Hamas Lideri Şeyh Ahmet Yasin Kimdir?

Ahmet Yasin felçli bedeni ile Yahudilere korkulu rüya olan alim ve siyasetçi; terörist İsrail askerleri tarafından 2004 yılında yapılan roketli saldırıda şehit edilmiştir. Filistin direnişinin manevi lideri Şeyh Ahmet Yasin kimdir? Ahmet Yasin’in meşhur duası ve İslam ümmetine yazmış olduğu mektubu ve sözlerini, hayatıyla beraber, şehadetinin yıldönümünde okuyucularımızla paylaşıyoruz.

Eklenme Tarihi: 22 Mar 2022
7 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Hamas Lideri Şeyh Ahmet Yasin Kimdir?

Filistin Direnişinin Öncüsü Şeyh Ahmet Yasin Kimdir?

Şeyh Ahmet Yasin 1937 yılında Filistin'in Askalan beldesinde el-Cevra kasabasında dünyaya gelmiştir. 3 yaşındayken babasını kaybeden Şeyh Ahmet Yasin’in bakımını annesi ve kardeşleri üstlenmiştir. 1948 senesinde Yahudilerin Filistin'in işgali sonrası ailesi ile beraber Gazze şehrine göçmüştür.

Ahmet Yasin, 1952 yılında Gazze’deki İmam Şafii Okulu'nda ilköğrenimini bitirmiş; ardından er-Rihal Ortaokulu'nda ortaöğrenimini sürdürmüştür. Lise öğrenimini 1958 senesinde Filistin Lisesi'nde bitirmiştir. Ahmet Yasin, hayatının birçok döneminde pek çok tarihi olaya şahitlik etmiştir. Bu olaylar onun üzerinde önemli etkilere sebep olmuştur. 1952’nin yaz ayında yüzerken kafasının üstüne düşmüştür ve boyun kemiği kırılmıştır. Bu kaza sonrası bütün vücudu felç olmuştur.

Lise eğitimi sonrası Kahire'deki El-Ezher Üniversitesi'ne başlamış ve burada Müslüman Kardeşler'e dahil olmuştur. Lise eğitiminin ardından bazı ilim adamlarından özel ders görmüş; yanı sıra şahsi çalışmaları ile kendini yetiştirmeyi bilmiştir. Çevresinde zeki ve kültürlü biri olarak tanınan Ahmet Yasin, özel öğrenimini tamamladıktan sonra öğretmenlik yapmaya devam etmiştir.

İsrail’e Karşı Mücadele

1967 yılında Filistin'in birçok beldesinin Siyonist işgalcilerin eline geçmesi üzerine Filistinliler, yurtlarını işgalden kurtarmak amacıyla kendilerine başkanlık edecek birilerini aramaya başlamışlardır. Şey Ahmet Yasin, Gazze'de İslâm Merkezi'ni kurmasının ardından herkes tarafından tanınmaya başlanmıştır Filistin'in her tarafında isminin duyulması işgal yönetimince rahatsızlıklara sebebiyet vermiş, bu yüzden Ahmed Yasin defalarca emniyete çağırılmıştır.

HAMAS’ın Kuruluşu ve 1. İntifada

Şeyh Ahmet Yasin ve dava arkadaşları, 8 Aralık 1987’de Mısır’daki İhvan-ı Müslim’in Filistin kanadı olarak İslami Direniş Hareketi (HAMAS)’ı kurmuştur. Siyonist işgale karşı direniş başlatan HAMAS, kısa zamanda halkın desteğini almıştır. Şeyh Ahmet Yasin hayatı boyunca Hamas’ın manevi liderliğini üstlenmiştir.

HAMAS, ismi ilk kez 8 Aralık 1987’de ortaya çıkan 1. İntifada ile duyulmuş; bu intifada ‘Mescidlerin İntifadası diye anılmıştır. İntifada, 7 Aralık 1987’de Filistinli Müslümanları taşıyan arabaya, Yahudi birinin kamyonuyla çarpması sonucu 4 Müslümanın ölümüne ve 9 kişinin yaralanmasına sebep olmasıyla başlamıştır. Daha sonra bu olayın 2 gün önce öldürülen Yahudi’nin intikamını almak amacıyla kasıtlı yapıldığı ortaya çıkmıştır.

Şeyh Ahmet Yasin’in, bu intifadayı yönetmesi, isminin kısa sürede bütün dünyada tanınmasını sağlamıştır.

Şeyh Ahmet Yasin’in Mahkemeye Çıkarılışı

Şeyh Ahmet Yasin, 3 Ocak 1990'da hakim karşısına çıkarıldı, 15 farklı suçlamadan yargılanan Ahmed Yasin'in mahkeme heyetine karşı söylediği sözler, kendisinin ne kadar kararlı ve cesur bir duruş sergilediğini göstermiştir. "Bu mahkeme kanuni olarak beni yargılama hak ve yetkisine sahip değildir. Çünkü bu mahkeme işgalciler tarafından kurulmuştur. Dolayısıyla tamamen gayrimeşru ve kanundışıdır." Bu duruşmadan sonra hâkim, duruşmayı belirsiz bir tarihe ertelemiştir.

