‘ÖYLECE ÇEKİP GİTMEYECEĞİZ’
ABD Savunma Bakanlığı’nca son açıklanan verilere göre, Ortadoğu’ya son dört ay içinde yaklaşık 15 bin asker ve savaş personeli gönderildi. ABD Savunma Bakanı Jim Mattis, “Öylece çekip gitmeyeceğiz” diyerek bölgede kalıcı olduklarını söyledi. Amerikan Savunma Bakanlığı’nın verilerine göre bu yılın Temmuz ayında Ortadoğu’daki ABD askeri ve askeri personel sayısı 40.517 idi. Son verilere göre ise bu sayının yüzde 33 oranında artarak 54.180’e çıktığı tespit edildi. Üstelik bu sayıya, askeri personel sayısı 10 binden 15 bine çıkarılan Afganistan’daki Amerikan misyonlarının dâhil edilmediği öğrenildi. Rapora göre en yüksek artış Türkiye, Katar, Bahreyn, Suriye ve Kuveyt’te görüldü. Türkiye’deki ABD askeri sayısı Haziran ayında 1.305 ila 1.405 arasında değişirken bu rakam son olarak 2.265’e çıktı.
AVUSTRALYA DA ‘EVET’ DEDİ
Onursuz ve namussuz bir hayat olan eşcinsel evliliğin yasal hale getirilmesini referanduma götüren Avustralya’da sandığa gidenlerin yüzde 61,6’sı ‘evet’ oyu kullandı. Avustralya’da gerçekleşen referandum sonrası eşcinsel evliliklere izin veren teklifin kısa süre içerisinde yasalaşması beklenirken, konu yine tüm dünyanın gündemine oturdu. Başbakan Malcolm Turnbull: “Avustralya konuştu. Eşitlik için, aşk için ‘Evet’ dedi” açıklamasında bulunurken, “evet” oyu çıkması üzerine halk sonucu sokaklarda eğlenerek kutladı. Bu konuda başı çeken ve ilk adımı atan ülke Hollanda olmuştu. Hollanda’nın 2000 yılından itibaren eşcinsel evliliklere izin vermesinin ardından yaklaşık 30 ülkede daha eşcinseller yasal olarak evleniyor. Fransa, İngiltere, Amerika, Almanya ve daha birçok ülke bu rezilliği yasal olarak onaylıyor ve destek veriyor.
FITRATI BOZANLARDAN 3. CİNSİYET KARARI
Almanya’da eşcinsel evliliğin yolunu açan yasanın yürürlüğe girmesiyle ilginç haberler gelmeye devam ediyor. Alman Anayasa Mahkemesi, insan fıtratına aykırı olarak bebeklerin doğum belgelerine cinsiyetlerinin erkek ya da kadın dışında bir cinsiyet seçeneği olması gerektiğine karar verdi. Mahkeme, tipik kadın veya erkek tanımına uymayan anatomik cinsiyet özellikleri taşıyan interseksüel bireylerin doğum kütüklerindeki “erkek” ya da “kadın” ibarelerinden birini seçmek zorunda bırakılmalarının ayrımcılık olduğuna hükmetti. Bu karar birçok tartışmayı beraberinde getirecektir: kimliğine cinsiyeti yazılmayan bir insan neye göre yaşayacak? Ne olarak evlenecek? Cinsiyete karar verilmezse eğer ahlaksızlıklar çoğalacaktır. Eğer bu konuda bazı sorunlar yaşanıyorsa Tıp ilmi bununla ilgili birtakım ölçüler geliştirmeli ve ona göre karar verilmelidir. Bireyin ağırlıklı olan yönü hangisi ise ona karar verilmeli %51 ve üstü baz alınmalı, böyle durumlarda cinsiyet de buna göre belirlenmelidir.
ABD: ‘BİR AN ÖNCE OHAL’İ BİTİRİN’
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Avrupa ve Avrasya’dan Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Jonathan Cohen Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişiminin ardından devam eden OHAL uygulamasının ‘bir an önce’ bitirilmesi gerektiğini söyledi. Cohen, Gülen’in iadesine de değinirken, “ABD hükümeti Türkiye tarafından Fethullah Gülen’in iadesi için sunulan belgeleri dikkatle incelemeye devam ediyor. Eğer bu süreçte yeni iade talepleri olursa aynı ciddiyetle ele alınacaktır. Biz Türk yetkililere darbe girişimine yönelik soruşturmalara destek verme arzumuzu her daim dile getiriyoruz” dedi.
