Hak İnisiyatifinden Furkan Vakfı ve Alparslan Kuytul Hoca Hakkında Rapor

Hak İnisiyatifi Derneği Furkan Vakfı operasyonu ve Alparslan Kuytul Hoca'nın tutukluluk süreci hakkında gözlem ve inceleme raporu hazırladı.

Eklenme Tarihi: 10 Ara 2018
10 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Hak İnisiyatifinden Furkan Vakfı ve Alparslan Kuytul Hoca Hakkında Rapor

Hak İnsiyatifi Derneği, Furkan Vakfına yapılan operasyon ve Alparslan Kuytul Hoca’nın tutukluluk süreci hakkında hazırladığı gözlem ve inceleme raporunu yayınladı. Raporda aktarıldığına göre bizzat Alparslan Hoca’dan, avukatı Adem Tural’dan ve vakıf gönüllülerinden yaşanan mağduriyetler ve süreç hakkında bilgi alındı. Alparslan Hoca kendisiyle görüşmeye gelen dernek avukatlarına, 10 günlük gözaltı sürecinde ve cezaevinde maruz kaldığı hukuksuz muameleleri anlattı. Ayrıca Alparsan Hoca’nın avukatı Adem Tural’da, müvekkili Alparslan Hoca’ya cezaevinde yapılan kısatlamaları, hukuksuz muameleleri ve bu hususta yazılan dilekçelere Bolu Ceza İnfaz hakimliği tarafından verilen altı boş yanıtları aktardı.

Raporda dernek avukatlarının Alparslan Kuytul Hoca ile gerçekleştirdiği görüşmeye şöyle yer verildi;

Alparslan Kuytul İle Görüşme Hak İnisiyatifi Derneğinin kararı gereği üyelerimizden Av.Şakir Çalışkan ve Av.Mehmet Ali Devecioğlu, 02.11.2018 tarihinde Bolu F tipi Cezaevine giderek, Furkan Vakfı Genel Başkanı Alparslan Kuytul ile görüşmüşlerdir.

Bu görüşmede Alparslan Kuytul, aşağıda belirtilen hususları dile getirmiştir: “Furkan Vakfının faaliyetleri 1994’te başladı. Dini, sosyal, kültürel faaliyetler. Vakıf üniversite öğrencilerine tanıdıkların referansıyla burs veriyor. Vakıf 1994’ten 30 Ocak 2018’e kadar hiçbir hükümet tarafından herhangi bir adli ya da idari soruşturmaya uğramadı. 2014 yılı Mayıs Ayında İstanbul’un Fethi konulu ve Bağcılar Belediyesinde yapılacak konferansın iptali ile Vakfa yönelik baskı başladı. 2014’ten 2018’e kadar yurt içi ve dışında erkek, kadın ve gençlere yönelik yüze yakın konferans ve program, ekseriyetle hukuki müracaat yolu fiilen kapatılarak son dakikalarda iptal edildi. 30 Ocak 2018 günü saat 05.15 de ikametime polisler geldi, yarım saat sonra da Vakfa gitmişler. Gözaltı tarihi senede bir gün yapılan bağış toplama gününün hemen ertesi sabahına denk getirildi ki makbuzsuz para ele geçirilebilsin. Ancak ele geçen paraların hepsinin makbuzu vardı, daha sonra bu durum ortaya çıktı. Fakat ne yazık ki önyargıyla aynı gün televizyonların sabah haberlerinde Vakıfta 365.000 TL makbuzsuz paranın ele geçtiği haberleri yayıldı. Oysa Vakfın başkanı ya da muhasebecisine sorulsa makbuzlar kendilerine gösterilecekti.

Hedefe alınmamızın iki sebebi olduğunu düşünüyorum;

1.Tevhidi anlatıyor olmamız,

2.Konuşuyor ve hükümetin bazı icraatlarını bir hoca olarak eleştiriyor olmamız.