Mahkemede Şeyh Ahmet Yasin’in felçli ve tekerlekli sandalyeye bağlı olduğu hatırlatılınca, yargıç:

Onun felçli, tekerlekli sandalyeye bağlı olmayan bir aklı ve dili var. Aynı zamanda bir örgüt adamı ve lider konumunda. Etkinlik sahibi birisi. İsrail açısından ona güvenilmez.’’

İşgal yönetimi Şeyh Ahmet Yasin'in 6 Ekim 1991'de hâkim karşısına çıkarılacağını bildirmiş; HAMAS bu süreçte Şeyh Ahmet Yasin'in gayrimeşru hapsini protesto ederek genel grev ilan etmiştir.

16 Ekim 1991'de İsrail askeri mahkemesi HAMAS'ın kurucusu Şeyh Ahmet Yasin'i ömür boyu hapis cezasına çarptırmış; öte yandan hakim, öldürme emirleri verdiği ve İsrail'i yıkarak yerine İslami bir devlet kurmayı amaçlayan kanundışı (!) örgüt kurduğu iddiasıyla 15 yıl hapis cezasına çarptırmıştır.

Siyonist İsrail rejimi tarafından söz konusu ceza onandıktan sonra Şeyh Ahmet Yasin ile pazarlık yapmak ve ona serbest kalması için bazı teklifler sunmak istemiştir. Ahmet Yasin’e, İsrail'i tanıdığını ve imzalanan özerklik anlaşmalarına olumlu baktığını açıklaması karşılığında serbest bırakılma teklifi götürülmüş; teklifi reddeden Şeyh’e, İsrail'i tanıma şartından vazgeçerek sadece özerklik anlaşmalarını kabullenmesi teklifinde bulunulmuştur.

Bu ahlaksız teklifler üzerine Şeyh Ahmet Yasin:

"Bana dışarı çıktığım vakit karpuz yemememi şart koşsanız bile yine kabul etmem. Çünkü ben işgal rejimini muhatap kabul etmiyorum ki onun şartını kabul edeyim" demiştir.

Öncü Lider Şeyh Ahmet Yasin

Şeyh Ahmet Yasin, kötü giden sağlığına, maruz kaldığı işkencelere, bedensel özrü olmasına rağmen işgalciler karşısında hiçbir taviz vermemiştir. Şeyh Ahmet Yasin şu sözleriyle, davasında ve inancında ne denli kararlı olduğunu apaçık göstermiştir: "Benim için hapiste 100 yıl kalmak, karşılığında birtakım tavizler vererek çıkmaktan daha evladır."

Onun işgal yönetiminin mahkemesi karşısında söylediği sözler, inancı ve davası uğrunda kararlılığının bir göstergesiydi.

Şeyh Ahmet Yasin, 8 yıl devam eden zindan hayatı boyunca kararlılığından hiçbir taviz vermemiş; Siyonist rejimi muhatap almama yönündeki tutumunu değiştirmemiştir. Kendisi bu konu da şöyle demiştir: ’Ey Rabbim! Zindan benim için Siyonistlerin gayrimeşru işgallerini onaylamaktan, meşru olmayan bir hakimiyeti meşru görmekten hayırlıdır.’’

Şeyh Ahmet Yasin’in zindan hayatı boyunca çektiği sıkıntılar, çileler onu yıldırmamıştır. Hapis sonrası Gazze’ye dönüşünün ardından, Filistin direnişindeki manevi lider mevkiine yeniden oturarak mücadelesini kaldığı yerden devam ettirmiştir. Bu sebeple 29 Eylül 2000’de başlayan Aksa İntifadası’nın da manevi lideri olarak bilinmiştir. İşgalci Siyonistler tarafından sürekli takip altında olan Şeyh Ahmet Yasin, daha önce bir suikast girişimine hedef olmuş ancak Allah’ın izniyle mucizevî bir şekilde saldırıdan sağ kurtulmuştur.

Şeyh Ahmet Yasin Ne Zaman ve Nasıl Öldü?

Şeyh Ahmet Yasin, tekerlekli sandalyeye mahkûm felçli bir insandı ancak o, bu haline rağmen iman gücü ve kararlılığı ile mücahitleri sürekli cesaretlendirmiştir. Bu haline rağmen mücadeleye devam edişi, Siyonistleri çileden çıkarmış, kendisine suikast için çok kez planlar yapılmıştır. Çoğunluğunda başarı gösterilemezken bazılarında da sonuçtan korkulduğu için çekimser davranılmıştır. Nihayetinde yine gaddarlık, eşkıyalık, adilik tarafı ağır basmış ve 22 Mart 2004 tarihinde havadan uçaklarla füzeler fırlatarak Şeyh Ahmet Yasin'i sabah namazından çıktığı esnada şehit etmişlerdir.