SUUDİ ARABİSTAN VE İSRAİL AŞKI
Siyonist İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu “Bölgedeki ılımlı güçlerle daha yakın ilişkiler kurmaktayız. Mısır ve Ürdün ile barışık olduğumuz gibi ılımlı diğer Arap ülkeleri ile de barışı sağlamaya çalışıyoruz” dedi. Suudi Arabistan’da Haziran ayında Veliaht Prens olarak atanan Muhammed bin Selman ise, reformist politikalarına devam edeceğinin sinyallerini vererek “Eskiden olduğumuz gibi, ılımlı İslam’a döneceğiz, aşırıcılığı sonlandıracağız” ifadelerini kullanmıştı. Netanyahu’nun son açıklamalarının da Selman’ın ılımlı İslam açıklamasından sonra gelmesi dikkat çekti. Netanyahu’nun ılımlı İslam açıklaması iki ülkenin yakınlaşma belirtilerinden biri olarak yorumlandı.
Bu arada Suudi Arabistan Müftüsü ve Ulema Heyeti Başkanı Abdülaziz Al-i Şeyh verdiği fetvada Hamas hareketini terör örgütü ilan etti. Müftü, İsrail’le savaşmanın caiz olmadığını belirtirken Hizbullah’a karşı İsrail ordusuyla iş birliği yapılabileceğini de savundu. Siyonist İsrail İletişim Bakanı Eyüp Kara, Suudi Arabistan Müftüsünü Yahudilere karşı savaşmayı ve onları öldürmeyi yasaklayan fetvasından dolayı tebrik etti.
Yine İsrail Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Gadi Eisenkot, İsrail’in Suudi Arabistan ile İran konusunda istihbarat paylaşımı yapmaya hazır olduğunu belirtti. İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinitz ise, Suudi Arabistan ile ülkesinin İran’a karşı ortak endişeler taşıdığını ve bu nedenle ‘gizli iletişim halinde olduğunu’ belirtti. İsrail ordu radyosuna konuşan Steinitz, bu iletişimin neden gizli tutulduğu yönündeki soruya ilişkin, ‘Bizim birçok Müslüman ve Arap ülkesiyle kısmen gizli bağlantılarımız var ve genellikle bu bağlantıdan utanan biz değiliz. Bu ilişkilerin gizli tutulmasını isteyen karşı taraflar. Bizim için sorun değil ancak karşı tarafın isteğine saygı gösteriyoruz. Bu nedenle gizli tutuyoruz’ ifadelerinde bulundu. İşgalci İsrail ile Suudi Arabistan arasındaki gizli siyasi görüşmelerle ilgili tartışmalar büyürken, İsrail’in ünlü blog yazarının Medine’yi ziyareti ortalığı karıştırdı. Arap dünyasını karıştıran fotoğraflar, sosyal medyada tepkiyle karşılandı.
‘İsrail Kardeş Ülkemiz Amerika İse Abimiz’: Birleşik Arap Emirlikleri’nde General olarak vazife yapan pilot Abdullah el Hashmi,”BAE ve İsrail iki kardeş ülkedir. ABD ise iki ülke arasındaki farkı denetleyen abidir” dedi. Filistin sorununun masada çözülmesi gerektiğini vurgulayan general, BAE’nin İsrail için bir tehdit oluşturmadığını ifade etti. Bütün bu gelişmeler “Arap Âlemi nereye gidiyor” sorusunu endişelerle birlikte tekrar gündeme getirdi.
MISIR’DA CAMİYE BOMBALI SALDIRI
Mısır’da Sina yarımadasının kuzeyindeki Ariş kentinde bir camiye cuma namazı sırasında bombalı ve silahlı saldırı gerçekleştirildi. Ravza camisi yakınında düzenlenen bombalı ve silahlı saldırıda ölenlerin sayısı 310’e yükseldi. Mısır’da gerçekleştirilen saldırıda hayatını kaybedenler için Türkiye genelinde bir günlük yas ilan edildi, bayraklar yarıya indirildi. Terör saldırısının sorumluluğunu, “İsa’nın Oğulları” isimli Hristiyan bir terör örgütü üstlendi.