10 gün gözaltında kaldım. Bu sürede hiçbir şey araştırılmadı, soruşturulmadı. Sırf bana eziyet etmek için on gün boyunca ızgara şeklindeki tahtanın üzerinde iki eski battaniye ile beklettiler. 8 Şubatta tutuklanarak, Adana Kürkçüler Cezaevine gece saat 11-12 arası götürüldüm. İki saat bekletilip yer yokluğu gerekçe gösterilerek Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevine getirildim. Düşünceme göre buraya getirilmemdeki amaç, ziyaretçi ve avukatımın benim ile görüşmesini engelleyebilmekti. Uzak da olsa uçakla ulaşım mümkün olan Ankara, İstanbul, İzmir gibi yerler tercih edilebilirdi. Uçak olmayan Bolu özellikle tercih edildi. Tanıdığım biri yanımda olmasın diye hakkımızda ortak suçlama bulunan diğer dört şüpheliyi İzmir Ödemiş Cezaevine aldılar.

Bolu Cezaevinde dokuz aydır üç kişilik odada tek başına, tecritte tutuluyorum. İlk iki ay hiçbir sosyal ve sportif faaliyetime müsaade edilmedi. Televizyon verilmedi. 64 gün sonra televizyon verdiler. Sosyal faaliyet olarak da Fetö sanığı bir polisle haftada iki saat sohbete çıkardılar. Bu durum böyle iki üç ay devam etti, sonra haftada bir saat spora izin verildi. 16 Ağustos 2018’den itibaren sohbet kaldırıldı, ayda üç kez olan spor iki ayda üç defaya indirildi, o da tek başına çıkmak şartıyla. Maksatları kimseyle görüştürmeyip aşağılamak. Bu nedenle bu şekildeki spor hakkını da kullanmadım.

Eşime ve çocuklarıma yazdığım mektuplar yerine ulaştırılmadı. Bir defasında arkadaşlarıma yazdığım ve Furkan Vakfının yayını olan Furkan Nesli Dergisinde yayınlanmasını istediğim mektup sakıncalı bulunarak gönderilmedi. İnfaz Hâkimliğine müracaat ederek mektupta bir sakınca olmadığı kararı verildi, karara Savcılık itiraz etti, itirazı inceleyen Ağır Ceza Mahkemesi yine beni haklı buldu. Ancak mektup yine gönderilemedi, çünkü faili meçhul bir şekilde kayboldu. Israrlı talepler sonucu fotokopisine ulaşıp bu defa iadeli taahhütlü olarak gönderdim, böylece iki ay sonra yerine ulaştı.

İlk zamanlar, benim dışımdaki diğer mahkûmlar yeğenleri ile görüştürülürken OHAL gerekçe gösterilerek ben yeğenlerim ile görüştürülmedim. OHAL kalktıktan sonra yeğenlerim ile de görüşebildim. Aynı şekilde ilk zamanlar avukatım ile görüşmeyi de haftada iki defa ve dört saatle sınırlamışlardı, ancak mahkemeye başvurarak bu sınırlamayı kaldırttık.

Cezaevinde üç kişilik koğuşta tek başına kalmak, sosyal ve sportif aktivitelerden yararlanmamakla ilgili olarak, Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu, Cezaevi İzleme Kurulu, İnfaz Savcılığı, İnfaz Hakimliği, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne müracaatlarım oldu, ancak bu başvuruların hiç birisinden sonuç alamadım. Cezaevleri Tevkifevleri Gn. Müdürlüğü başvuruya verdiği cevabi yazıda kendilerinin bir talimatının olmadığını belirtmişse de cezaevi yöneticilerine bu durum sorulduğunda ‘onlar öyle söylerler, ancak bize kendileri böyle talimat veriyorlar’ şeklinde cevap verdiler. Yazılı talimatı görmek istediğimizde önce ‘gizli’ denildi, sonra da şifahi emir verildi denildi.