Şeyh Ahmet Yasin tüm bedeninin felçli olmasına karşın Allah yolunda mücadeleden ve diğer insanları da bu şanlı yolda mücadeleye teşvikten geri durmamıştır.

O, vücuduyla alakalı engelleri aşamasa da, bunu çok da önemsememiş; böylece örnek bir şahsiyet, örnek bir tavır göstermiştir. Dolayısıyla gösterdiği bu örneklik hak davada mücadeleye meyilli olanları şevke getirmiştir. Şeyh Ahmet Yasin, gelecek olan öncü nesle örnek bir hayat yaşadığı gibi "Allah yolunda şehit olmak en yüce gayemizdir" sözüne sadık kalarak dünya hayatını noktalarken de öncülerden olmuştur.

Hayatını İslami mücadeleye adayan ve Filistin'de Yahudi’ye adeta kan kusturan Hamas’ın lideri ve kurucularından, Filistin'de iki intifadanın öncülüğünü yapan Şeyh Ahmet Yasin, 22 Mart 2004'te, 67 yaşında evinin yanındaki mescitte sabah namazı sonrası Siyonistlerin düzenlediği hava saldırısında arabasına atılan füzelerin isabet etmesi ile şehit olmuştur.

Şeyh Ahmet Yasin’in Unutulmayan Sözleri

‘’Filistin halkı yeniden yurduna dönmediği ve Filistin toprakları üzerinde bir Filistin Devleti kurulamadığı sürece Filistin meselesine gerçek bir çözüm bulunmuş olunamaz. Bu olmadan üretilecek çözümlerin tümü geçici çözümlerdir ve sadece Filistin halkının sınırlı bir süre için teskin edilmesi amacına yönelik olabilir.’’

‘’Bütün insanlığa haykırıyoruz ki biz Yahudilerle onların Yahudi olmalarından dolayı savaşmıyoruz. Bilakis onlarla bize saldırmaları topraklarımızı, yurdumuzu ve evlerimizi elimizden almaları; evlatlarımızı, annelerimizi, babalarımızı öldürmeleri bizi öz yurdumuzdan kovmalarından dolayı savaşıyoruz.’’

‘’ Biz ‘’barışı’’ sevmiyor değiliz. Bilakis barışı seviyoruz. Selam (Barış) Allah'ın adıdır. Ancak işgal yönetimi barışı istemiyor. İnsanların haklarını gasp ederek onları yurtlarından kovan, haksızlığa uğratan, evlerini yıkan odur. O barışa inanmıyor. ‘’

‘’Biz Yüce Allah'ın yeryüzünde gerçekleştirmesini istediği gerçek barışı istiyoruz.’’

‘’Filistin halkının hedefi tektir, düşmanı da birdir. Haklarımızı ve topraklarımızı geri alıncaya kadar da savaşacağız. Bizim sahibimiz (velimiz) Allah'tır. O’ndan başka da sahip (veli) yoktur. Allah bizimledir. Onların beraberinde ise şeytandan başkası yok.’’

‘’Cihatsız bir toplum varlığını sürdüremez. Çünkü cihat İslam'ın istediği barışın yoludur.’’

‘’Cihad etmeyen bir toplum ölüler gibi olur.’’

‘’Biz niçin çarpışmayacağız? Evlerimizden ve yurtlarınızdan çıkarılmışız. Kendimizi savunma hakkımız olmayacak mı? Bütün semavi şeriatlar de beşeri hukuk sistemleri de bize topraklarımızı savunma hakkı vermektedir.’’

‘’ Şayet işgal gücüne karşı direnmek radikallik oluyorsa tüm dünya şahit olsun ki en radikal kişi benim. Ülkesi, kendi mülkü ve hakkını almak için mücadele eden radikal oluyorsa; en radikal kişiyim. Şayet Kudüs'ü isteyen radikal oluyorsa; ben en radikal kişiyim. Benim bütün söyleyeceğim bu. Hiçbir şeyden korkumuz yok!’’

İsrail zulüm ve gasp üzerine kurulmuştur. Zulüm ve gasp üzerine kurulan rejimlerin kaderi yıkılmaktır. İsrail gelecek asrın ilk çeyreğinde son bulacak inşallah. Tam olarak 2027 senesinde İsrail diye bir varlığı olmayacağını söylüyorum.

Ben Kur'an-I Kerim’e inanıyorum. Kur'an, milletlerin her 40 yılda bir değiştiğini bize söylüyor. Birinci 40 yılda 'Felaket Dönemi'(İsrail'in kuruluşu)'ni yaşadık. İkinci 40 yıl; intifada, mücadele, meydan okuma, savaş ve misilleme dönemi oldu. Üçüncü 40 yılda, beklenen son gelecek Allah’ın izniyle."