NATO’DA TATBİKAT SKANDALI
NATO’nun Norveç’te düzenlediği komuta kontrol amaçlı Trident Javelin adlı tatbikatta Atatürk’ün fotoğrafının, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da isminin ‘düşman taraf’ olarak gösterildiği ortaya çıktı. Türkiye tatbikattaki 41 askerini geri çekme kararı aldı. Skandal sonrasında NATO’dan en üst düzeyde resmi özür geldi. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg NATO adına özür diledi. Olayın bir medya teknisyeni ve Norveç ordusunda görevli bir sivil personelden kaynaklandığı belirlendi. NATO tatbikatında yaşanan skandalın ayrıntıları belli oldu. Skandalın sorumlusu iki personelin işine son verildiği açıklandı ancak Türkiye, açılan soruşturmanın derinleştirilmesini, başka sorumlular varsa cezalandırılmasını istiyor. ANKARA Cumhuriyet Başsavcılığı, konu ile ilgili soruşturma başlattı. Burada anlaşılamayan konu ise şu ki; bunu yapan gerçekten NATO mu? NATO bunu kasıtlı yaptırdı ise neden özür diledi? O halde Türkiye’nin NATO’dan ayrılmasını isteyen birileri yaptırmış olabilir. ‘Türkiye’nin NATO’dan ayrılmasını isteyenler kimdir?’ Bu sorunun cevabını bu işi bilen herkes bilir ki; Türkiye’nin Rusya’ya ve Çin’e daha fazla yakınlaşmasını isteyenler var. En azından Türkiye’nin Rusya’ya yakınlaşması için NATO ile arasını bozması gerekiyor.
FİLİSTİNLİLERİ SİNA YARIMADASINA GÖNDERME PLANI
İsrail Sosyal Eşitlik Bakanı Gila Gamliel’in “Sina Yarımadası, Filistinlilerin devlet kurması için en iyi yer” açıklaması sert tepkiyle karşılandı. Daha önce de defalarca dillendirilen bu teklif yine reddedildi.
Mısır Dışişleri Bakanı Semih Şükri, Gamliel’in bu açıklamasına yanıt verdi ve “Mısır halkının kanlarıyla sulanan Sina başta olmak üzere Mısır topraklarındaki egemenliği kemirecek her türlü açıklamayı kim yaparsa yapsın reddediyoruz. Mısır, Sina’da bir karış toprağından dahi ödün vermeyecek ve kimsenin oraya saldırmasına izin vermeyecek” ifadelerini kullandı.
İsrail’de Dürzi toplumun temsilcilerinden Devlet Bakanı Eyüb Kara, geçen Şubat ayında yaptığı açıklamada, Mısır Cumhurbaşkanı Abdufettah el Sisi’nin Filistinlilerin Sina Yarımadası’na yerleştirilmesini önerdiğini, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun da ABD Başkanı Donald Trump’a ‘iki devletli çözüm yerine Filistinlilerin Sina Yarımadası’na yerleştirilmesi projesine’ ilişkin bir taslak sunmayı planladığını savunmuştu. Söz konusu tarihte İsrail Başbakanlık Divanı iddiaları yalanlamış, Mısır Dışişleri Bakanlığı ise konuya ilişkin açıklamaların doğru olmadığı açıklamasında bulunmuştu.
Hamas Sözcüsü Sami Ebu Zuhri, yaptığı açıklamada, İşgalci İsrail Sosyal Eşitlik Bakanı Gila Gamliel’in “Sina Yarımadası, Filistinlilerin devlet kurması için en iyi yer” şeklindeki açıklamasını kınayarak, “Filistin devletinin yeri sadece Filistin topraklarıdır” ifadesini kullandı.
Bu teklif tüm dünya Müslümanlarının da reddedeceği bir tekliftir. Müslümanları Filistin topraklarından söküp atmak manasına gelen bu karara karşılık Filistin konusundaki mücadele devam etmelidir.
‘3 Ay İçinde Kuzey Sina’yı Temizleyin’: Sina’da camiye yönelik bombalı ve silahlı saldırı sonrası 310 kişinin hayatını kaybetmesinin ardından darbeci General Sisi, Mısır ordusuna Kuzey Sina’da güvenliği 3 ay içerisinde sağlamak için ‘tüm güçlerini kullanma’ ve ‘harekete geçme’ talimatı verdi. Bölge son dönemde peş peşe gelen saldırılar ve DEAŞ’ın etkinliğiyle gündeme geliyordu.
LÜBNAN’DA NELER OLUYOR!
