.

Yetmiş ötegezegeni barındıran Kepler verilerini incelediler. Bunlardan sadece ‘Kepler-1625 b’ adlı bir ötegezegen, bir öte-uydu sinyaliyle eşleşiyordu; bununla birlikte, araştırmacılar, bu sinyalin çok güçlü olduğunu ifade ediyorlar. Kipping, “Bu, sağlam bir sinyal” diyor: “Bu şeyin üzerinde her türlü araştırmayı yaptık ama olduğu yerde sapasağlam duruyor.”

Kepler-1708 b-i, henüz selefi gibi doğrulanmış değil; aslında, kimi gökbilimciler Kepler-1625 b-i’nin bir öte-uydu imzası taşıyıp taşımadığına itiraz ettiler ve bunun yerine sinyalin bir veri azaltma işleminin yan ürünü olduğunu iddia ettiler. Araştırmacılar, buna benzer bir itirazın tekrar öne sürülmesini engellemek için, bu defa Kepler-1708 b-i’nin sinyalinin bir veri azaltma işleminin yan ürünü olma olasılığını hesapladılar; sonuç yalnızca yüzde 1’lik bir ihtimaldi.

NASIL OLUŞTUKLARI HENÜZ BİLİNMİYOR

Bununla birlikte, sorular hâlâ varlığını koruyor. Henüz bir gaz devi ötegezegeni ve bir gaz öte-uydusundan oluşan bir sistemin nasıl meydana gelebildiğinden emin değiliz; Güneş Sistemi’nde bunlara benzer bir yapı bulunmadığından, bu oluşum mekanizmasının burada bulunan uyduları yaratanlardan farklı olduğunu gösteriyor. Belki bu uydular ev sahibi ötegezegenlerinden topladıkları gazları biriktirdiler ya da belki yaşamlarına kendi başlarına birer ötegezegen olarak başladılar ve daha büyük ötegezegenlerin kütleçekim alanlarına yakalandılar.

Bunu anlamak için, keşfin gerçekten de bir öte-uydu olup olmadığını teyit etmek doğrultusunda daha fazla çalışma yapılması gerekiyor. En azından, başka bir araştırma cihazının daha bu sinyali algılayıp algılayamayacağını görmek için takip gözlemleri sürdürmek gerekecek. Öte yandan, öte-uyduların tespitini doğrulamamızın yegane yolu olarak, onlardan, artık varlıklarının tartışılamayacağı kadar çok bulmaya devam etmek de tamamen mümkün.

Sonrasında, tabii ki karşımızdaki yeni güçlük, nadir görülen ve tespit edilmesi çok güç olan uydunun uydusunu bulmak olacak. Yine de şimdilik, öncelikle öte-uyduları bulmak amacıyla takip devam ediyor.

Ekibin araştırması Nature Astronomy dergisinde yayınlandı.

Yazının orijinali Science Alert sitesinden alınmıştır.