Av. Adem TURAL Görüşmesi ve Edinilen Belgeler

Alparslan Kuytul ve Vakıf yetkilileri ile gönüllüleriyle yapılan görüşmelerden sonra A. Kuytul’un savunmasını üstlenen Av.Adem Tural ile görüşülmüş ve bu beyan ve iddialara ilişkin belgeler talep edilmiş, kendisi de buna ilişkin Mahkeme kararlarını tarafımıza iletmiştir. Bu belgelerin incelenmesi sonucunda, 09.02.2018 tarihli Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 77204178-207.04.02/1859/20968 sayılı, güvenlik nedeniyle nakil konulu yazısında, “…5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un “zorunlu nedenlerle nakil” başlıklı 56 ıncı maddesi gereğince Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza ve İnfaz Kurumuna nakli uygun görülmüştür…teslim alınarak konumuna uygun bölümde barındırılmak suretiyle tutuklunun infazına devam olunmasını…” denilmektedir. Uzak ta olsa, uçakla ulaşım imkanı olan İzmir, İstanbul veya Ankara gibi merkezi bir cezaevine değil de niçin Bolu gibi nispeten ulaşımın zor olduğu bir ile nakledildiği hususu izaha muhtaçtır.

Bolu İnfaz Hakimliğinin 2018/897 Esas ve 2018/1605 karar sayılı ve 25.05.2018 tarihli kararının incelenmesinde; Alparslan Kuytul’un verdiği dilekçenin tek başına bir koğuşta tecritte bulunduğu bilgisi ile yanına anlaşabileceği koğuş arkadaşı verilmesi, kütüphaneye çıkma hakkı, spora çıkma hakkı, başka herhangi bir tutsakla avluya çıkma hakkı ve diğer tutuklulara tanınan diğer haklardan faydalanma taleplerini içerdiği görülmekte ve yedi sayfalık gerekçeli kararda özetle, “güvenlik, disiplin ve koruma sebepleriyle diğer tutuklularla iletişim kurmasının yasaklanması, kendi içerisinde bir ceza veya insanlık dışı muamele teşkil etmeyeceğidir. İtiraza konu ceza infaz kurumunun kararında benzer nedenlerle tutuklunun tekli olarak barındırılmasına karar verilmiştir.” denilerek itiraz reddedilmiştir.

Aynı konuda Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 77204178.207.99.06/7000/83250 sayılı ve 11.06.2018 tarihli kararında da “Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumları”na kimlerin gönderileceği maddeler halinde yazılmış, kararın 4.maddesinde “eylem ve tutumları nedeniyle tehlikeli halde bulunan ve özel eğitim ve denetim altında bulundurulmaları gerekli olduğu saptananlar ile bulundukları kurumlarda düzen ve disiplini bozanlar veya iyileştirme tedbir, araç ve usullerine ısrarla karşı koyanlar bu kurumlara gönderilir” denilerek, bu cezaevine konulması ve tecrit uygulamasının devamına karar verilmiştir. Ancak Alparslan Kuytul’un somut olarak yaptığı hangi işin onu tehlikeli kıldığı, disiplini bozacak ne yaptığı, özel gözetim ve denetim altında hangi somut sebeplerle tutulmasının zorunlu hale geldiği belirtilmemiştir.

Bolu İnfaz Hakimliğinin 2018/1211 Esas ve 2018/1709 Karar sayılı ve 22.05.2018 tarihli kararının incelemesinde, “kapalı ve açıkspor alanı, çok amaçlı salon, kütüphane, çalışma atölyeleri, sohbet hakları vb.sosyal ve kültürel faaliyetlere katılma haklarına yönelik kısıtlamanın kaldırılmasını ve müvekkilinin bu haklardan faydalanmasını” talep ettikleri, verilen kararda ise “Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğümüzün Ülkemizin içinde bulunduğu durumla ilgili olarak KHK’ler kapsamında almış olduğu güvenlik ve emniyet tedbirleri hakkında hem sözle, hem de yazmış olduğu gizli evrak yazısı ile ikinci bir talimata kadar psikolog görüşmeleri hariç olmak üzere herhangi bir eğitim ve iyileştirme faaliyetleri (vaiz görüşmeleri dahil) verilmemesinin uygun görüldüğü, aynı zamanda Bakanlık emirleri gereğince ilgi (b) sayılı İdare ve Gözlem Kurulu Kararı ile de tutuklu Alparslan Kuytul’un kendi konumunda bir tutuklu ile haftada 2 gün, günde 1 saat olarak havalandırmaya çıkartıldığı…tutuklunun üzerine atılı bulunduğu suçun nev’isi ve Ceza İnfaz Kurumunun şartları göz önüne alındığında, makul ve ölçülü tedbirler olduğu anlaşılmış olduğu, tutukluya uygulanan uygulamalarda hukuka aykırı bir yön bulunmadığından…reddine” denilmiştir.