Lübnan Başbakanı Saad Hariri, yeni kurduğu hükümette görevde bir yılını doldurmadan Suudi Arabistan’da istifasını açıkladı. Hariri, İran ve Hizbullah’ın baskısı ile öldürülmekten korktuğunu söyleyerek görevi bıraktı.
Hariri’nin istifasıyla ülke yeniden siyasi bir krizin eşiğine gelirken, Başbakan’ın ülkedeki karar ve yönetim mekanizmalarında Hizbullah ve Hristiyan Cumhurbaşkanı Mişel Avn ittifakının etkisini kıramaması istifanın önemli sebeplerinden biri olarak görülüyor.
Hariri’ye yakın kaynaklara göre, olaylar şöyle gelişti: Suudi Arabistan Kraliyet ailesinden 2 Kasım gecesi Hariri’ye telefon açılarak Riyad’a gelmesi istendi. 3 Kasım gecesi Hariri Riyad’a iniş yaptı. Kendisini karşılamaya Suudi Arabistanlı hiçbir yetkili gelmedi. Hariri’yi 4 Kasım’a kadar hiç kimse aramadı. Ancak kendisine Veliaht Prens Muhammed bin Selman tarafından randevu verilmişti. Görüşme, planlanandan 4 saat sonra gerçekleşti, yani Prens Selman, Hariri’yi 4 saat bekletti.
Hariri, yaptığı açıklamada Arabistan’da özgür olduğunu ifade ederken; Reuters haber ajansına konuşan Lübnanlı yetkililer, istifa ettiğini açıklayan Lübnan Başbakanı Saad Hariri’nin Suudi Arabistan’da tutulduğuna inandıklarını söyledi.
Lübnan Başbakanı Saad Hariri, Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da sürpriz bir şekilde istifasını açıklamasından 17 gün sonra ülkesine döndü.
İsrail Basınından Dikkat Çeken Yorum: Savaş Lübnan’a Taşınıyor: Suudi hükümeti, iki ülke arasında yaşanan gerginlik sonrası vatandaşlarının ‘hemen’ Lübnan’ı terk etmesi gerektiğini açıklarken, İsrail’de Haaretz’in yayımladığı analizde, Orta Doğu’da Suudi Arabistan merkezli krize ilişkin dikkat çeken bir yorum yer aldı. Analizde, “Sünni Krallık savaş sahasını Suriye’den Lübnan’a taşımak istiyor. Bu zincirleme bir etkileşime neden olabilir” ifadesi kullanıldı.
İsrail’den Savaş Tehdidi! “Taş Devrine Çeviririz”: İsrail İstihbarat Bakanı Katz, İran’ın Lübnan’da gelişmiş bir füze tesisi inşa ettiğini savunarak “Askeri harekata girişip onlara engel olacağız, tıpkı Suriye’de olduğu gibi. Çok daha geniş ve güçlü bir saldırı olacak, bu kez tüm Lübnan hedef alınacak. Size ifade ediyorum, Lübnan’ı taş devrine çevireceğiz “ dedi.
Mısır: Lübnan’da Savaştan Yana Değiliz: Mısır Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Bessam Radi, yerel bir televizyona verdiği demeçte, “Sisi’nin bölgenin durumu konusunda ‘savaş seçeneğini reddettiği’ yönünde birçok mesajı var” dedi. Radi, “Körfezin güvenliği bizim için kırmızıçizgidir. Başkaları işlerimize müdahale etmemeli. Bölgede gerginliğin arttırılmamasını talep ediyoruz” ifadelerini kullandı.
DÜNYA MÜSLÜMAN ÂLİMLER BİRLİĞİ TERÖR LİSTESİNDE
Dışişleri Bakanlığı, Dünya Müslümanlar Âlimler Birliği’nin Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Mısır tarafından terör örgütü ilan edilmesine ilişkin, “İslam İşbirliği Teşkilatı Zirve Dönem Başkanı olarak, Müslümanlar arasındaki dayanışma ihtiyacının arttığı bir dönemde atılan bu adımı, sadece İslam karşıtı çevrelere hizmet edecek vahim bir yanlış olarak değerlendiriyoruz” ifadesini kullandı.
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Mısır tarafından yayınlanan ortak bildiriyle Dünya Müslüman Alimler Birliğinin, mesnetsiz suçlamalarla “terör örgütü” ilan edilmesinin derin bir teessürle karşılandığı bildirildi.