Haftanın Karesi: Mülteci kampında bir kız çocuğu

Furkan Haber editörleri, bu haftanın karesi olarak Lübnan'da bir mülteci kampında kamyonuyla oynayan kız çocuğunun fotoğrafını belirledi.

Eklenme Tarihi: 14 Kas 2021
4 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Haftanın Karesi: Mülteci kampında bir kız çocuğu

Furkan Haber editörleri tarafından önemli olaylar sonrası tekrar gündeme getirilen fotoğraflarda bu hafta "Haftanın Karesi" olarak belirlenen görsel, Lübnan'daki bir mülteci kampında kamyonuyla oynayan kız çocuğunun gülümseten ifadesi oldu.

Fotoğraf: Muhammed Alhazaa

Lübnan’daki Mülteci Kampları

1,5 milyon Suriyeli mültecinin bulunduğu Lübnan topraklarına, 500 binden fazla olduğu bilinen Filistinli mülteciler de eklenince yaşam şartları epeyce ağırlaştı. Lübnan’ın yedi milyona yaklaşan nüfusunun neredeyse 2.5 milyonunu Filistinli ve Suriyeli mültecilerden oluşuyor. Ancak mültecilerin çoğunun nüfusa kaydı, kimlik ve pasaportu olmadığı için sayıları resmi nüfus bilgilerine yansıtılmıyor.

Kampları yakın zamanda ziyaret eden Aktivist Tülay Gökçimen, gördüklerini şöyle aktarıyor;

"Suriyelilerden daha önce bu topraklarda yaşamaya başlayan Filistinlilerin çoğunun vatandaşlık hakkı yok, 20'den fazla mesleği icra etmeleri yasak, kendilerine ait ev almalarına veya evlerini tamir etmelerine de izin verilmiyor. Bunu Batı Beyrut’taki Burj El Barajne, Sabra ve Şatilla gibi kamplara bakarak da anlayabilirsiniz. Dışardan oldukça yorgun ve bakımsız görünen bu kampların dar sokakları, üstten elektrik telleri ile kuşatılmış. Elektrik telleri o kadar aşağıdaki, yürürken başınıza değme ihtimali çok fazla. Bu sebeple pek çok elektrik çarpma olayı yaşanıyor. Ucu açık elektrik tellerinin, yağmur suyu ile buluştuğunda bir insanı öldürmemesi işten bile değil.

Evlere elektrik 5-6 saat veriliyor bazılarına ise hiç gitmiyor. Burj El Barajne Kampı’nı elektrik kabloları görüntüsü ile anımsamanız çok mümkün. Filistinlilerin Lübnan’da mültecilik dahil hiçbir statüsü olmadığı için pek çok sosyal haktan mahrumlar ve iş imkanlarından da yararlanamıyorlar. Kamp içinde bulunan sağlık merkezlerinin en büyük ihtiyacı şu an için ilaç ve salgın koşullarında kullanılacak izole elbiseleri ve dezenfektan. Kampta özürlü çocuk sayısının da yüksek sayıda olduğunu belirten yetkililer, bu çocuklar için özel eğitimi hayal bile edemediklerini belirtiyorlar.

Lübnan’da yaşayan Suriyeliler ise birkaç yere dağılmış durumda. Beyrut, Trablusşam ve Beka Vadisi’nde toplam 1.5 milyon Suriyeli mülteci yaşıyor. Tabi bu insanlara da mülteci statüsü, kimlik, pasaport verilmemiş. Halkın çoğu kamplarda. Lübnan’da yaşayan bir Suriyeli bu topraklarda yaşamaya devam etmek istiyorsa her yıl devlete düzenli olarak 200 dolar yaşam hakkı ödemek zorunda. Yalnız bu kamplar yeni olduğu için henüz Filistinlilerin yaşadığı kamplar gibi betonlaşma başlamamış. Suriye’deki gibi çadırlar da yok, briket evler de. Yere beton atılıp, düzleştirilmiş ve uzun tahta direkler çakılarak üstü branda ile kapatılmış. Ama kışın tüm mültecilerin yaşadığı gibi onlar da yağmur suyunun evlerine girmesi, çamur içinde yüzmeleri gibi dertlerle uğraşıyorlar.

Evlerin çoğunun kapısı yok, bezlerden kapılar yapılmış. Cam zaten olmadığı için naylonlar gerilmiş ve kışlar oldukça soğuk geçiyor. Kampların çoğu ilgilenen kamp sorumluların soyadı ile adlandırılmış veya bir kod numarası verilmiş. Her mülteci kampında olduğu gibi buralarda da yaşayan nüfusun yarısını çocuklar oluşturuyor. Kampların çoğunda okul yok hatta bazı kamplar dünyadan bihaber yaşıyor diyebiliriz. Tripoli Bölgesi’ndeki Ebu Gannam Kampı’nda 120 aile toplam 700 kişi yaşıyor.

'Kampa Gelen Sağlık Ekiplerini 'Korona Virüs' Zannedip Taşlamışlar'

Kampta Covid-19 diye bir gündem yok, kimse maske takmıyor. Böyle bir hastalığı duymuşlar fakat tam olarak ne olduğunu bilmiyorlar. Hatta Covid-19 salgınına dikkat çekmek için kampa gelen izole kıyafetli sağlık gönüllülerini Corona virüsü sanıp taşlamışlar ve kamptan uzaklaştırmaya çalışmışlar. Bu kampta da diğer mülteci kamplarında olduğu gibi Lişmaniye yani Şark Çıbanı, çocuklar arasında yaygın. Lübnan’ın da mülteci kamplarında yaşayan insanların temel geçim kaynağı tarım işçiliği; çoğu yakınlardaki seralarda günlük bir dolar gibi küçük rakamlara çalıştırılıyor.

'Dinini Değiştiren Mültecilere Ciddi Destekler Veriliyor'

Bu bölgede devletin de serbest bıraktığı pek çok misyonerlik çalışması yapılıyor. Bu çalışmalarda Hristiyanlığı kabul etmeleri üzerine mültecilere ciddi destekler veriliyor. Sırf bu sebeple yaşayan mültecilerin yüzde 20’si dinini değiştirip Hristiyan olduğunu söylemiş. Artık içlerini Allah bilir. Hatta bu kamplarda yaşanan yoğun misyonerlik çalışmaları sebebiyle Türki Kampı yetkilileri, bu çalışmaları Birleşmiş Milletler’e ve mahkemeye taşımışlar. Yoklukla mücadele ettikleri yetmiyormuş gibi bir de misyonerlik çalışmaları ile mücadele ediyorlar. Ayrıca kamplarda organ ve fuhuş mafyalarının da yaygın olduğu söyleniyor.

Hatta geçen aylarda Suriyeli mültecilerin yaşadığı bir kamp yakılmıştı; o yangının böyle bir çetenin ortalığı karıştırmasıyla gerçekleştiği söyleniyor. Biz yakılan kampa gittik ve bir mahalle arasında küçük bir alan olduğunu gördük. Çevresinde apartmanlar vardı. Pek çok kuruluş yeniden çadır alımı konusunda yardım vadetse de arazi sahibi bir daha asla orada bir kampa izin vermeyeceğini, arazisini başka şekilde değerlendireceğini belirttiği için yanan kampın sakinleri başka kamplara nakledilmiş."