Yine Bolu İnfaz Hakimliğinin 2018/2062 Esas, 2018/2666 K.sayılı ve 19.08.2018 tarihli kararında, haziran ayı itibarıyle bireysel vaiz görüşmesine mevzuat kapsamında çıkartıldığı, adı geçenin konumuna uygun olarak da açık saha faaliyetine yukarıda izah edilen nedenler gereğince tek olarak planlamasının yapıldığı” denilerek reddedilmiştir.

Bakanlık kurumunun Alparslan Kuytul ile ilgili şifahi talimat niçin verdiğini, henüz yargılama aşamasında olan ve masumiyet karinesi gereği, suçsuzluğu esas alınarak muamele edilmesi gereken bir tutukluya niçin, psikolog görüşmesi dışında vaiz görüşmesi dahil bütün görüşlerin yasaklandığını anlayabilmiş değiliz. Henüz tutukluluk aşamasında, tutulma koşullarının cezaya dönüştürüldüğü bir durumun söz konusu olduğu anlaşılmaktadır.

Alparslan Kuytul’un eşine gönderdiği mektubun sakıncalı olarak değerlendirilerek gönderilmemesi kararına yapılan itiraz ise Bolu İnfaz Hakimliğinin 2018/905 E.2018/1282 K.sayılı ve 03.05.2018 tarihli kararı ile, bu sınırlamanın hakkın özüne dokunduğu gerekçesi ile kabul edilmiştir.

Bolu İnfaz Hakimliğinin 2018/729 Esas, 2018/1259 Karar sayılı ve 02.05.2018 günlü kararının incelenmesinde, “avukat ziyaret veya görüşmelerinin haftada iki gün ve günde iki saat olarak kısıtlandığını ve tutuklunun televizyon ve radyo imkanlarından yararlanmadığı” belirtilerek yapılan şikayet, “tutuklu hakkında bu tedbirin uygulanabilmesi için soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısının bir kararının bulunması gerektiği, ancak bu kararın mevcut olmadığı anlaşılmaktadır.” denilerek avukat kısıtlaması kaldırılmış, yapılan harici fiyat tespiti sonucu TV alabileceği, radyo talebi ise bulunmadığı sebebiyle kısmen kabul edilmiştir. İnfazın cezaya dönüştürülmesinde keyfi olarak uygulanan bir tedbir böylece kaldırılabilmiştir.

Hazırlanan raporda, çıkarılan sonuç ve tespitler ise şöyle;

1-Alparslan Kuytul, hükümetin icraatlarına muhalif ve eleştirel söylemleriyle kamuoyunda dikkat çekmiştir. Bu söylemlerinin öne çıktığı 2014 tarihinden sonra birçok konferans ve çalışmaları Türkiye çapında iptal edilmiştir. OHAL döneminde haklar kısıtlanabilir, ancak bu kısıtlama hakkın özüne dokunacak ve kullanımını imkânsız kılacak şekilde olamaz. Alparslan Kuytul’un, Mayıs 2014 den başlayarak operasyon tarihine kadar iptal edilen konferans ve çalışmaları, toplantı ve gösteri hakkının ihlali niteliğindedir.

2- Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin uygulayıcısı olan AİHM’ne göre, bir hakka müdahale edildiğinde üç hususa bakılmaktadır. Birincisi, erişilebilir/ulaşılabilir durumdaki bir kanuna/ mevzuata uygun olarak müdahalenin yapılıp yapılmadığıdır. İkincisi, müdahalenin yöneldiği amacın meşru olması gerekir. Üçüncüsü, yapılan müdahale, demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü müdür? Başka bir deyişle, müdahalenin açık bir toplumsal ihtiyaçtan kaynaklanması ve takip edilen meşru amaç bakımından orantılı olması gereklidir. Alparslan Kuytul’un bazı konuşmalarındaki bölümlerin başına ve sonuna, konuşmanın geneline bakılmadan, bir kısmını seçerek bu konuşmaları suç olarak yorumlamak yanlıştır. Bu durum, birçok hakkın temeli hükmündeki, düşünceyi ifade özgürlüğünü ihlal etmektedir. Alparslan Kuytul’un politikaları eleştirir iken, birbirine taban tabana zıt 4 değişik örgüt ile ilişkilendirileceğini bilmesi, öngörmesi mümkün değildir. Muhalif konuşmaları olan Alparslan Kuytul’un kaçma ve delilleri karartma tehlikesini gösteren somut bir delil yok iken tutuklanması ve suçlamaya gerekçe yapılarak 10 ayı aşkın zamandır tek başına bir koğuşta tecrit halinde tutulması, amacın meşru olması ve demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olma koşullarının da ihlalidir. Yine masumiyet karinesi gereği, adil bir yargılanma sonucu ceza kesinleşmeden her bireyin masumiyetinin esas alınmasını gereklidir. Alparslan Kuytul’un halen yargılaması devam etmektedir, bu aşamada devletin sorumluluğu, özgürlüğünden mahrum bıraktığı vatandaşının tutukluluk koşullarını bir cezalandırmaya dönüştürmemektir. Terör ile suçlanmak, şahsı terör suçlusu yapmaz ve mahkûmiyeti kesinleşmiş bir suçluya uygulanan muamelenin uygulanmasını gerektirmez. Hiçbir somut delil olmadan, Alparslan Kuytul’un terör zanlısı ve tehlikeli olduğundan bahisle, yapılan hücre uygulaması, masumiyet karinesinin açık ihlali olmaktadır. Yine, sosyal bir varlık olarak yaratılan insanın tabiatına zıt şekilde, tecride tabi kılınması yanlıştır. Alparslan Kuytul’un diğer tutuklularla görüşünün ciddi şekilde kısıtlanması da, bu bağlamda masumiyet karinesinin ihlalidir.

3- Barışçıl gösteri temel bir haktır. Furkan Vakfı üye ve gönüllülerinin, Alparslan Kuytul’un tahliyesini talep eden ve dile getiren, genellikle “Alparslan Kuytul’a özgürlük” yazılı kaşkolları ile yürümelerinin ve araç konvoylarının, mahkeme önünde beklemelerinin engellenmesi ve bir kısmında yapılan gözaltı uygulamaları, demokratik bir toplumun gerekliliklerinden olan barışçıl gösteri hakkının ihlali olmaktadır.

4- 24 yıldan beri faaliyetine devam eden resmi bir vakfın yetkililerinin, sabahın erken saatlerinde, çok kalabalık silahlı güvenlik güçlerinin baskını ile gözaltına alınması, arama yapılması ve Vakfın kapatılmasında uygulanan yöntem, bu kapamanın Vakfın altındaki kitapçı dükkanının mühürlenmesine kadar vardırılması, Vakfın üye ve gönüllülerinden bir kısmının, kendi şahsi meskenlerinin de mühürlenebilmesi uygulamalarında, müdahalenin gerekli ve ölçülü olma kıstaslarının ihlal edildiği gözlemlenmiştir.

5- Vakıf yetkililerinden tutuklanan 9 kişiden, 6’sı tahliye edilmiş olup, üç kişi halen tutukludur. Alparslan Kuytul, hakkındaki bir davada tahliye edilmiş olup, 22 Ocak 2019 tarihinde duruşması yapılacak dosyadan halen tutuklu bulunmaktadır. Tutukluluk, sanığın kaçma ve delilleri karartma tehlikesine karşı istisnai bir tedbir iken, ne yazık ki, son dönemde yoğun tutuklama uygulaması ile bir cezalandırma yöntemine dönüşmüştür. Alparslan Kuytul’un hangi somut delillerden dolayı kaçma tehlikesi olduğu düşünülmekte ve şimdiye kadar toplanamayan hangi kanıtları yok edeceği varsayılmaktadır? Uzun tutukluluk süresi, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlalidir.

Kamuoyuna saygıyla sunarız.

10.12.2018

Hak İnisiyatifi Derneği

Raporun tamamını okumak için tıklayınız